Melih PEKDEMİR : Şeriat mı geliyor?

Melih PEKDEMİR : Şeriat mı geliyor?

Melih PEKDEMİR  : Şeriat mı geliyor?  Toplumda son haftalarda tırmanan gerilim artık şu soruyu sorduruyor: Hakikaten şeriat gelecek mi? "Şeriat"...

A+A-

Melih PEKDEMİR : Şeriat mı geliyor?Melih PEKDEMİR  : Şeriat mı geliyor? 

Toplumda son haftalarda tırmanan gerilim artık şu soruyu sorduruyor: Hakikaten şeriat gelecek mi? "Şeriat" denilen şey, her neyse, "Selamünaleyküm ben geldim" diyerek gelmeyecek, burası belli. Üstelik pek çok insanımızda, anlamsız bir özgüven dahi var; "Aman canım, Türkiye şeriat esaslarına göre yönetilen bir ülke olamaz, bunun tarihsel ve toplumsal koşulları yok, 80 küsur yıllık modernleşme serüveni böyle bir girişimi boşa çıkaracaktır, kaygılanmayalım" denebiliyor. (Peki ama bu "özgüven"in ardında kimi zaman, "Yahu askerler nasıl olsa buna müsaade etmezler" inancı yatmıyor mu?) Bu tür bir güven duygusu insana elbette moral verir, ne var ki, 80 yıllık bir sosyalist sistem bile 1990 başında kısa sürede gümbür gümbür çöküvermişti. Mesela başlangıçta Romanya, Bulgaristan filan göçüp giderken ve tam da "şey, hiç olmazsa Doğu Almanya'ya bir şey olmaz, orası sağlam" derken "duvar" bile yıkılmıştı!

Bizim cenahtan da hemen herkes gidişatın parlak olmadığını kabul ediyor; siyasi İslamcıların kendileri gibi olmayanlara hayatı zehir edeceğinin, dinin etkisinin bütün toplumsal hayata egemen kılınmaya çalışıldığının altı çiziliyor. Evet, "Şeriat" denilen şey, her neyse, "Selamünaleyküm ben geldim" diyerek gelmeyecek. Peki, ama ne gelecek? Ya da ne gidecek? Her şeyden önce gelecek olan "şeyin" adının illa ki "şeriat devleti" olması gerekmiyor ve hatta kurumsal olarak teokratik bir yapıya sahip olması da şart değil.

Şimdi mesela "Beyaz çarşafla (yani kefeni giyip!) yola çıktık" sözünün mefhumu muhalifinde ya da tersinden ispatında "Arkadaş biz anayasanın değiştirilmez maddelerini dahi ortadan kaldırmayı kafayı koyduk" iddiası yatmıyor mu? Velev ki ortadan kaldırmadılar; çünkü "Laiklik" maddesi öyle kolay kolay ortadan kaldırılmaz... Bu sefer "tanımını" değiştiremezler mi? Nitekim yıllardır zaten böyle bir çaba içinde değiller mi?

Ayrıca gönüllerinde yatsa da bu devirde "asrısaadet" gibi bir düzen kuramazlar. Ya da Türkiye'nin özellikleri, belki Afganistan'daki bir rejime ve toplumsal düzene de imkan vermez. Hadi içiniz rahat olsun, burka şart olmaz! Amma velakin, laiklik tanımını değiştirmeleri yanı sıra, eğitim, adalet, sağlık hizmetleri vb. toplumsal hayatın en önemli unsurlarını İslami esaslara göre düzenleyince, zaten "şeriatı getirdik" demelerine de gerek yok ki... Ya da şeriatın "gelmesine" de gerek yok ki... Bu düzenlemelerin gelmesi zaten yeterli...

Üstelik bütün bu düzenlemeler gelecek ama kapitalizm de gitmeyecek! Çünkü AKP manevi bakımdan İslamiyet'e, maddi bakımdan kapitalizme aynı inançla bağlı ve zaten İslamiyet ile kapitalizm arasında uzlaşmaz bir çelişki filan yok. Faiz dışında İslam'ın kapitalizmle hiçbir derdi bulunmuyor. Onu da "kâr ortaklığı" filan diye şıpınişi çözdüler zaten. TÜSİAD mızırdandığı zaman ne olur? AKP'nin desteğini aldığı ve giderek palazlanan sermaye kesimleri ekonomide daha fazla söz sahibi olur, TÜSİAD marjinalleşir ve onun yerine MÜSİAD konuşur! MÜSİAD'çılar da böyle bir tarihsel fırsatı "Aha işte şeriat" şeklindeki radikal bir adımla elbette heba etmezler, kıdım kıdım muratlarına ermeyi bilirler, sabrın sonunda selamete de ulaşırlar.

Üstelik MÜSİAD çevreleri küreselleşmeye entegrasyon bakımından TÜSİAD ile yarışmıyor mu? Tam da dünyanın öne çıkan çelişkileri bakımından içinde bulunduğumuz coğrafyada Türkiye'ye biçilen rol AKP'nin adım adım ilerlediği yöndedir. AB ile araya konular mesafe, ABD ile ilişkiler düzleminde meydana gelen son değişmeler... Sanırım artık hiç kimse BOP sayesinde bu coğrafyaya demokrasi geleceğini ileri sürmüyordun İşte bakın son olarak 22 Arap ülkesi televizyon yayınlarına yeni kısıtlamalar getirdi, rejim eleştirilerinin sınırlanması yanı sıra, açık saçık kadınlara, sevgililer gününe, içki ve sigaraya konulan yasaklar var. RTÜK kararlarına ne kadar çok benziyor değil mi?

Bu konularda daha epey konuşacağız. Ama hiç olmazsa ideolojik bakımdan inisiyatifi bütünüyle kaybetmeyelim. Özgürlük kavramı etrafında koparılan fırtına nedeniyle sol cenah şallak mallak bir hale geldi. "Aykırı" olmak her zaman marifet değil... Kendi aykırılığını ispatlamak ve adından söz ettirmek için köy çeşmesine işeyen gencin hikayesini duymuşsunuzdur. Aykırı olmak adına "özgürlükçülük" de abesleştirilince, elimizdeki son silahı da teslim etmiş oluyoruz. Kestirmeden söylersem, bu konuda her şeyden önce mesela "Baskın Oran Ezberlerinden" kurtulmak gerekiyor. Çünkü bu özgürlükçülük ezberleri, özgürlükçülük adına sol hareketi siyasi İslam karşısında eller yukarı konumunda bırakıyor. Eskiden ne zaman ABD'yi eleştirsek, "Amerika'nın kucağından kalkıp Rusya'nın kucağına mı oturalım pis komünistler" derlerdi. Yahu, şimdi de özgürlükçülük adına, "AKP'nin kucağından kalkıp Askerin kucağına mı oturalım" muhabbetinden gına geldi!
 
Melih Pekdemir 

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy97232 = 'melihpekdemir' + '@';

addy97232 = addy97232 + 'birgun' + '.' + 'net';

var addy_text97232 = 'melihpekdemir' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';

( '' );

97232 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


BİRGÜN - 18 Şubat 2008

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.