Mehmet ALTAN : 'İncinsen de incitme'

Mehmet ALTAN : 'İncinsen de incitme'

Mehmet ALTAN : 'İncinsen de incitme'  Gündem, yaz maz demeden almış başını dörtnala koşuyor. Günde bir değil, birkaç...

A+A-

Mehmet ALTAN : 'İncinsen de incitme'Mehmet ALTAN : 'İncinsen de incitme' 

Gündem, yaz maz demeden almış başını dörtnala koşuyor.

Günde bir değil, birkaç yazı yazsan bile gündemi yakalamak neredeyse mümkün değil.

Dün İstanbul’da başlayan ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı savcısının ‘Darfur soykırımı’ nedeniyle hakkında yakalama emri çıkarılmasını talep ettiği Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in de katıldığı Türkiye-Afrika zirvesinden tutun da, İran ile ortada kalan enerji işbirliği girişimine, 9 yıldır Pakistan Devlet Başkanlığı görevini yürüten Pervez Müşerref’in istifasına, Kafkaslar’daki yeniden herkesin konumunu ve bundan sonraki stratejilerini belirlemek durumunda kaldığı gelişmelere kadar...

Ama ben dün de yaptığım gibi daha önce belirlediğim ama üzerinde duramadığım bir konuya geri döndüm.

Çünkü bu konunun da en az diğerleri kadar hatta diğerlerinden daha da fazla Türkiye’nin yakın geleceğini etkileyeceğini düşünüyorum.

Bu kritik konu ne mi? Hemen söyleyeyim.

Aleviler...

* * *

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hacı Bektaş-ı Veli törenlerine katılan üçüncü Cumhurbaşkanı oldu. Orada söylediği ‘tarihten bugüne ne yazık ki hepimizi incitecek yanlışlıklar olmuştur’ sözü dikkatimi çekti. Gerçekten de Cumhuriyet, farklı kimliklere yaptığı incitici yanlışlıkları Alevilere de yapmış bulunmakta.

Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’nde aslanlı çeşmeden su içen, türbede dua eden, türbe çıkışında kendisine ikram edilen karaduttan geleneklere göre üç tane yiyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sorunların nasıl çözüleceğini Alevilik felsefesinin özlü bir sloganı olan ‘incinsen de incitme’ anlayışına uygun olarak anlatıyordu...

* * *

Alevilerin ‘incinsen de incitme’ sözünün herkese yol göstermesini isteyen ve ‘tarihten bugüne ne yazık ki hepimizi incitecek yanlışlıklar olmuştur’ diyen Gül ‘Zaman zaman kırılmışızdır, öfkelenmişizdir. Ama bütün bunları giderecek durumdayız. Çünkü bize yol gösterenler şunu söylemişlerdir: ‘İncinsek de incitmeyeceğiz.’ Bunları unutabileceğiz.’

Gül, Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğunu, daha da demokratikleşeceğini, AB ile bütünleşmenin bu süreci kısalttığını şöyle ifade ediyordu:

‘Modern, çağdaş bir ülkenin nasıl olacağı da gayet açıktır. Demokratik olacaktır, özgürlükler olacaktır, insan hakları en gelişmiş demokrasilerdeki seviyeye ulaşacaktır, hukukun üstünlüğü kesin olacaktır, herkese eşit muamele edilecektir, Türkiye şeffaf olacaktır, herkes yeri geldiğinde hesap verebilecektir. Bütün bunları gerçekleştirdiğimizde milletimiz, devletimiz güçlü olacaktır ve hiç kimse öz yurdunda kendisini garip hissetmeyecektir.’

Aslında buna benzer şeyleri Başbakan Recep Tayip Erdoğan da fiyaskoyla sonuçlanan Alevi açılımının startı sayılan iftar yemeğinde söylemişti:

‘Devletin görevi, toplumun bir parçası olan farklılıkları tanımlamak değil, bu farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmaktır.’

‘Siyasetin görevi, halkın bir bütün olarak beklentilerini karşılamak, temel hak ve hürriyetlerini korumaktır.’

İnsana ‘can’ diyen bir ortak medeniyetin, bir ortak dilin çocukları olduğumuz için, barışa hasret kalan insanlık ailesi içinde biricik bir konuma sahibiz.’ Ancak icraatta fazla değişen bir şey yok. Alevilerin ta baştan beri talep ettikleri ‘kimlik’ sorunlarına ait çözümler için hükümet pek de kıpırdar gibi değil.

Hatta gizliden bir direnç söz konusu.

İnançlarını...

Oruçlarını...

Cemevlerini...

Din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını...

Çözmek yerine bu konularda demokratik bir anlayışla da bağdaşmayan bir ısrarın dillendirildiğini görüyoruz.

Hatta öyle ki Alevi köylerine zorla cami açmak icraatı da tam gaz devam etmekte.

* * *

Bir zaman önce yurtdışında kimi Alevi derneklerinin yöneticileriyle ahbaplık etme fırsatı buldum. Kendilerini güvende hissetmedikleri için anti demokratik bir katılım içinde AK Parti’nin kapatılmasını talep ediyorlardı. Hatta kapatılacağından emin olarak bundan medet umuyorlardı.

Hükümet, bu kesimin ciddi bir hüsrana uğradığını da hesaba katarak, demokratik açılımlarını bir an önce gerçekleştirmeli.

İş, AK Parti’ye düşüyor...

AK Parti, Alevilerin, AK Parti’nin kapatılmadığına hayıflanmak yerine, memnun kalacakları bir ortamı yaratabilecek mi? Onların hala incinmelerine son verebilecek mi?

* * *

Türkiye’nin çok önemli ve kocaman bir parçasını umutsuz ve artan bir öfke içinde bırakmanın hiç kimseye bir yararı yok.

Üstelik bu konu çözümsüz bırakıldıkça zaten iğreti duran istikrarın üzerine de kova kova benzin dökülmekte.

AK Parti’nin, eski bir Ankara refleksi olan...

Söyleyip yapmama’ hastalığından kurtulup kurtulamayacağının anlaşılmasında birçok şey gibi Alevi sorunu da denek taşı olacak.

Madem ‘incinsen de incitmeyeceksin’ şu Alevi meselesini de bir an önce çözseniz.

Mehmet ALTAN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy37766 = 'mehmetaltan' + '@';

addy37766 = addy37766 + 'stargazete' + '.' + 'com';

var addy_text37766 = 'mehmetaltan' + '@' + 'stargazete' + '.' + 'com';

( '' );

37766 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


STAR - 19 Ağustos 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.