Kamer Genç Bolu Valisini Sordu

Kamer Genç Bolu Valisini Sordu

Kamer Genç Bolu Valisini SorduTUNCELİ BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ KAMER GENÇ, MECLİS GENEL KURULUNDA YAPTIĞI KONUŞMADA ÇARPICI AÇIKLAMALARDA...

A+A-

Kamer Genç Bolu Valisini SorduKamer Genç Bolu Valisini Sordu

TUNCELİ BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ KAMER GENÇ, MECLİS GENEL KURULUNDA YAPTIĞI KONUŞMADA ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU. BOLU VALİSİ ALİ SERİNDAĞ'IN NEDEN GÖREVDEN ALINDIĞINI SORAN GENÇ "ALEVİLERE KARŞI AYRIMCILIK YAPILIYOR" DEDİ:

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi aleyhine, Tunceli Milletvekili Kamer Genç.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu kararı aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Danışma Kurulu kararı ile tabii yine çalışma saatleri uzatılıyor. Ben, zaten çalışmayı seven bir milletvekili olarak bundan hiç de şikâyetçi değilim. İki tane kanun geliyor, Türk Vatandaşlığı Kanunu ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı getiriliyor. Tabii ben bu her gün gündemin değiştirilmesine karşı olduğum için… Yani parlamenterlerin belli bir yasama faaliyetlerini düzgün yapabilmeleri için bunların önceden bilinmesi lazım. Parlamenterliğin sağlıklı olarak yerine getirilmesi için kanun tasarı ve tekliflerinin uzun bir süre incelenmesi lazım ama burada günübirlik değişince maalesef biz de sağlıklı bir inceleme yapmadan burada kanunları geçiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, benim ilim Tunceli’de özellikle bu aylar geldiği zaman bu yayla sorunu çıkıyor ortaya. Bizim ilimizde 100 binin üzerinde koyun besleniyor işte özellikle Pertek, Çemişgezek ilçelerimizde, Hozat’ta. Fakat tabii bu yaylalar yasaklanıyor. Şimdi, 100 bin tane koyun var. Oradaki yöneticiler maalesef, işte bir yasa kararını alıyorlar. E, şimdi, 100 bin koyun besleyen o insanlar nereye getirecek bu hayvanları? Bunların bence Hükûmeti yöneten kişilerce belirlenmesi lazım. “Yasak” demekle bu, her şey olmuyor işte.

Ben özellikle bu konuda Hükûmetten rica ediyorum. Bu 100 bin tane, vatandaşın koyununu otlatacak otlakların tespiti, yayla gerekir. Mesela Ovacık’ı tümüyle yasaklamışlar duyduğuma göre, Pülümür yaylalarının bir kısmını yasaklamışlar. Bu vatandaşlarımızdan çok şiddetli bu konuda sıkıntılar geliyor, şikâyetler geliyor. Bir an önce bunun düzeltilmesini istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ben geçen hafta Viyana’ya gitmiştim. Orada Alevi Kültür Merkezinin düzenlediği bir panele de katıldım. Gerçekten oradaki vatandaşlarımız, özellikle Alevi vatandaşlarımız çok güzel eserler yapmışlardı; kültür evlerini, cemevlerini yapmışlar, 10 bin metrekarelik alan üzerinde çok devasa eserler meydana getirmişlerdir.

Tabii, vatandaşların isteği şu: Yani, bu Alevilik meselesinin evvela… İşte, iktidar partisi Alevi açılımından bahsetti fakat orada sustu. Şimdi, bizim istediğimiz evvela Alevi açılımında ön şart olarak cemevlerinin ibadet yeri sayılması. Bunun sayılabilmesi için de işte bir kanun teklifimiz var. Köy Kanunu’nda ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda bir değişiklik yaparak cemevlerinin de ibadet yeri olduğunu kabul etmemiz lazım. Yani burada, daha önce, kilise, sinagog, havralarda harcanan elektrik ve su parasının Diyanet İşleri bütçesinden ödenmesi konusunda bir kanun tasarısı geçti. Ben o zaman sormuştum: İşte, cemevleri de buna dâhil mi? Maalesef Hükûmet sırasında oturan kişi cevap vermedi. Sonra “Ben yetkili değilim…” Sonra Diyanet İşleri Başkanlığından aldıkları bir cevabı bize ilettiler: Efendim, cemevleri ibadet yeri değilmiş. Tabii bu, Diyanet İşleri Başkanlığının bir kanaati; bence tamamen yanlış, tamamen gerçek dışı. İbadet her yerde yapılabilir, dağda da yapılır, ormanda da yapılır, evde de yapılır; cemevi de bir… İnsanlar, orada… Alevi inançlı vatandaşlarımız, “Ben ibadetimi cemevinde yaparım, benim İslam anlayışım bu. Ben bu surette yaparım” diyor. Senin hakkın yok ki… Zaten Anayasa’nın 24’üncü maddesi bu konuda açıktır. O bakımdan, yani en evvela bu cemevlerinin ibadet yeri sayılması ve Türkiye’de yapılan cemevlerine bir yasal meşruiyet kazandırılması gerekir ama bunun üzerinden siyaset yapmak bence kimseye de fayda getirmez.

Ayrıca, Anayasa’nın 24’üncü maddesine göre, okullarda din kültürü ve ahlak öğretimi var. Burada biliyorsunuz, işte, din kültürü ve ahlak dersi öğretilmesi gerekirken maalesef bu kitaplardaki eğitim tamamen Sünni anlayışına uygun bir eğitimdir. Bence bunu da değiştirmek lazım. Bu din kültürü ve ahlak dersinin, tamamen genel, ondan sonra, hatta eleştirel bir eğitim olması lazım. Bütün dinler, bütün mezhepler hakkında, yetişen gençlere bilgi vermek lazım; herhangi bir mezhebi, herhangi bir anlayışı aşılamamak lazım.

Bizim Alevi inançlı insanların kendi inançlarında, işte, muharrem orucu var, Hızır orucu var, işte, kendi şeylerinde, ehlibeyit var; işte bunlar zaten İslam’ın ilkeleri… Bunlar ne anlama geliyor? Gençlere, okul çağında yetişen insanlara, daha doğrusu, bunların öğretilmesi lazım ama maalesef Hükûmet, bu konuda -yani önünde bir engel de yok- kendine göre birtakım girişimlerde bulunuyor. Bence bunu, bu girişimleri bu kadar dar tutmaya gerek yok; aklın, mantığın yolu bir. Parlamentoya getirip onu bir an önce çözmekte yarar var. Dolayısıyla bu da memleketi rahatlatan bir durumdur.

Diyanet İşleri Başkanının işte “İbadet, yalnız camide ve mescitte yapılır.” anlayışı çok sakat bir anlayış. Özellikle, Diyanet İşleri Başkanı da çok değişik bir davranış içinde, ismi “Ali” ama kendisi ömerleşmiş bir Ali galiba.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – O da güzel, o da güzel.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bizim istediğimiz, bir Diyanet İşleri Başkanı bir cemevine gitsin efendim. O bir Alevilerin de, mademki bir Diyanet İşleri Başkanıdır, Türkiye’deki bütün İslam’ın da anlayışına uygun… Bir gün bir cemevine gitsin.

Arkadaşlar, bir de Diyanet Vakfı var, devasa bir kurum. Muazzam bir geliri var, bu gelir denetimsiz. Geçmişlerde bizim kulağımıza geldi. Birçok diyanet işleri başkanı, iktidarda yandaşlarının çocuklarını yurt dışında okutan bir paralar veriyorlar. Bu paralar nereye gidiyor? E, ne olacak iki tane cemevinin yapılmasına da Diyanet İşleri Vakfı… Tabii, para yardımı yapılsın. Yani Türkiye’de Alevi vatandaşlar vergi vermiyor mu yani? O Diyanet İşleri teşkilatına giden paraların bir kısmı da Alevi vatandaşların verdiği paradan meydana gelmiyor mu? Onun için lütfen bunları… Yani akılla, mantıkla, adaletle hareket edip bu insanların da inançlarını yerine getirecek bir katkı sağlamak lazım.

İşte, Çankaya’da, burada bir cemevinin temeli atılmış, kaç senedir orada metruk kalıyor. Ama görüyoruz, maalesef Diyanet İşleri Vakfından birçok camiye yardım yapılıyor. Yapılsın, biz buna karşı değiliz ama yani bir ülkede işte bu inançta olan insanların da kendilerinin inançlarını rahatlıkla yerine getirecek bir ortam yaratmaları lazım. Bunu yaratmak zor bir iş de değil, kimseye bir zarar da getirmez değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri.

Tabii, bence yani bugün, şu anda öncelikle konuşulması gereken konu işte bu konulardır. Çünkü toplumda bir sıkıntı yaratıyor. İşte Alevi vatandaşlarımız… Bugün, Avrupa’da din kitaplarında, Almanya’nın birçok din kitaplarında Aleviliğin esaslarıyla ilgili bir program yapılmış, orada öğretiliyor. Abdullah Gül, ilk defa Dışişleri Bakanı olduğu zaman Almanya’ya gidiyor ve ondan önce, Avrupa’daki Alevi birlikleri federasyon başkanları, dernek başkanları cumhuriyet bayramlarında elçiliklerdeki resepsiyonlara davet ediliyormuş. O gittikten sonra yasaklamış bunu ama öte tarafta, Fethullah Gülen’ci, öteki din kesiminden kişileri maalesef… Yani maalesef değil, işte onları yasaklarken diğer taraftan elçiliklere çatmış “Bunları niye protokole davet etmiyorsunuz?” şeklinde. Bunlar zaten o gün gazetelere de intikal etti. İşte Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı dedi ki: ”Valla, o geldikten sonra Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarına bizi davet etmiyorlar.” Böyle bir anlayış olur mu? Yani milyonlarca insanı orada temsil eden, milyonlarca Alevi vatandaşı Avrupa’da temsil eden... Peki, bu Alevi inançlı insanlar, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini, bütünlüğünü savunan, her yerde buna katkıda bulunan insanlar; ondan sonra diğerleri gibi laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp da şeriat devletini getirme konusunda çaba içinde değiller. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine en uygun hareket eden, bu felsefeyi destekleyen, yüceltmeye çalışan kişiler, maalesef en kutsal bayramımız olan Cumhuriyet Bayramı’nın resepsiyonlarına çağrılmıyorlar.

Zaten Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra çok ayrımcı hareket etti. Ben kendisine soruyorum: Bugüne kadar Alevi inançlı bir vatandaşı bir yere atadı mı; yargıda bir üst makama, devlet bürokrasisi içinde bir yere? Öğrenmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir memlekette belirli makamlara gelen insanların o makamın gerektirdiği birliği, bütünlüğü, birleştiriciliği sağlaması lazım. Yani laflarla birtakım şeyler söyleyip de arkasındaki uygulamaları, işlemleri bunun tersiyse burada birlik ve bütünlük olmaz. Onun için bunu sağlamak birilerinin görevi. Ama maalesef -yıllardır politikanın içindeyim- özellikle hâkim ve savcılık imtihanına giriyor; Alevi inançlı, hele Tuncelili oldu mu çok suçlu görülüyor ve bir tanesi bir yere getirilmiyor. Yazık, günah bu millete, bu insanlara!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Öteki tarafta kaymakamlık imtihanına giriyor, ilk sıralarda yazılıyı alıyorlar maalesef atama yapılmıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu lafları söylerken ben de vicdani bir rahatlık içinde şey etmiyorum.  Çünkü bu memlekette, artık, birlik ve bütünlüğü sağlamamız lazım. Yoksa işte birileri çıkıyor, aramıza ayrımcılık sokuyorlar. Biz istiyoruz ki bir kadroya atamada öncelikle liyakat, dürüstlük öne alınması lazım ama birileri diyorlar ki: “Bizden olsun, çamurdan olsun.” Böyle bir zihniyetle bir devleti yönettiğiniz zaman, bu devlette birlik ve bütünlüğü sağlayamazsınız. Şimdi, onun için, maalesef, bu zihniyetle Türkiye idare ediliyor. Geçmiş senelerde diyorlardı ki: “Siz imam hatiplileri bir yere almıyorsunuz.” Tamam almıyordu. Peki, siz o gün öyle diyordunuz, haydi imam hatipliler, siz iktidara hâkim oldunuz, bari siz, dün dediğinizi yapmayın bugün, o zaman tarafsız davranın. Eğer bir insan imtihana girmiş de hâkimlik, savcılık imtihanında, ondan sonra, kaymakamlıkta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika verdiniz mi efendim?

BAŞKAN – Verdim efendim bir dakikanızı. 

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bir yarım  dakika…

BAŞKAN – Bir dakika verdim Sayın Genç.

Çok teşekkür ediyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla)  - Öyle mi? Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı…

***

TUNCELİ BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ KAMER GENÇ'İN BOLU VALİSİ ALİ SERİNDAĞ İLE İLGİLİ SORU ÖNERGESİ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 29.05.2008

Kamer Genç

Tunceli

Bolu Valisi Ali Serindağ’la ilgili olarak basında çıkan yazılarda, adı geçenin Nakşi ve Kadiri şeyhinin oğlu Ahmet Palazoğlu’nun cenazesine katılmadığı ve Cuma namazına katılmadığı nedenleriyle valilikten alındığı belirtilmektedir.

1. Bolu Valisi Ali Serindağ’ın valilikten alınmasında bu davranışlarının etkisi olmuş mudur?

2. Bu Valinin Merkez Valiliğine alınmasının nedenlerini izah eder misiniz? Hangi yetmezlik ve başarısızlıktan olmuştur?

3. Adı geçen Vali’nin merkeze alınmasında Alevi inançlı olmasının etkisi olmuş mudur?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK'İN VERDİĞİ YANIT :

12 Mayıs 2009 Meclis Genel Kurulu :

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK – (6/786) sayılı, Sayın Kamer Genç’in, “Bolu Valisi Ali Serindağ’la ilgili olarak basında çıkan yazılarda, adı geçenin, Nakşi ve Kadiri Şeyhi’nin oğlu Ahmet Palazoğlu’nun cenazesine katılmadığı ve cuma namazına katılmadığı nedenleriyle valilikten alındığı bildiriliyor. Sayın Valinin valilikten alınmasında bu davranışlarının etkisi olmuş mudur? Bu Valinin merkez valiliğine alınmasının nedenlerini izah eder misiniz? Hangi yetmezlik ve başarısızlıktan olmuştur? Adı geçen Valinin merkeze alınmasında Alevi inançlı olmasının etkisi olmuş mudur?”…

Bir evvelki soru önergesinde de haber ne kadar spekülatif ise bu konuda da vereceğimiz cevap şudur: Türkiye, eksiği olsa da bir hukuk devletidir. Hangi işlemlerin nasıl yapılacağı, hangi usule bağlı olarak yapılacağı bilinmektedir. Dolayısıyla, valilik gibi bir önemli görevi yapmış olan bir insanın burada zikredilen sebeplerden dolayı alındığı tarzındaki husus bence doğru değildir. Bir valinin nasıl alınacağı, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 6’ncı maddesi ile 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun’un 2’nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu kararı ve Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla olmaktadır; usul budur. Kaldı ki ismi geçen Sayın Vali, biz Hükûmete geldiğimizde, Bolu’dan evvel bir başka görevdeydi. Dolayısıyla, orada hizmetlerinden istifade edilmiş, ondan sonra Bolu iline de daha sonraki bir tayin tasarrufuyla, valiler kararnamesiyle oraya atanmış, orada da belli bir süre hizmet ettikten sonra -yukarıdaki usule göre- bu ataması gerçekleşmiştir. Bu atama işlemleri sadece onlar için değil, kamuda görevli pek çok kişinin zaman zaman görev yeri değişikliği olur veya merkezde hizmetlerinden istifade edilebilir. Kaldı ki idarenin, üç işlemi dışında, her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabi olduğuna göre, eğer bu işlemde bir hukuki sakatlık var ise zaten konunun yargı yönünden de değerlendirilmesi mümkün olabilecektir ama kesinlikle ifade ederiz ki Bolu ilinden alınmasında burada zikredilen hususların hiçbirisi geçerli değildir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika.

Sayın Genç, sisteme girmişsiniz. Bir ek açıklama istiyor musunuz?

Bir dakika süre.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Birinci soruda sözü edilen Bolu Valisini hiç tanımıyorum da, görmedim. Ancak o sırada Tayyip Bey, Bolu’ya bir şeyhin oğlunun cenazesini kaldırmak için gidiyor, duyduğumuza göre. Ondan sonra, Valiye de haber vermiyor. Vali de katılmadığı için o nedenle görevden alınıyor. Tabii, bu Hükûmet her ne kadar, efendim bu biz belirtilen nedenlerle değil… Yani ben soruyorum, bir Hükûmet sözcüsü bana diyecek ki: “Şu gerekçelerle görevden aldık.” E, hukuk, Var tabii, hukuk devleti var da bazı herkes de gidip de işte dava açmıyor. Maalesef, bu Hükûmetin uygulamalarında Alevi vatandaşlarımıza karşı bir şey var, bir nevi yani ayrımcılık var. O bakımdan, ortada bir sebep yok. Bir Başbakanlık makamında bulunan bir kişinin, bir şeyhin cenazesi için bu kadar uzak bir mesafeye gitmesi de tasvip edilecek bir durum değildir.

.....

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir sorum daha var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, süre bitti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika daha verirseniz...

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Dışişleri Bakanı diyor ki… Birileri soruyor -oradaki Avrupalıların zaten hangi düşüncede oldukları belli-: “Türkiye’de gayrimüslim azınlıkların sorunları var.” O da diyor ki: “Yalnız gayrimüslim azınlıkların değil, Müslüman çoğunluğun da dinî özgürlüklerle ilgili sorunu var.” Bu cevap Türkiye Cumhuriyeti devletini orada küçük düşürmüştür. Yani Türkiye’de hangi Müslüman çoğunluğun ibadetlerini yerine getirmek için bir sorunu var? Herkes camisine de gidiyor, orucunu da tutuyor, yani bu konuda bir şey yok. “Efendim, yeni özgürlükler peşinde.” Hangi yeni özgürlükler peşinde?  Yani, birileri, bakanlık makamında da olsalar, Avrupalılara yağ çekmek için, onların gözünde iyi görünmek için Türkiye Cumhuriyeti devletini kötülüyorlar. Bu zihniyette olan bir kişinin de bakanlık yapmaması lazım. Yani, hiçbir zaman bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı -değil bakanı- bir yabancı ülkede “Efendim benim memleketimde sorunlar var…” Varsa o zaman çöz, niye oraya şikâyet ediyorsun? Orada demesi lazım ki: “Yok kardeşim. Azınlıkların da Müslümanların da… Yani azınlıkların hiçbir sorunu yok Türkiye’de.” Alevi vatandaşların serbest olarak inançlarını yerine getirmediklerini biliyoruz ama mesele orası değil. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletini dış devletlerde temsil eden her kademedeki bürokrat ve siyasi Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını korumak zorundadır. Aksi davranışı onun o makamdan ayrılmasını gerektirir. Ben onun için o soruyu sordum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Sayın Başkan, evvela bir iki hususu ifade etmek isterim: İnsanların inançları kendi bilecekleri iştir. Günümüz dünyasında hiç kimse kendi inancını bir başkasına doğrulatmak mecburiyetinde değildir. Neye inanıyorsa kendisi inanır. Bu, insan hakları öğretisinin, doktrininin temel kuralıdır. Dolayısıyla bize düşen, kimin neye inandığı değil, her türlü inanca saygı göstermektir ama bir başka şey daha yapmamız lazım hep beraber, inançları da istismar etmemeliyiz. Birinci konu budur.

İkincisi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Dışişleri Bakanı oraya buraya yağ çekiyor.” tarzındaki ifade bu Meclis çatısı altında kullanılacak bir üslup değildir. Yani netice itibarıyla her ülkenin özgürlük sorunu var. Dün akşam haberleri dinlediyseniz, tesadüfen, İsveç’te -ki özgürlükler konusunda en önde gelen ülkelerden bir tanesidir- kendi yerli vatandaşlarıyla ilgili olarak aldığı bir karardan dolayı “Haklarımız kısıtlanıyor, özgürlüğümüz kısıtlanıyor.” diye protesto yapılıyordu. Demek ki her ülkede özgürlük talebi olabilir, bundan dolayı hiç rahatsız olmamıza gerek yok. Türkiye'nin özgürlükler konusunda da dört dörtlük bir ülke olduğunu da hiç söyleyemeyiz. İstersek bunu söyleyelim, buna kimi inandırabiliriz? Bunu evvela kabul edelim de birlikte çözümü nasıl bulabiliriz… Birbirimizi itham etmeden işin o kısmına yönelsek daha doğru bir şey olacaktır.

Nitekim, 23’üncü Dönemde de toplumun belli kesimlerinin bir kısım özgürlük talepleri kısıtlandığı için, en başta eğitim-öğretim konusunda sıkıntılar olduğu için burada Anayasa değişikliği dâhil birçok yasal düzenleme yapmaya çalıştık. Bunlar dahi Türkiye’de bu tür sıkıntıların olduğunu söylüyor, söyleniyor, gösteriyor açıkça. Dolayısıyla bu gizli kapaklı bir şey de değil, bir konuşma da değil, herkesin önünde yapılmış bir değerlendirmedir, kişisel bir değerlendirmedir. Bundan dolayı da “Oraya buraya yağ çekiyor.” tarzında birbirimizi incitmenin bir anlamı yok, emin olun. Yani burası şimdi 3’üncü kanaldan da naklen yayın yapıyor, bu Meclisin üslubu bence çok önem arz ediyor Parlamentonun saygınlığı açısından. Üstelik hakkında soru önergesi verdiğiniz kişi de bu ülkede Dışişleri Bakanlığı yapmış olan birisidir. Daha derli toplu bir üslup içerisinde bunları konuşabiliriz.

KAYNAK : Alevihaber.com - 14 Mayıs 2009 Salı

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.