Maden işçisi Ozan

Maden işçisi Ozan

Maden işçisi Ozan Aynı zamanda maden işçisi olan Dersim’li Halk Ozan’ı Lütfü Gültekin’in 500’ün üzerinde...

A+A-

Maden işçisi Ozan Maden işçisi Ozan

Aynı zamanda maden işçisi olan Dersim’li Halk Ozan’ı Lütfü Gültekin’in 500’ün üzerinde eseri bulunuyor

Lütfü Gültekin, liseyi bitirdikten sonra yurtdışına gidip eğitimini tamamlamak ister. Gittiği Almanya’da çalışmak zorunda kalır ve Belçika’ya geçer. Burada maden ocağında başlar işçilik yaşamı. Hem bir işçi hem de ozan olarak yaklaşık 40 yıldır gurbette olan Gültekin, işçi ve müzisyenliği bir arada yürütür yıllarca. Yeryüzünün metrelerce altında çalışması, aynı zamanda gurbette olması, özlemi, hasreti dillendirdiği eserlere, bestelerine ilham kaynağı olur.

Nota bilmemesine rağmen

1960’larda Türkiye genelinde gelişen toplumsal hareket Anadolu aşık müziğine de yansıdı. Halk müziğinde yaşanan bu yenilenme; gelenekseli aşarak Anadolu aşık müziğine dayanarak yaratılan tarzın öncülerinden biri de Lütfü Gültekin’dir. Gültekin, hiç müzik eğitimi almadı. Nota da bilmiyor. Ancak yaptığı ‘yeni türkü’ tarzı besteleriyle kendinden sonra gelen yorumcu ve müzisyenleri etkileyen Gültekin’in bestelerini, Zülfü Livaneli, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Sabahat Akkiraz gibi birçok sanatçı yorumladı. Bugüne kadar 7 albüme imza attı.

Shakespeare şiirinin ilk Türkçe bestesi

Gültekin’in besteci kimliğinin öne çıktığı, çocukları Emre ve Munzur ile yaptığı “Gültekinler El Emeği Göz Nuru” çalışmasında, Shakespeare’den Karacaoğlan’a, şair ve halk ozanlarının şiirlerini besteledi. Bu çalışmayla Shakespeare’in, Can Yücel’in çevirdiği “Değil mi ki” sonesiyle de bir ilke imza attı.

Tunceli’de Munzur manzaralı bir kafede görüştüğümüz Gültekin, her yaz Tunceli’ye geliyor, hasret gideriyor . 12 yaşında amcasından etkilenerek bağlamayı eline aldığını vurgulayan Gültekin, “Rahmetli amcam iyi çalar okurdu. Ondan hem feyiz aldık, hem de bu bağlama hevesini kendisinden aldığımı söyleyebilirim. O iyi bir müzisyendi” diyor. Hasret duygusunun yaptığı 500’ün üzerindeki bestenin önemli ‘nedenlerinden’ biri olduğunu ifade eden Gültekin, “Yüksek gazetecilik okumak istedim orda 1 yıl kaldım. Başarılı olamadım. Belçika’ya geçtim. Orda işçi oldum çoluk çocuğa karıştım” diyor.

Gençlik yıllarında yaptığı müziği “özgün-protest” olarak tarif eden Gültekin ekliyor “12 Eylül’den sonra bazı eserlerimiz Türkiye’de yasaklandı. Emekçi, Zamani ve Ozan Şahin ve daha ismini hatırlayamadığım arkadaşlar gibi”. Doğa, sevda, özlem besteleri yaptığını vurgulayan Gültekin, “Son albümümüzde Can Yücel’in çevirisi olan Shakespeare’in şiirini besteledim. Türkçe olarak Shakespeare’in şiiri ilk defa bestelenmiş oldu” şeklinde konuşuyor. “Bu kasetim geçmişten bugüne geçmiş yüzyıllarda yaşamış bazı önemli bazı şair ve ozanlar ile günümüzde yaşayan bazı şair ve ozanların şiirlerinin bestelendiği ilk ve seçkin bir sanat yapıtıdır” şeklinde devam ediyor.

Elim kalem tuttukça…

Beste yapmaya eli kalem tuttuğu sürece devam edeceğine dikkat çeken ,aynı zamanda MESAM üyesi olan Gültekin, “İsmini sayamadığım kadar çok sanatçı dostum arkadaşım bestelerimi okudu. Bu da beni mutlu ediyor tabi. En son çalışmamız bitti. Kısmet olursa oğlum geldi. O albümde Dersim’e ilişkin parçalar var. Halay Türküleri okudum. Bugünlerde çıkacak” şeklinde yeni albümünün müjdesini veriyor sevenlerine. Belçika’da yüksek ses mühendisliği eğitimi alan oğlu Emre’den büyük destek aldığını vurgulayan Gültekin,yurt dışında olmasının kendisine sağladığı avantajı ise şu şekilde açıklıyor: “Her zaman doğup büyüdüğünüz yere özlem duyuyorsunuz. Yakınlarınız burada. Yurt dışında olmanızın avantajları var. Sağlık sorunlarınız yok belli bir geliriniz var. Bir ozanın, sanatçının üretebilmesi için ekonomik koşullarının iyi olması önemli. Bunlar da yurtdışının bana verdiği avantajlar.”

Çocuklarını da müzik yolculuğunda yanına almış Gültekin. “Çocuklarım yanımdayken ben daha hevesli ve zevkle bu işi yapıyorum. İki oğlum da müzikle iç içe. Ufak oğlum Munzur da iyi bağlama çalar. Çocuklarımla gurur duyuyorum” diyor.

Ustalardan feyiz aldı

Ben hiç eğitim alamadım. Nota bilmem. Fakat 1960’larda Daimi, Feyzullah Çınar, Ali Ekber Çiçek, Mahzuni ile çok dolaştım. Feyiz aldım onlardan” diyen Gültekin maden işçilerine yönelik yazdığı şiirle bitiriyor söyleşimizi:

Maden ocağının dibinde
Hava yok ışık yok
Besin yok karın yok
Oğlun bile yok
Bir sen varsın direnen…”

Derya Karaçoban - Caner Uğur
(Tunceli/EVRENSELL) - 13/08/2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.