Mahalle baskısı yok, devlet baskısı var!

Mahalle baskısı yok, devlet baskısı var!

Mahalle baskısı yok, devlet baskısı var!   33 canın yaşamını yitirdiği Sivas katliamının üzerinden 17 yıl geçti. ‘Alevi açılımı’...

A+A-

Mahalle baskısı yok, devlet baskısı var!   Mahalle baskısı yok, devlet baskısı var!  

33 canın yaşamını yitirdiği Sivas katliamının üzerinden 17 yıl geçti. ‘Alevi açılımı’ iddialarına rağmen AKP hükümeti de önceki hükümetler gibi katliamı aydınlatmak, yakanları ve yaktıranları cezalandırmak yolunda hiçbir somut adım atmadı. Hükümet, Madımak Oteli’nin müze olması talebini dahi önemseyip yaşama geçirmedi. Tüm din ve mezheplere aynı mesafede durması gereken laik devletin Sünni İslam kimliğiyle bütünleşmesi süreci AKP döneminde hızlandı. Eşit yurttaşlık talebiyle yola çıkan Alevilerin örgütleri ise tepkili. Kayıt cihazımızı uzattığımız Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı Kemal Bülbül, AKP’nin Alevi açılımına dair görüşlerini, Alevilerin taleplerini ve 2 Temmuz’daki anma programlarını aktardı

“Din dersini kaldırın, diyoruz, iki tane koyuyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırın, diyoruz, eskisinden daha beter bir Diyanet İşleri Yasa Tasarısı hazırlıyorlar…”

“AKP hükümetinin Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yapmıştı. Bunu biz tespit ettik ve yazdık…”

* Bugünden bakınca Sivas katliamını ve katliamdan bugüne uzanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Madımak katliamının üzerinden 17 yıl geçti. 17 yıl boyunca gelen hükümetler bir devlet politikası olarak Madımak katliamıyla ilgili hiçbir gelişme sağlamadı. Bizim Madımak katliamıyla ilgili temel beklentimiz; katliamın neden yapıldığının, katliamı kimin yaptığının ve hukukta bunun neye tekabül ettiğinin objektif bir şekilde ortaya çıkarılması. Bilinen katillerin ve bilinmeyen katillerin doğru düzgün yargılanması, ceza bulması. Akabinde görünen katillerle devletin ilişkisinin ne olduğunun açığa çıkarılması.

Araştırılırsa bizim bilmediğimiz bazı güçlerin bazı organizasyonların işin içerisinde olduğu kanısındayız. Bu anlamda zaman zaman demokratik kamuoyundan insanların, derneğimiz yöneticilerinin, Alevi kurum temsilcilerinin devleti suçlamasına rağmen bu konuda devletin “devletin bir kusuru bir eksiği yoktur” diye bir açıklaması olmamıştır. Kaldı ki 2 Temmuz 1993’te Madımak’ta düzenlenen o etkinliği bizim derneğimiz yapmamıştır. Bizim derneğimiz bir katılımcı. Pir Sultan’ı anma etkinliğini Kültür Bakanlığı düzenlemiş. Bugüne kadar Kültür Bakanlığı da konuşmadı. Dönemin Kültür Bakanı da konuşmadı. Yine o dönemde işin içerisinde bulunan yargılanan sanıklardan birisi olan belediye başkanı Temel Karamollaoğlu. Yine şu anda firarda olan devlet tarafından nerede olduğu bilinen Cafer Erçakmak… Çok ilginçtir, yine sanıklardan bir tanesi şu anda ismini tam hatırlamıyorum, katliam sanığı olarak tutanaklara adı geçmiş birisi resmi askerlik yapıyor. Askerlikten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir firmanın aldığı işte çalışıyor. Ve biz bunu tespit ettikten sonra bu kişi yakalandı ve tutuklandı. Ama çok ilginç, aranırken askerlik yapıyor. Tüyler ürpertici bir şey…

Bu anlamda Madımak katliamı tıpkı Maraş, Çorum, Gazi, Malatya katliamları gibi henüz karanlıkta olan, görüntüde bazılarının yargılandığı bir katliam. 17 senedir katliam aydınlatılmadı ve bizim bütün demokratik kamuoyunun üzerine mutabık olduğu Madımak müze olsun talebi de kabul edilmedi.

Burada devlet suç işlemiştir ve bu suçun hukuk karşısında neye tekabül ettiği açık bir şekilde ortaya çıkmamıştır.

* Madımak Oteli kamulaştırıldı ama müze yapılmayacağı söyleniyor. Park yapalım vb. şeyler söyleniyor. Pir Sultan Abdal Derneği bununla ilgili ne yapacak?

Madımak Oteli’nin kamulaştırıldığı haberini şu anlamda ciddiye almadık. Otelin sahibine kamulaştırma isteyen kurum 4 milyon lira önermiş o da 16 milyon lira istemiş. Şimdi devlet hesaba 4,5 milyon yatırıp işi bilirkişiye vermiş. Resmi süreç tamamlanmamış. “Madımak Oteli kamulaştırıldı” sözü Madımak katliamına karşı oluşabilecek tepkileri tolere etme, buna bir bariyer oluşturma çabasıdır.

Kaldı ki, varsayalım kamulaştırıldı; kamulaştırıldıktan sonra Alevi Çalıştayı’na katılan bir grup aklıevvel şöyle diyor: “Yıkılsın, park yapılsın, heykel yapılsın, anı evi olsun, kütüphane olsun, Başbağlar katliamı da, Bingöl’de yaşamını yitiren askerler burada anılsın.” Böyle saçma bir şey olmaz. Orada Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere giden aydın, yazar, sanatçı, gazeteci, derneğimizin semahçıları, bu canlar yaşamını yitirmiştir. Dolayısıyla anıları sergilenmesi gereken onlardır.

Mesela şöyle bir şey de duyduk biz; Aşık Veysel Müzesi yapmak gibi düşünceleri varmış. Bu Aşık Veysel’e saygısızlık olur. Aşık Veysel’in kendi yaşadığı köyde Sivralan’da anıt mezarı var, müzesi var. Aşık Veysel için de müze yapılabilir. Fakat 2 Temmuz katliamının yapıldığı yer şu açıdan önemlidir. Bir, devlet Alevi kültürünü kabul ediyor mu? İki, Pir Sultan Abdal’ı katleden Osmanlı’nın ardılı olduğunu iddia ediyor Türk devleti. Pir Sultan Abdal’ın katliamı konusunda ne diyor. Üç, Selçuklu-Osmanlı tarihi boyunca meydana gelmiş bütün Alevi katliamlarıyla ilgili bir sempozyum hazırlanacak mı?

Buranın müze yapılması demek, devletin “Ey Alevi yurttaşlarım, ben sizin gerçekliğinizi kabul ediyorum, size saygı duyuyorum, sizden özür diliyorum böyle bir katliamın gerçekleşmemesi, bunun belleklerde kalması için burayı müzeye dönüştürdüm. Buradaki 33 candan da özür diliyorum ve onları da tarihte kültürleriyle, değerleriyle, anılarıyla, sanatlarıyla yaşatmak istiyorum” demesidir. Dolayısıyla biz 17 yıldır bu talebimizden hiç vazgeçmedik.

Bakan Faruk Çelik derneğimizi de ziyaret etmişti. Derneğimizin bir bölümünde, o arkadaşlarımızın da anılarını gördü. Hatta anı defterini de imzaladı ve burada sohbet ederken dedi ki “Ben de sizin yerinizde olsam ben de müze olmasını isterim.” Böyle deyince biz sözüne müdale ettik. “Kesinlikle bizi ikna etmeye çalışmayın. Siz de bizim gibi düşünüyorsanız gelin ortak açıklama yapalım. Diyelim ki şu şu gerekçelerden dolayı Madımak müze olmalıdır.” Çok ilginçtir şu anda AKP hükümetinde Devlet Bakanlığı yapan Hayati Yazıcı Madımak katliamı sanıklarının avukatlığını yapmıştır.

* AKP’nin Alevi açılımıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Basit bir örnek verelim. Bir komşunuzla, bir arkadaşınızla, bir yakınınızla, sevdiğiniz bir insanla tartışsanız, kavga etmiş olsanız, konuşmuyor olsanız, bunun ilk kıvılcımı olur, bir çıkışı olur. Şimdi koskocaman 1000 yıllık tarihi kabul veya reddettiğinizi gösterirsiniz.

17 yıldır kamuoyu Madımak Oteli için müze olsun diyor. Bırakın şimdi zorunlu din derslerini bir yana. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, Alevi köylerine cami yapılmasını, dedelerin durumunu, dergahları falan bir kenara koyalım. Şimdi sen saydığın Alevi kültürü konusunda demokratik evrensel düşünebiliyorsan, ki ben AKP’nin böyle bir kültürel ve tarihi altyapısı olduğuna inanmıyorum, Madımak’ı müze yap.

Alevi açılımına gelince, Cumhuriyet tarihi boyunca bir hükümetin ilk defa sorunun ismini koyması güzel bir şey. Bu Alevi açılımı, Kürt açılımı, Ermeni açılımı, Roman açılımı… Bu dört açılıma bakalım. Ermeni açılımının göstergesi neydi? Hrant Dink’in katillerinin doğru dürüst yargılanması, katliamın nasıl yapıldığının ortaya çıkartılması. Bu olmadı. Karma karışık adeta kördüğüm, yumak halinde; katiller çıkıp şov yapıyor. Demek ki Ermeni açılımı denilen şey hiç de samimi bir yaklaşım değil. Roman açılımı… Selendi’de insanların başına gelmeyen kalmadı. Yoksul, kimsesiz, sahipsiz Roman halkını bir spor salonunda topladılar. Orada bir şov yaptılar. Onda da olumlu bir gelişme olmadı. Mesela en güzel örneği Sulukule. Sulukule yerle bir ediliyor. Sulukule’de bir tarih var. O da aynı şekilde fiyasko. Kürt açılımı… Belediye başkanları, binlerce parti yöneticisi, tutuklanan çocuklar. Diyarbakır’da taş atan çocuk terörist, Filistin’de taş atan çocuk general. Mavi Marmara’da öldürülen Furkan şehit, Diyarbakır’da evinin damında oynarken 7 yaşında öldürülen çocuk teörist. Bu aymazlıktır, bu rezalettir. Şu anda 1500’e yakın çocuk cezaevinde ve bu çocukların akibeti belli değil. Bu korkunç bir şey, tüyler ürpertici bir şey. Kürt Açılımı da böyle. Alevi açılımına gelince… En güzel örneği Madımak. Bunun dışında din dersini kaldırın, diyoruz; iki tane din dersi koyuyorlar. Biri zorunlu, biri seçmeli. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırın diyoruz; Diyanet İşleri Yasa Tasarısı’nı geçen gün biraz inceledim sayfalarca, eskisinden daha beter.

Bir tek şeyi yaparsanız sorunu çözersiniz. 12 Eylül faşist anayasasını kaldırın, çoğulcu demokratik bir anayasa yapın, işi çözersiniz. Anayasanın ilk üç maddesi tartışılmaz, değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Bana göre bu üç madde değil bu altı madde. Üç tane de gizli madde var. Nedir onlar? Biri zorunlu din dersi, biri Diyanet İşleri Başkanlığı, biri de anayasanın ruhu. AKP sözüm ona liberal, sözüm ona demokrat, sözüm ona İslamcı vs. Bunun içerisinde birisi doğru, siyasal İslamcı, gerici ve uyguladıkları politikalar gittikçe faşizan hale dönüşen bir parti şu an AKP.

* 8 Kasım’da düzenlediğiniz büyük mitingle başlayan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl ilerleyecek süreç?

Aslında bir hareketlilik var ama bu boyutta kitlenin tek alana yığıldığı 8 Kasım 2009’dan bu yana böyle bir şey olmadı. Şimdi örgütlü olduğumuz yerlerde demokratik taleplerimizi dile getiren, basın açıklamaları, genel mitingler, oturma eylemleri vs. oluyor. Bunun yanında 2 Temmuz sürecinde dost kurumlarımızla demokratik sol kurumlarla beraber ciddi bir organizasyon hazırlık çabamız var. Bir de bu zorunlu din dersleri, Alevi köylerine cami yapılması gibi uygulamalara karşı demokratik eylem hazırlığımız var.

Şu anda 22 yaşında derneğimiz. 22 yaş Alevi örgütlülüğü için uzun bir süre ama tarih için uzun bir süre değil. Alevi örgütlülüğü için şu açıdan uzun bir süre; çünkü talepleri ertelenemeyecek kadar yakıcı, gerekli. Bu asimilasyonu durdurmak lazım. Şimdi biz örgütlülüğümüzü güçlendirmeye çalışırken, pekiştimeye çalışırken hiç ulaşamadığımız, bizimle diyaloğu olmayan çok çeşitli yerlerdeki Alevi topluluğuyla, demokratik kurumlarla ilişki kurmaya çalışırken bunun da ciddi bir eylemlilik olduğunu düşünüyoruz. Örneğin bu miting olduğu zaman şube sayımız 48’di şu anda şube sayımız 70. Bu gösteriyor ki mitingin buna çok ciddi etkileri oldu. Bu miting Alevi Bektaşi Federasyonu adına düzenlendi ama temel organizatör Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ydi. Şube sayımızın o tarihten bu yana bu kadar yükselmesinin sebebi mitingin kamuoyundaki yansımaları, taleplerimizin adeta ezberlenir hale gelmesi, halkın bu konuda ciddi talepleri olması ve artık Alevi toplumunun da böyle birey olarak değil de örgütlü birey olarak durmak gibi bir şeçeneği seçmesiydi.

Diğer yandan çok ciddi hak ihlalleri devam ediyor Niğde’den bir dostumuz aradı Niğde merkeze bağlı 45 köy varmış. 44 tanesi Sünni, birisi Alevi. Bunların elektirik borcu nedeniyle bütün köylerin suyu kesilmiş. Sonra 44 köyün elektrik bağlanmış tek Alevi köyü olan Kömürcü köyünün elektiriği bağlanmamış. Yine Erzincan’dan bir doktor arkadaşımız hakkında soruşturma açıldı. Görevden alındı Müslüm Doğan. Malatya’da bir kadın arkadaşımıza Hekimhan ilçesinde saldırı oldu. Yine Sivas’ta Atatürk Lisesi’nde tarih öğretmeni genç bir kadın arkadaşımızın tırnağında oje var diye “Niye abdest almıyorsun” diyerek tırnağını kırdı. Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler, daha bizim tespit edemediğimiz de var. Çoğu korktuğundan, çekindiğinden bunu ifade edemiyor. Şerif Mardin bir laf söyledi ya “Mahalle Baskısı”, herkes bunu ezberlemiş söylüyor. Mahalle baskısı yok. Devlet baskısı var. Mahalle gücünü devletten alıyor.

* Bu yıl 2 Temmuz’da ne yapacaksınız?

Türkiye genelinde 25 Haziran’dan 6 Temmuz’a kadar olan süre içerisinde 2 Temmuz’da yitirdiğimiz canlarımızı, bunun anlamını, katliamın neden olduğunu vs. bütün ayrıntılarıyla izah edeceğiz. Şubelerimizin olduğu yerde demokratik kurumların, emek örgütlerinin olduğu yerde bunun yapacağız. Ayrıca İstanbul, Ankara, İzmir’de mitinglerimiz olacak ve bu yıl ana mitingimiz Madımak’ın önünde olacak. Bütün Türkiye genelinde şubelerimizi 33 canla yoldaş olan dostlarımızı Pir Sultan Abdal yarenlerini Madımak’ın önünde davet ediyoruz. Gelin oarada katliamı bir daha lanetleyelim bir kere daha “Madımak müze olsun” diyelim. Bütün dostlarımız bizimle beraber olacak yüz bini aşkın kitle bekliyoruz. Çok ciddi, çok onurlu, çok vakur bir eylemimiz olacak.

Sendika.Org (Osman Nuri Orhan) - 29 Haziran 2010

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.