Menderes'i anmak, demokrasiyi anlamak

Menderes'i anmak, demokrasiyi anlamak

Menderes'i anmak, demokrasiyi anlamakYüksel Işık(*)Menderes’in idam edilip, Bayar’ın yaş haddinden af edilmiş olması, siyasal tarihimiz...

A+A-

Menderes'i anmak, demokrasiyi anlamakMenderes'i anmak, demokrasiyi anlamak

Yüksel Işık(*)

Menderes’in idam edilip, Bayar’ın yaş haddinden af edilmiş olması, siyasal tarihimiz açısından çarpıcı bir örnektir. Menderes idam edildiği için bu ülke rahata ermediği gibi, Bayar yaşadığı için de, bu ülkenin özel bir sıkıntı çektiği söylenemez.

Aydın yöresinde verimli ve geniş çiftlik arazilerine sahip olan ve önce Serbest Cumhuriyet Fırkası aracılığıyla, olmayınca Cumhuriyet Halk Fırkası üzerinden politikaya atılan Menderes, 1946’da kurucuları arasında yer aldığı DP’nin on yıllık iktidarı boyunca yürüttüğü Başbakanlık görevi nedeniyle 17 Eylül 1961’de, yani bundan tam 47 yıl önce idam edildi. Daha önce de, “Üç Aliler Divanı” sırasında benzer davranışlar sergileyen bir ülke olarak tarihe geçse de, Türkiye, Menderes’in idamıyla Başbakan’ını idam etmek gibi kötü ününü, adı geçen tarihte, Menderes’in mezarı başında düzenlenecek hamaset içerikli törenlerden medet uman bir ülke görünümü arzediyor.

“Dörtlü takrir”den demokrasi manifestosu çıkmaz

Ansiklopediler, Karşıyaka’da forvet, Altay’da kalecilik yaparak, futbolculuğuna da dikkat çekiyor; ancak, Türkiye, Adnan Menderes’i politik tercihleriyle tanıyor. Politik tarih, Adnan Menderes ile sahici olarak ilk kez, 7 Haziran 1945’de, Celal Bayar, Fuad Köprülü ve Hasan Polatkan ile birlikte verdiği “Dörtlü Takrir” ile karşılaşıyor.  Tarihimizin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen “Dörtlü Takrir”in esas olarak, gündemde bulunan “toprak reformu”nun engellemek amacıyla verildiği biliniyor. Ne de olsa Menderes, geniş toprakları olan bir çiftçiydi ve görüşülmekte olan Yasa Taslağı, O’nun toprak zenginliğine de sınırlama getirecek bir içeriğe sahipti.

Şimdilerde, bir çeşit “demokrasi manifestosu” olarak abartılan, “dörtlü takrir”in sunuşu sırasında, geleceğin başbakanı Menderes, CHP’yi de, genç Cumhuriyetin konseptini de özenle korumuştu. İnönü’ye yönelttiği “kolhozculuk” suçlamasının ardından diğer arkadaşlarıyla birlikte CHP’den ihraç edildi; “komitacı” Bayar ise ihracı beklemeden istifa etti. Bayar- Menderes ikilisi, Fuad Köprülü, Refik Koraltan ile birlikte 7 Ocak 1946’da DP’yi kurdu. Yassıada yargılamaları sonunda idama mahkum edilenlerin, önceden istifa eden Köprülü dışında, kurucular olması, siyasal tarihimizin ilginç bir dönüm noktasına işaret ediyor.

Bir başbakanın idam edilmesi, başlı başına kabul edilemez bir olaydır. Ancak, tasvip edilmesi asla kabul edilemez idamdan hareketle birini “demokrasi kahramanı” ilan etmek, o kadar da kolay kabul edilebilir bir durum değildir. Menderes, DP kurulduktan sonra ve iktidarının ilk günlerinde şiddetli bir basın özgürlüğü savunucusudur; ancak, iktidarını sağlamlaştırdıktan sonraki tarihlerde, basın özgürlüğünü savunduğu için “pişmanlık” duyduğunu açıkça söyleyecek kadar rengini belli etmiş birisidir.

Eğri oturup, doğru konuşalım. Bırakın kahramanı, bir demokratın, çoğunluğu kendinden yana olan parlamentonun onayını almadan, Kore’ye asker göndermesi kabul edilebilir mi? NATO istedi diye, bugünkü Ergenekon örgütlenmesinin ağababası kabul edilen kural dışı mücadele edecek olan ve bütün NATO üyesi ülkelerde bulunan Gladio tipi örgütlenme de Menderes döneminde kuruldu. Said-i Nursi’yi ziyaret ederek, Müslümanların gururunu okşadı; ancak, İslam Demokrat Partisi’ni kapattırmakta hiç tereddüt etmedi.

Bir “demokrat”ın demokrasi dışı yöntemleri

6-7 Eylül olayları da O’nun döneminde oldu; Bölükbaşı’nı ısrarla seçen Kırşehir’in ilçe yapılması da... Üstelik, Kırşehir için yapılan, “içtimai ve siyasi bünye itibariyle anormal” tanımlaması da O’na aittir. Malatya’dan Adıyaman diye bir il çıkarmak da, Menderes iktidarının şaheserlerinden biridir!

Bir “demokrasi kahramanı”nın yaptıkları bununla da kalsa iyi. Adı Tan Matbaası baskınına karışan Hüseyin Cahit Yalçın’ın da bulunduğu 238 gazeteci, iktidara karşı yazdıkları yazılar nedeniyle Menderes döneminde mahkum edildi. Nazım Hikmet, New York Times’da Menderes’i eleştiren bir yazıdan hareketle yazdığı “Adnan Menderes’e Öğütler” başlıklı şiirinde, İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden /Ezmekte devâm et Barışçılar'ı, ama sen /Meselâ Yalçın'ı da tıkıyorsun deliğe” diye yazarken, sonradan kahraman ilan edilen Menderes’in bir politik kimlik olarak durduğu yere de işaret ediyor. Gidişatı beğenmediği için DP’den istifa eden Fuad Köprülü’nün milletvekili olmasını engellemek için siyasi partiler yasasına konulan anti demokratik düzenlemede de Menderes’in izi bulunuyor.

Dünyanın en ilginç sivil toplum örgütlenmesi olan “Radyo istasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyat Dinlemeyenler Derneği” de Menderes döneminde kuruldu. Zira, DP, CHP’ye karşı oluşturduğu Vatan Cephesi adlı oluşuma katılanların adlarını hergün radyodan okuyarak, halkın desteğine sahip olduğuna vurgu yapıyordu. Kurucu başkanlığını Avukat Bedri Çalışkur’un yaptığı derneğin hemen o gün, İstanbul Valisi Ethem Yetkiner’in açıkladığı gibi, “gerek muhtevaları gerekse bu üç şahsın kasıt ve niyetleri bakımından şuç mahiyetinde görülerek”, Savcılığa sevk edilmeleri de, iktidardaki partinin anladığı demokrasiyi görmemizi sağlıyor.

İdama mı, “bizimki”nin İdamına mı karşı çıkacağız?

Menderes, “Dörtlü Takrir”de, dönemin Cumhurbaşkanı İnönü için, “Cumhurbaşkanından en küçük ferdine kadar bütün milletin demokratik ülküleri taşıdığından şüphe edilemez" ifadesini kullanmıştı. Kaderin cilvesine bak ki, “demokratik ülküler taşıdığından şüphe duymadığı” İnönü’ye, kurdurduğu Tahkikat Komisyonu aracılığıyla 12 oturuma katılmama cezası verdirdi; karara direnen CHP’lileri polis zoruyla Meclis dışına atmak da O’nun başbakanlığı döneminde gerçekleşti. Böylece polis zoruyla gözaltına alınan DEP’lilere yapılan muamelenin ilk embriyonunun Menderes döneminde atıldığını da anımsamış bulunuyoruz.

Menderes’e ilişkin yorum yapılırken, idam sırasında söylediği, “dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir” sözlerini hatırlamakta fayda var; zira bu sözler, idamın anlamsızlığını veciz bir şekilde ifade ediyor. Hakikaten, Menderes’in idam edilip, Bayar’ın yaş haddinden af edilmiş olması, siyasal tarihimiz açısından çarpıcı bir örnektir. Menderes idam edildiği için bu ülke rahata ermediği gibi, Bayar yaşadığı için de, bu ülkenin özel bir sıkıntı çektiği söylenemez.

Bu ülkenin sorunlarını cesaretle dile getiren gencecik insanlarını darağacına gönderen zihniyetin, bugün konjonktür gereği, yalnızca Menderes’in idamına ağlamasında samimiyet izi görülmüyor. 12 Mart sonrasında Denizlerin idamları görüşülürken, “üç bizden, üç sizden” diyenlerin “intikamcılığı” dikkate alınmasa bile, yalnızca kendilerinden gördüklerinin idamına karşı çıktıklarını unutmamak gerekiyor. Bu nedenle daha dün 28. yıldönümünü geçirdiğimiz 12 Eylül sürecinde idam edilen solcular için kılını kıpırtdatmayan Türk sağının Menderes’e ilişkin “demokrasi kahramanı” sözü iğreti duruyor. Evet, Menderes’i asmak, demokrasiyi kurtarmaz; ancak, bir demokratın da, Deniz Gezmiş’ten Necdet Adalı’ya kadar uzanan bir dizi gencin idamına karşı çıkmadan, yalnızca Adnan Menderes için ağlaması kabul edilemez.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy121 = 'isikyukselk' + '@';

addy121 = addy121 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text121 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

121 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


(*) gazeteci-yazar
Alevihaber.com - 17 Eylül 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.