Melikoff Hakk'a Yürüdü...

Melikoff Hakk'a Yürüdü...

Melikoff Hakk'a Yürüdü...PROF.DR SERVER TANİLLİ / CUMHURİYETSon bir ölüm haberi, İrène Melikoff'un ölümü,...

A+A-

Melikoff Hakk'a Yürüdü...Melikoff Hakk'a Yürüdü...

PROF.DR SERVER TANİLLİ / CUMHURİYET

Son bir ölüm haberi, İrène Melikoff'un ölümü, bizleri başka bir sarsma türünden olsa gerektir. Onun aramızdan ayrılışı ile, bizleri içine atacağı boşluk bir yana ve onu aşacak biçimde, kültür dünyamızın uğradığı kaybın çapını düşüneceğiz. Şimdiden söylemiş olalım: Türkoloji, onun üfûlüyle, birkaç otoritesinden birini yitirmiştir. Daha da özel olarak, Bektaşiler ve Aleviler, onun kimliğinde, büyük bir araştırıcı ve düşünürün yanı sıra gerçek bir dostun ardından yakınacaklardır...

*

Rusya'da 1917'de, ünlü Ekim Devrimi'nin gerçekleştiği gün dünyaya gelen Melikoff'un yaşamını birkaç sayfada özetlemek mümkün değildir. Ayrıntı olarak, şu birkaç olaya değinmeliyiz.

Aile, devrimin patladığı gün, Rusya'yı terk eder: Fransa'ya yerleşir. Anne bir Rustur, baba da petrol kralı bir Azerîdir. Ancak aile, yeni yaşamında, Rusya'daki parlaklığından elbette yoksundur. Öyle de olsa, güzel kızımız İrène, Paris'te örnek bir yetişmeyi tadar; İngiliz mürebbiyesinden İngilizceyi edinir; evde Rusça konuşulur; okulda ve çevrede doğallıkla Fransızca vardır. Baba Azerî olduğundan, eve gelip gidenlerden Azerî Türkçesine aşinalık başlar.

İrène, liseyi bitirdikten sonra, Sorbon'u tamamlar; aynı zamanda, Paris'te, konuşulur Doğu Dilleri Okulu'nda, Türkçe ve Farsça bölümünden mezun olur. Ünlü hocaları vardır: Türkçeyi, Jean Deny ile Adnan Adıvar'dan öğrenir; Farsçayı Henri Kassé'den elde eder. Claude Cahen'le Louis Massignon da hocaları arasındadır.

Bu hocaların, onun meslek yaşamının ana çizgilerinin çizilmesinde büyük rolleri olur: Türk dilinin derinliğini ve yetkinliğini Jean Deny'den öğrenirken, Louis Massignon'da, kendisini sufiliğe çeker. Başka ünlü kişilikler de sıraya girerler: Onlar arasında, Salih Zeki Aktay'ı, Ömer Lütfi Barkan'ı, Faik Reşit Unat'ı, Fuat Köprülü'yü özellikle zikretmeli. Barkan'dan bahsederken "Onun ölümü yalnız kültür dünyası için değil, benim için de büyük oldu" der. Bektaşiliğe ve Aleviliğe merakını uyandıran da, başta Fuat Köprülü olmuştur. Nereye varır bu uğraşlar ve etkiler?

Şuraya: 1969 yılı, Melikoff'un yaşamında bir dönüm noktası olur. O yıl, Bektaşilik üstüne araştırmalarda bulunurken Alevi dünyası ile karşılaşır. Bir "uyanış" da diyebiliriz: Çünkü, bütün yaşamı olduğu gibi, fikrî yaşamı da yeni bir yöne çevrilir. O tarihten başlayarak, çalışmalarında temel konusu, Bektaşilik, Alevilik ve Kızılbaşlık olacaktır. Hilmi Dede Baba gibi:

Aynayı tuttum yüzüme

Ali göründü gözüme

diyecektir.

Ve zengin bir yaratıcılık doğacaktır bundan.

1968 yılında Strasbourg Türk Etüdler Enstitüsü'nün başına gelmesi ve kurduğu Turcica, Türkolojiye olduğu kadar, Melikoff'un yeni doğrultusuna da yeni bir zenginlik katar.

İşte "Hakk'a yürüyen" Melikoff!

*

Kitaplarından, Uyur İdik Uyardılar, Aleviliği ve Bektaşiliği tanımakta bir başlangıç olabilir okurlar için. Yaşadığımız günler ise gitgide ve daha uyarıcıdır: Osmanlı'nın kuruluşunda Alevi ve Bektaşi mayasını açıkça görüyoruz; ne var ki, Yavuz Selim'le beraber, Sünni despotluk, Aleviliğe ve Bektaşiliğe karşı işkencehaneye çevirir Anadolu'yu ve sürer...

Ülkede bir rahat nefes olmuşsa, laik Cumhuriyetledir. Dün heybesi Alevi ve Bektaşi kültürünün değerleriyle "Hakk'a yürüyen" Melikoff, bu kültür için de laik Cumhuriyetin önemini -her vesileyle- işaret ederdi. Böylece, onun ölümüyle, laik Cumhuriyet de büyük dostlarından birini kaybetmiştir.

Nur içinde yatsın!..

Cumhuriyet - 10 OCAK 2009

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.