Küllenmeyen Yangın : Sivas Katliamı

Küllenmeyen Yangın : Sivas Katliamı

Küllenmeyen Yangın : Sivas Katliamı33’ü aydın, sanatçı, yazar 37 kişinin diri diri yakılarak katledildiği Sivas Katliamı’nın...

A+A-

Küllenmeyen Yangın : Sivas KatliamıKüllenmeyen Yangın : Sivas Katliamı

33’ü aydın, sanatçı, yazar 37 kişinin diri diri yakılarak katledildiği Sivas Katliamı’nın üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, olayın mağdurlarının, tanıklarının yaşadığı acı dinmedi. 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli’nde diri diri yakılan arkadaşları arasında sağ kurtulan İlhan Cem Erseven, Haydar Ünal, olayda yaşamını yitiren şair Behçet Sefa Aysan’ın kızı Eren Aysan ile Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Derneği Başkanı Ercan Geçmez, o gün yaşadıklarını anlattı.

İlhan Cem Erseven: "1992’de Pir Sultan Abdal Derneği’ne üye oldum ve semah hocalığını yaptım. Kendi öğrencilerimle birlikte görevli olarak Sivas’a gittim. Sivas’a gittiğimizde meczup kılıklı biri ‘Sizi yakacaklar, şeytanlar, kâfirler’ gibi bir şeyler söyledi. Üzerinde durmadık. Akşam saatlerinde semah gösterisi yaptık.

İlk gün bir şey olmayınca rahatladık. Ertesi gün, Can Şenliği etkinlik yaptı. Bir ara bir komiser geldi, ‘Ezan okunurken davul çalınmaz’ diye şenliği engelledi. Sonra bir muhabir geldi Aziz Nesin ile tahrik dolu bir röportaj yaptı. Sonra baktık hava gittikçe elektrikleniyor, biz de oradan çıkmak zorunda kaldık. Otele gittiğimizde bir grup çocuk slogan atıyordu. ‘Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak’, ‘Sivas Azize Mezar olacak’ sloganları atılıyordu. Sloganlar gittikçe artmaya başladı. Grup kalabalıklaşmaya başladı ve otele yöneldi. Sonra Aziz Nesin Madımak’ta diye oraya geldiler. Oteli taşlamaya başladılar. Dışarı çıkma şansımız yoktu. Erkekler alt katlarda barikat kurarak beklemeye başladı. Bir ara, üst katlara çıktık. Kimse ne olacağını kestiremiyordu. Biz yukarıdayken aşağıda çatışma olmuş. Barikattakiler gelenleri püskürtmüş. Önden ‘Hadi toparlanın çıkıyoruz’ diye bir ses duydum. Ben de polislerin gelip kalabalığı dağıttığını düşündüm. Bunun üzerine odamdan kameramı almak istedim. Tam odama girerken, ‘İmdat yanıyoruz kurtarın bizi’ diye bir çığlık sesi duydum. Çakıldım kaldım. Daha sonra sesler kesildi. Bir süre kıpırdayamadım. Daha sonra koridora doğru yürüdüm. Bu sesler üzerine koridora doğru yönelmeye başlarken büyük bir duman bulutuyla yüz yüze geldim. Tekrar odaya döndüm ve kapıyı kapattım. İlk defa o zaman öleceğimi düşündüm. Sonra ‘Öleceğim ama öyle pisi pisine ölmeyeyim’ diyerek pencereye yöneldim. Biraz aralayarak havayı soludum. Sesler geliyordu. ‘Burası ikinci kat buradan girebilir miyiz’ diye tartışıyorlardı. Ben eylemciler olabileceğini düşünerek, tekrar pencereyi kapattım. Bir daha koridora çıktım. Sesleniyorum birileri var mı diye. Ateş bir koridoru aydınlatıyor çekilince koridor karanlığa gömülüyor. Ama dumandan ilerleyemiyordum. Ayağım birine takıldı, baktım, Asaf Koçak. Nabzını yokladım, yaşıyorsa pencerenin dibine çekmek istiyordum. Baktım hayat belirtisi yok. İkincisine  yöneldim o da yaşamıyordu. Kim olduklarını hatırlamadığım iki kişiyi pencerenin dibine sürükledim. Ama yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum. Öğrencilerimden 9’unu kaybettim. Birsen, Nuray ve Elif ile geri döndüm. Katliamdan sonra psikolojik travma geçirdim. Sonra Milli Eğitim Müdürlüğü beni Sivas’a gittiğim için sürgün etti. Sivas benim için, gericilik ve yobazlık simgesi olarak kaldı. Sivas’a gitmeme kararı aldım. O öğrencilerimin fotoğraflarına bakamıyorum. Yüreğimdeki bir acıdır Sivas."

VAHŞETİN İÇİNDE İNCE MIZIKA SESİ

Olaydan sağ kurtulan Haydar Ünal: "Vahşetin içinde ince mızıka sesi geliyordu. Dramatik bir melodi çalıyordu. Sonra öğrendik ki, Karikatürist Asaf Koçak durumumuzu anlatan bir melodi ile mızıka çalıyordu. Kalemden başka bir şey tutmamış aydınların elinde sopa vardı. Çaresizce kendilerini savunacaklarını düşünüyordu. Yeni bir çocuğum olmuştu. Onun gözlerini hatırladım ve o güçle kendimi attım balkona.  İnanılmaz bir koku vardı içeride. Bu olayı yaşadıktan sonra çok ciddi psikolojik travmalar geçirdik. Bizi ceset teşhisine götürdüler. İyi ki gitmişiz. Halen yaşayan arkadaşlarımızı oradan çıkardık. Polise ve askere ‘dağıtın’ diye emir verilmiyordu. Polisin gözlerinin önünde otel ve onunla birlikte insanlar yakıldı. Aradan geçen 15 yılda hiçbir şey yapılmadı. Kendi kendimizi tedavi ettik."

‘Sivas’ta olup yanmak isterdim’

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Derneği Başkanı Ercan Geçmez: "Sivas demokrat bir yerdi, bütün kesimlerin bir arada yaşadığı topraklardan biriydi. 15 yıl sonra görüyoruz ki bunun zararlı olduğunu düşününler bunu yapmıştır. Şimdi dinci kesimlerin Sivas’a hâkim olduğunu görüyoruz. Bunu yapanlar amaçlarına ulaştılar. Devletin Alevilere özür borcu var. Türkiye yurttaşı olan 5 kişi Almanya’da yakıldı. Alman Devleti o evi müze haline getirdiği gibi TC’den ve aileden özür diledi. Bizim beklentimiz de budur. Ama devlet orada prova yaptı ve o yüzden özür dilemiyor. Bu iş sadece Alevilere kaldı. Sivas olayı yaşandığında 34 yaşındaydım ve Kırklareli’ndeydim. O gün Sivas’ta otelde olmak isterdim. O gün bende o aydınlarla birlikte yanmak isterdim. Bunu yapanların yeniden yargılanması gerekiyor."

‘BU ÜLKE KENDİ GELECEĞİNİ YİTİRDİ’

Olayda yaşamını yitiren Şair Behçet Sefa Aysan’ın kızı Eren Aysan: "Katliamın gerçekleştiği yıl ben henüz çocuk denecek yaştaydım. Babam Sivas’a gittikten sonra bizi aradı, sesinde bir tedirginlik vardı ve bir süre sonra geleceğini söyledi. Sivas’taki atmosferinden çok karanlık olduğundan bahsetti. Akşam saatlerinde teyzem ve kocası geldi. Sivas’ta olayların olduğunu duyduklarını söylediler. Televizyonlar da göstericileri kısa da olsa gösterdi. Hizbullah ve MHP işaretleri yapan cahil halk yığını. Bizim Sivas’taki atmosferin karanlığından bir telaşımız olmadı. Ancak saat 22.00 civarında TV’de alt yazılar geçti, ‘Madımak Oteli yandı bitti kül oldu şu kadar ölü’ diye. Biz daha fazla bilgi alabileceğimiz umuduyla evden çıktık. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ölenlerinin ilk sekizinin isimleri açıkladı. 4’cü isim babam; Behçet Sefa Aysan. Türkiye’de çok olası bir şey değil ama tesadüfen TRT’deki haber sunucusu edebiyatla ilgilenen biriymiş meğer. ‘Ölenler arasında Behçet Aysan gibi şair ve edebiyatçılarımız var mı?’ diye sordu. Gazioğlu 30 saniye sustu ve ‘Evet’ dedi. Ben o zaman daha fazla ürktüm. Çok daha kötü bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz anladım. Birkaç gün sonra OHAL ilan edildiği için Sivas’a babamın cenazesini almaya gidemedik. Babamın cenazesi bir askeri uçakla getirildi. O an bir askeri nakliye uçağından babamın yanmış gövdesi Ankara’ya getiriliyordu. O, 1950 ve 60’lı yıllarını aslında Selimiye Askeri Ortaokulu, Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulu’nun başında geçirmiş ve sonra da solcu subaylar arasında olduğu için cezaevine girmişti.

Evet, ben babamı yitirdim çok duygusal biçimde ama bu ülkenin kendi geleceğini yitirdiğini düşünüyorum. Çünkü 15 sene içerisinde bir takım örgütler, çeteleler ve tarikatlar devletin, hükümetin üst kademelerinde bunu çok pervasız biçimde gerçekleştiriyorlar. Katliamın son derece basit bir katliam olduğunu düşünmüyorum. Çünkü babam da katliamda öldürülen Metin Altıok da, Asım Bezirci de Alevi değil. Ama bunların hepsi aydınlardı. Sivas’tan sonra bu acıya dayanamayarak annem çok ağır hastalandı. Kanser oldu ve o da hayatını kaybetti. Madımak Oteli’nin yerinde bir et lokantasının olması insani olarak ilk bakışta son derece ters bir şey. Fakat daha içine girildiği zaman şöyle bir duygu daha var; yani orda et lokantasının olması mı problem, yoksa insanların gidip orada et yiyebilmesi mi problem? Biz bu kadar mı canavarlaştık?"

KENAN KIRKAYA / RÜŞTÜ DEMİRKAYA

2 Temmuz Sivas ve diğer kitlesel katliamlar

ORTACA OLAYI

Ortaca İlçesinde değişik etnik ve inanç toplulukları yerleşiktir. Birlikte yan yana yaşarlar. Siyasi bir dinci, Alevi inançlı bir köyün (Fevziye) ortak malı olan merayı zorla işgal etmeye yönelir. Köylülerin tepkisiyle karşılaşır. Kendine yandaş bulmak için dini ve camileri kullanmaya çalışır.

Sünni köylerinde ‘Aleviler Ortaca"daki camiye saldırdılar. Caminin minaresini yıktılar, namaz kılan Müslümanları  dövdüler’ propagandasıyla halkı kışkırtır. Yüzlerce kişi Ortaca"ya akın eder. Alevilere ait işyerleri ve bazı konutlara saldırırlar. Bazı kişiler yaralanır. Bu arada bir grup camiye gittiğinde minarenin yerinde olduğunu, bir kalabalığın da camide namaz kıldığını görürler ama olanlar olmuştur. (5 Haziran 1966)

MALATYA OLAYI

7 Nisan 1973"de Ankara"dan dört bombalı paket PTT aracılığıyla Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu"na, Pazarcık CHP ilçe Başkanı Memiş Özdal"a, Adıyaman Emniyet Müdür yardımcısına ve Adana"da bir işadamına gönderilir. Hamit Fendoğlu adına gönderilen paketi 17 Nisan 1978 günü alır. Evde açtığında patlama olur. Patlamada Fendoğlu, gelini ve iki torunu yaşamını yitirir. 18 Nisan günü cenazeler defnedilecektir. Faşist ve şeriatçı güçlerin öncülüğünde onbine yakın kişi saldırıya geçer. Şehir merkezi tümden yakılır, yıkılır, yağmalanır. İki  gün devam eden saldırı ve katliamda 9 kişi yaşamını yitirirken, 960 işyeri tamamen tahrip edilerek yağmalanır. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, bu bombaların Ankara Nükleer Araştırma Merkezi"nde imal edildiğini, orada ülkücülerin egemen olduğunu açıklamıştı.

Malatya"da iki gün boyunca süren saldırılarda 12 kişi yaşamını yitirirken çok sayıda ev ve iş yeri yakılmış ve yıkılmıştı. Saldırıyı düzenleyen şeriatçı güçler ortaya çıkarılmamıştır.

MARAŞ KATİLAMI

Maraş"ta Aleviler-yoğunlukta olup, sanayi ve ticarete yönelik işadamları çoğalır. Demokrasiye ve Laikliği sahiplenirler. Şeriatçı güçler bu gelişmelere karşıdırlar. Saldırılar yoğunlaştırılır. Bireysel saldırı ve öldürmelerden sonuç alamayan faşist güçler bu kez kitlesel katliamlara yönelirler. 21 Aralık 1978"de iki sol görüşlü öğretmeni öldürürler. Çeşitli yerlere patlayıcı madde atarak gerginliği tırmandırmaya çalışırlar. Kışkırtmaların sonucunda 23 Aralık 1978"de kitlesel katliamlar başlatılır. Beş gün süren saldırıda gebe kadınlar, üç aylık bebelerin ve yaşlıların içinde bulunduğu 111 kişi katledilir. Bine yakın ev ve işyeri yağmalanıp tahrip edilir, yakılır. Katliamın dosyası kirli raflarda hâlâ aydınlanmayı beklemektedir.

ÇORUM KATLİAMI

Kentte Alevi-Sunni ayrımcılığı yoktur. Barışın ve dostluğun oluştuğu bir ortamdan, emperyalizm ve onun işbirlikçileri rahatsız olurlar. Halkı karşı karşıya getirmenin yolları aranır; CIA ajanı olarak bilinen Amerikalı Robert Alexandr PECK Çorum"a gider. Belirli sağcı kişi ve örgütlerle gizli görüşmeler yaparlar. Bir süre sonra  27 Mayıs 1980"de Ankara"da MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak bilinmeyen kişilerce öldürülür. Sazak’ın Çorum"la yakından uzaktan ilgisi yoktur.  Ama faşist saldırı, 28 Mayıs günü Çorum"da başlatılır. Belli aralıklarla 10 Temmuz 1980 gününe kadar saldırı sürdürülür. Saldırının bilançosu 37 ölü 200’e yakın yaralı... Çok sayıda ev ve işyeri yakıldı, yağmalandı. Saldırıyı düzenleyen kişiler ve örgütler ortaya çıkartılmadı. Suçlu olarak yine aydınlar ve solcular gösterildi.

2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMI

Camiler tıklım tıklım dolu. Saldırıda kullanılacak araçlar gözler önünde. Saldırı işareti verilmiştir. Cani grup, etkinlik yapılan Kültür Sarayı’nın etrafını sarar, içerde bulunan 1500 izleyiciyi katletmeye gelmişlerdir. İçerdekilerin direnişiyle karşılaşırlar. Amaçlarına ulaşamamışlardır. Bu kez saldırının yönü yazar ve sanatçıların bulunduğu Madımak Otel"ine çevrilir. Otel sarılır, benzinle ateşe verilir. Başbakan ve yetkililere bilgi verilir, kurtarılmalarını isterler. Yetkililer güvence verir. İçerde sekiz saat kurtulmayı beklerler ancak gelen-giden yoktur. Alevler oteli sarmıştır. 35 insan yanarak , dumandan boğularak yaşamını yitirirken, 60 kadarı da  kendi olanaklarıyla yaralı olarak kurtulmayı başarır. 2 Temmuz Sivas Katliamı Alevi-Sunni, Sağ-Sol çatışması  değildir. Sivas katliamı ve diğerleri, sınıfsal içerikli, demokrasiye, laikliğe, özgürlüklere, barışa yönelik planlı amaçlı bir katliamdır.

H. NEDİM ŞAHHÜSEYİNOĞLU

***

SİVAS: Tören saat 10.30"da başlayacak. Eğitim-Sen Sivas Şubesi ve Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Sivas Şubesi önünde toplanacak olan örgütler, Ethem Bey Parkı"na yürüyecekler. Burada 11.30"da biraraya gelecek olan gruplar, Ethem Bey Parkı"ndan saat 12.00"da Mevlana Caddesi üzerinden Madımak Oteli"nin önüne gelecekler.

İSTANBUL: Etkinlikler saat 14.30"da Zincirlikuyu Mezarlığı"nda Asım Bezirci"nin, 15.30"da ise Karacaahmet Mezarlığı"nda Nesimi Çimen"in mezarını ziyaretle başlayacak. Kadıköy Tepe Nautilius önünde saat 16.30"da toplanacak olan gruplar, Kadıköy Meydanı"na yürüyecek. Mitinge Cahit Berkay ve Grup Yorum konuk sanatçı olarak katılacak.

ANKARA: Anma etkinlikleri saat 16.00"da Toros Sokak"ta başlayacak. Gruplar buradan Kolej Kavşağı"na yürüyecek. 17.30"da başlayacak olan mitinge Ferhat Tunç da konuk sanatçı olarak katılacak.

İZMİR: Saat 17.00"de Konak Cumhuriyet Meydanı"nda başlayacak olan yürüyüş, Gündoğdu Meydanı"nda yapılacak olan mitingle sona erecek.

***

Tepkiler

ÖDP Genel Başkan Yardımcısı  Önder İşleyen: “15 yıl sonra bugün de gericiler Sivas’ı aklamaya, onu unutturmaya çalışıyorlar. Unutmak yenilmektir. Türkiye’nin bu utanç tablosunu asla unutmayacağız. İnanılmaz bir vicdansızlıkla o katliamları sahiplenenleri unutmamak, bu ülkenin vicdan sahibi insanlarının en büyük sorumluluğudur” dedi. İşleyen, “Geçmişle hesaplaşmadan, Maraş’ın, Çorum’un ve Sivas’ın hesabını sormadan, gerçek anlamda demokrasiden ve özgürlükten söz etmek mümkün değildir. Bugün gerici-faşist zihniyetle hesaplaşmak, 12 Eylül’ün Türk-İslam sentezci anlayışına ve onun bir sonucu olarak gelişen cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin toplumu bir ağ gibi sarmasına karşı çıkmaktır.”

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı  Mehmet Soğancı, “Sivas katliamını Türkiye’nin aydınlığına, çağdaşlığına, demokrasiye, halkların kardeşliğine, eşitliğe, özgürlüğe ve bir arada yaşama kültürüne yapılan bir saldırı olarak görüyoruz. TMMOB, her 2 Temmuz’da olduğu gibi, bu yıl da, işçilerle, kamu emekçileriyle, gençlerle, aydınlarla, seslerini, ellerini, öfke ve bilinçlerini birleştirerek omuz omuza duracak” dedi.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, "Ülkemizin aydınlık geleceğini karartan bütün tertipçilerinin cezalandırılmaları şöyle dursun, "kahraman" ilan edildiklerine, makamlar ve payeler verilerek mevkilerinin yükseltildiğine içimiz yanarak tanıklık ediyoruz. Sivas Katliamı hâlâ toplumun vicdanında kanayan bir yara olarak duruyor! Geçmişi unutturmaya çalışmakla değil, onunla yüzleşerek toplumsal barışı sağlayabileceğimiz unutulmamalıdır. Ülkemizde de acilen bu yolda adım atılarak Madımak’ın müze yapılması, toplumumuzun vicdanındaki yaraların sağalmasını sağlayacaktır.İnsanlık düşmanı gericiliği ve ırkçılığı, Madımak katliamına yol açan bütün siyasal eğilimleri bir kez daha kınıyor, yitirdiğimiz canları 15 yıl sonra aynı duygularla anıyoruz."

Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri Ali Ekber Çakar: “Siyasal İslam ve şeriatçı yönelimler, Amerika’nın Yeşil Kuşak projesinden de güç alarak bizzat 12 Eylül’ün desteğiyle önce Türk-İslam sentezi adı altında milliyetçilik ile kaynaştırılmış, daha sonra da bağımsız bir şekilde gelişmiştir. Toplumun muhafazakarlaştırılması, siyasal İslam’ın taban tutması, din derslerinin okullarda zorunlu hale getirilmesi, imam hatip okullarının sayısının diğer tüm meslek okullarının sayısının iki katına çıkması,  1980 sonrası yaşanan gelişmelerdir. 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı bu gelişmelerin ardından derin güçler ile gerici güçlerin böylesi bir arka plana dayanması üzerine gerçekleştirilmiştir.”

Sosyal Demokrasi Vakfı Genel Sekreteri Mehmet Tüm, "Madımak 21. yüzyıla giren Türkiye’nin bütün dünya insanlığına yaşattığı ve halen yaşadığı utancıdır."" açıklaması yaptı. Açıklamada, katliamdan hemen sonra tadilatı yapılarak, et lokantası açılan Madımak Otelinin, 15 yıl sonra da yanmaya devam ettiğini belirtilerek, "15 yıldan bu yana gelen iktidarlar bu ayıbı ve mağduriyeti ortadan kaldırmak için bir adım atmamışlardır"" denildi.

BİRGÜN - 02 Temmuz 2008

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.