Namık Kemal Zeybek Kime Hizmet Ediyor...

Namık Kemal Zeybek Kime Hizmet Ediyor...

Namık Kemal ZEYBEK NE YAZIYOR?... Kimin için yazıyor?...Radikal Gazetesi Genel Yayın YönetmeniSayın İsmet Berkan’aAÇIK MEKTUP Gazeteniz...

A+A-

Namık Kemal Zeybek Kime Hizmet Ediyor... Namık Kemal ZEYBEK NE YAZIYOR?...

Kimin için yazıyor?...

Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Sayın İsmet Berkan’a

AÇIK MEKTUP

Gazeteniz Köşe Yazarlarından Sn. Namık Kemal Zeybek’in 2008-2009-2010 yılının kimi günlerine dağılmış, kesip dosyamda biriktirdiğim; “Alevilik ve İslâm…”, “Cem Vakfı ve Alevilik”, “Alevi Düğümü…”, “Alevilik’te Namaz…”, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi…”, “Cemevleri…”, “Alevilik -Tarikat-Mezhep…”, “Alevi Gence Yapılanlar…”,”Kerbelâ’nın Tarihçesi…”, “Alicilik, Muaviyecilik”, “Alevi Çalıştayı”, “Yesevi Yolu…”, “Hünkâr ve piri” ve benzeri kim yazılarını, bir kitabı oluşturan makaleler gibi ard arda okuduğumda; ulaşabildiğim sonuçları, izninizle, kamuoyu önünde sizinle (Gazeteniz Yönetimiyle) paylaşmak istiyorum.

Öncelikle; şu bir gerçek ki; bir gazete, kendi yayın politikasını belirlemekte özgürdür. Bu çerçevede o politikaya uygun bulduğu, ya da uygun bulmasa bile farklı politikaları benimsemiş kimi yazarlara, çeşitlilik, tarafsızlık, çokseslilik vb adına, sayfalarını açmış da olabilir. Radikal, doğrusu bu anlamda zengin bir gazetedir. Okuyucuya bir tek pencereden değil, bir binanın birçok penceresinden bakabilen bir yazarlar topluluğu sunuyor.

Sadece köşe yazılarında değil, Radikal; diziler söyleşiler, seçkiler ve haberlerde de, hak peşinde koşan (Aleviler, Kürtler, işçiler, öğrenciler, çevreciler, hastalar, Romanlar, azınlıklar, dindarlar, evsizler vb) kesimlerin seslerinin yankı bulabildiği basın dünyamızdaki ender gazetelerden biridir.

Sadece bu nedenle bile olsa, sektirmeden; “Ekmek, süt, gazete ” dediğimiz gazetelerden biridir.

Namık Kemal Zeybek’i de bu çerçevede, okuyor, hem yazılarını kesip biriktiriyoruz hem de sitemlerimizi…

Sitemlerimiz size;

Sn Zeybek’in girişte andığım yazılarının başlıkları bile, ondan; Alevilik-İslamiyet, Türklük-Alevilik, Yesevilik-Alevilik, Tarihte Alevilik, Günümüz Aleviliği, Alevi Örgütlülüğü, Cem Vakfı gibi konularda yazı istendiği ya da yazarın bu konuları kendisi seçtiği izlenimi veriyor.

Zeybek Aleviliğe dair yazıyor.

Peki, doğru mu yazıyor?

Tarafsız mı yazıyor?

Taraflı yazıyor ise, öbür taraf ne diyor, ne düşünüyor, ne yapıyor?...

Radikal’de bu soruların bir karşılığı var mı?...

Bizce yok.

Öbür yandan; lütfen siz Zeybek’in yazılarını ard arda okursanız, göreceksiniz ki; Sn Zeybek kendi kendini tekrarlıyor. Hep aynı şeyleri yazıyor. Hem de bir propagandacı özeni ve gayreti ile.

Günümüzde Aleviler, 1950’li, 60’lı yıllara göre daha çok kentlerde yaşıyorlar, kent onlar için, hem uygarlık, hem de köklerinden kopmak anlamında kapan.

Kentlerde, kent koşullarında nasıl olacak da varlıklarını sürdürebilecek, inançlarını yaşayabilecekler?...

Bu soru, tarih boyunca, hiç olmadığı denli başka bir soruyu gündeme getirdi: Biz kimiz, neyiz, nereden geliyoruz, nereye doğru gidiyoruz?...

Sadece Aleviler yanıt vermedi bu soruya. Devletin de, Diyanetin de, Sünnilerin de, Zeybek’in de bir yanıtı var.

Yanıtları çeşitli:

    * Alevilik, İslamın özüdür.

    * Alevilik, İslamın Anadolu’daki yorumudur.

    * Aevilik, kendi başına bir dindir.

    * Alevilik, İslam’dan da etkilenmiş olmakla birlikte, Türklerin tarih boyunca tanış oldukları inanç ve kültürlerden beslenen, izler ve etkiler taşıyan, tüm bunların üstünde, yeni bir yol, felsefe ve inançtır.

Bizce nedir?

Hem hepsi, hem hiçbiri.

Çünkü biz, (ABF- Alevi Bektaşi Federasyonu) Aleviliğin ve Alevilerin günümüz Türkiye’sindeki hak ve hukukunun peşindeyiz. “Eşit Yurttaşlık Hakkı ” istiyoruz. Bunun için yollardayız.

Kimse artık o, kesim ve kimselerin, özellikle devletin, Diyanet’in ve Zeybek’in, bize bir Alevilik tanımı dayatmalarını, şiddetle reddediyoruz. Konuyu, Akademisyenler, teologlar, tarihçiler, felsefeciler, halk bilimciler, araştırmacılar, antropologlar, sosyologlar, dedeler, ozanlar, ilahiyatçılar, araştırmalı, tartışmalı, tezler, karşı tezler sunmalıdırlar. Bizim gibi örgütlerin konuya dair görevi; olsa olsa bu kimselere forum olanağı yaratmak, düşünceleri ve vardıkları sonuçları kamuoyuna iletmekle sınırlı olmalıdır. Sonrası her bir Alevinin kendi bileceği, seçeceği, kabullenebileceği bir durumdur.

Burada şu anlaşılmasın; Biz ABF ve bağlı örgütlerimizin ve yöneticilerimizin hatta üyelerimizin bir Alevilik algısı, tanımı yok mudur? Elbette vardır. Ama bu bize özgüdür. Bu bize özgü olan görüşü ne genç Alevi kitlesine dayatırız, ne de başka dayatmalara hoş görüyle bakarız.

Çünkü bu tür dayatma, telkin ve ikna girişimlerinin, biz Alevileri bölmeye, gücümüzü zayıflatmaya ev içimizden işbirlikçiler seçmeye yönelik bir faaliyet olarak kabul ederiz.

Zeybek’in de yazılarını bu çerçevede değerlendirdiğimizde;

Zeybek, hem Aleviliğin, (Aleviler, içinden-dışından) birileri tarafından tanımlanmasına karşı çıkmakta: “Kişi kendisini ne hissederse o olmak hakkına sahiptir”  (06.05.2008)  “öncelikle Alevi-Bektaşilik tanımının ve anlatımının ancak bu inanca bağlı olanlarca yapılabileceğini… unutmadan” (16.12.2008), demekte; hem de; kendince bir Alevilik tanımı yapmaktadır: “Kestirmeden söyleyelim ki Alevilik İslam’ın irfani yorumudur. Alevilik, Alicilik demektir.” (23.12.2009)  “Alevilik İslam’ın özüne özgü bir yorumdur.”  (23.12.2009)  “Alevilik, İslam Peygamberi’nin varisi, vasisi ve yolunun izbasarı ve sürdürücüsü İmama Ali yandaşlığının adıdır.”  (15.05.2010),  “Tarih içinde İslam’ın ana dallarından birisi olarak oluşan ve gelişen Alevilik üç ana koldan birisidir. Çıkışı görüşleri ve amaçları itibariyle de İslamın özü niteliğindedir.” (10.07.2010)

Zeybek; bu çelişkiyle yetinmiyor, kendi tanımına katılmayanları da şöyle niteliyor: “Aleviliğin İslamiyet dışı olduğunu söyleyenler varsa ya bilgisizdirler ya da iyi olmayan bir niyetleri vardır. ”  (04.01.2008),  “Alevilik İslam’ın özüne özgü bir yorumdur. Ötesi, bilgisizlik, ya da niyet başkalığı”  (23.12.2009),  “Aleviliği, İslam dışı veya İslam öncesi ilan etmeye çalışmak; ya kopkoyu cehalet ya da kötü niyetten başka bir anlam taşımaz.” (13.01.2010)  “(Aleviliği) uzak doğu dinlerindeki bazı inançlara benzetip hükümler çıkarmak ya bilgisizliktir, ya da kötü niyetten doğan bir saptırma…” (10.07.2010)

Özetlersek; Zeybek’in sunduğu tanıma katılmayanlar;  “bilgisiz”, “başka niyetli”, “iyi olmayan niyetli”, “kopkoyu cahil”,  “kötü niyetli” , “saptırıcı” kimselerdir.

Bu, “kötü niyetli”, “cahil”, “saptırıcı” kimseler, meğer aynı zamanda kimlermiş?...

Zeybek, bunun da yanıtını bulmuş: “Aleviliği Marksist ideoloji penceresinden inceleyen, (23.12.2009)  “… bunların komünizmden kurtulup kurtulmadıkları kuşkuludur. Ama ateist oldukları bellidir. ”  (15.05.2010)

Bununla da yetinmemiş Zeybek; bu kimselerin, neye kime hizmet ettiklerini de belirtiyor: “Batılı kimi kapitalist, emperyalistlerin neden Aleviliği, İslam’dan kopartıp ayrı din haline getirmek istediklerini kavramıyor muydu?”  (23.12.2009)  “… bir kısım Alevi kökenliler…Marksist Sünni kökenli arkadaşlarından yardım ve Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan Batılılardan da destek buluyorlar. ” (15.05.2010)

Söylediği şu: Aleviliği “İslamın Özü” dışında değerlendirenler, ya “cahildir”, “kötü niyetli”, ya “Marksist”, ya da “Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan Batılılardan destek bulan” bölücü, işbirlikçilerdir.

İyi de; kimi Aleviler ya da kendini Alevi sanan-sayanlar böyle de; doğru dürüst Aleviler ve bir Alevi Kurumu yok mu?...

Elbette var:

Zeybek ‘e göre bu sorunun yanıtı: CEM VAKFI ve onun başkanı İZZETTİN DOĞAN’dır.

“Profesör İzzettin Doğan Ehlibeyt soyundan bir “dede”dir. Aynı zamanda değerli hukuk bilgini ve yurtsever bir insandır. ” (13.01.2010)

“CEM Vakfı Alevi-İslam  inancında olanların toplandığı bir kuruluştur.” (13.01.2010)

“Bu arada Alevi – Bektaşi önderler de konuya siyasi ve ideolojik pencereden bakmamalı, inanç ve demokrasi açısından yaklaşmalı… CEM VAKFI bu konuda iyi bir örnektir. ” (16.12.2009)

“Geçen Pazar ATO’nun salonunda CEM Vakfı Ankara Gençlik Kolları’nın sunduğu “Cansuyu Şiir Dinletisi” gerçekleşti.” (19.05.2010)

Sn Zeybek’in kendini bildi bileli; hangi siyasi çizgide olduğu, hangi  siyasi yapılarda (12 Eylül öncesi - sonrası) bulunduğu hangi görevleri üstlendiği, kaç kapıdan girip , kaç pencereden çıktığı’nı sormak, sorgulamak bizim işimiz değil. Bizi ilgilendiren, Alevilik’e, Alevilere dair Radikal’deki yazıları.

Şu yukarıdaki alıntılara baktığımızda; Zeybek’e göre Aleviliğin bir tek tanımı vardır ve bu tanımı ifade eden temel kurum; “Alevi-İslam inancıdır”

(Hangi tarih olduğunu arasam bulurum. AB) SKY Türk kanalında, 2009 yılında, Enver Aysever’in sunduğu bir program’da Sn İzzettin Doğan ile buluştuk. Çok dostça, içtenlikli bir sohbet idi. Sn Doğan’a sordum: “Sevgili Hocam, ben sizin babanız Hüseyin Doğan Dede’yi tanırım, siz de yedi kuşak ötesini bilirsiniz, öbür ocaklar, öbür dedeler, pirler, mürşitler… onları da bilirsiniz… Hiçbirinin dilinde, dizelerinde, hiç olmayan, yeni bir terminoloji ürettiniz; “

“Alevi - İslam” diyorsunuz?...  “Evet” dedi. “Bu kavramı ben ürettim. Çünkü bu yolla, Sünnileri Alevileştirmek istiyorum.”

Kendi kendime şunu sordum: Bu yol, Sünnileri Alevileştirmenin mi yolu, yoksa tam tersine Alevileri Sünnileştirmenin mi bir yolu? Yanıtı Zeybek biliyor.

Şu yukarıdaki alıntılara baktığımızda; ya “Alevi-İslam” tanımını kabul edeceksiniz, ya da “kötü niyetli”,  “cahil”,  “saptırıcı”,  “marksist” ve hatta “Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan, (Emperyalistlerden) destek alan (İşbirlikçi- bölücü) kimseler olacaksınız…”                       

Böylesi bir mantığa, böyle bir sınıflandırmaya, yargıya, hükme, suçlamaya, çamur atmaya, ne denir?..

Bu tutum, “Alevi dostu olmak” ile bağdaşır mı?  “Demokrat olmak”, “laik olmak”, “din ve felsefi inanç özgürlüğü yanlısı olmak” ile bağdaşır mı?..

Yoksa, tam tersine; Aleviler’e üstlerine dar gelecek olan yeni bir elbise giydirme girişimi midir?... Bu yeni bir elbiseyi reddeden Alevi şahsiyetleri suçlayıp ve artık modası geçmiş ucuz yöntemlerle okuyucu nezdinde karalama girişimi midir?...

Bu soruların yanıtını Sn Zeybek biliyor kuşkusuz, ama Sn Berkan da biliyor mu?

Gerçekten Alevilerin haklarını içtenlikle kim savunuyor?...

Bu sorunun yanıtını hem Sn Zeybek, hem de Alevi olan-olmayan Türkiye kamuoyu çok iyi biliyor.

Yıllardır süren kapı aşındırma girişimlerimizden sonra, mahkeme kararları da işe yaramayınca; “Dilekçe Devri Bitti, Eylem Vakti Geldi. ” tespiti  ile 9  Kasım 2008 Sıhhiye – 8 Kasım 2009 Kadıköy Mitingleri ile sokağa çıktık. Yüzbinlerce yurttaşımızla birlikte, bir çiçek tarhına dahi basmadan taleplerimizi sıraladık. (Sn Zeybek o tarihli Radikal Manşetlerini okumadı mı yoksa?...) bu her iki etkinliği de Zeybek’e göre; “Alevi-Bektaşi inançlı insanların inanç ve özgürlüklerinin tanınması için etkili mücadele veren” CEM Vakfı Başkanı İ. Doğan akıl almaz suçlamalarla karaladı. Doğan’a göre; bu mitingleri düzenleyenler, Alevi değildi, daha da ötesi provokatörlerdi.

Böyle de dese İ. Doğan; Cem Vakfı’na bağlı şubelerden canların, sökün edip meydanlara akmasını engelleyemedi.

Kadıköy’deki miting saatlerinde yerel-ulusal-uluslararası  onlarca TV kanılı Kadıköy’den canlı yayın yaparlarken; CEM TV’nin Ankara’daki MHP kongresini baştan sona canlı yayınlaması ise; biz dernek yöneticileri açısından anlaşılır bir şeydi de Alevi halkı bunu pek anlayamadı. Sn Zeybek Alevilikle ilgili yazdığına göre anlamıştır sanırım.

Zeybek, Radikal’deki bu yazılarında bir de, Alevi sorununa ilişkin çözüm önerileri sunuyor:

-          “Diyanet Kurumu içinde (…) Alevi Müslümanlık için bir bölüm açılmalı ve bu bölümde Alevi Müslüman bilginler ve hizmetliler çalışmalıdır.” (11.01.2008)

-          “Okullarda din bilgisi zorunlu olmalı, dini eğitim ise seçmeli olarak verilmelidir.”(05.09.2009)

-          “Ve niye cami görevlilerine kamu bütçesinden aylık verilir de, cemevi görevlilerine verilmez?...” (24.10.2009)

Andığım mitinglerde ve AKP’nin “Alevi Açılımı” Çalıştay’ına sunduğumuz raporda; Zeybek’in şu önerilerinin tam tersini söyledik. En büyük gerekçemiz ise; Laiklik anlayışımız idi. Devlet elini dinden çeksin. Devletin din ile ilişkisi, inananların, inançlarının gereğini yerine getirebilecekleri bir ortam yaratmakla sınırlı kalsın.

Zeybek de “laik” olduğunu savunuyor.

Herkesin bir laiklik anlayışı, herkesin bir Alevilik tanımı var. Oysa hem Laiklik  hem de Alevilik bir tane ve biricik.

Sonuç:

Sn Berkan; üye hukuku ile bağlı Alevilerin %95’ini çatısı altında toplamış olan bir kurumuz. Ülkemizde evrensel anlamda bir laiklik ve demokrasi uygulanabiliyor olsaydı, bizim gibi kurumlara gerek kalmazdı düşüncesindeyiz.

20-25 milyon civarındı olduğu varsayılan Alevi toplumu, hiç kuşku yok ki; ne ekonomik, ne siyasi, ne felsefi, ne sınıfsal, ne de sosyolojik anlamda homojendir. Biz sadece yakınlarınızı değil, kendi dışımızdakileri de içtenlikle dinler, anlar ve birbirimizin hem öğrencisi, hem de öğretmeni oluruz.

Ama Zeybek’ten sıkıldık.

Yan tutuyor, okuyucularını Türk-İslam sentezi çerçevesinde, kendince bir Alevilik anlayışı doğrultusunda etkilemeye çalışıyor. CEM Vakfı’nın sözcüsü, temsilcisi gibi duruyor o köşede. Daha da ötesi bizim açımızdan, Alevileri Sünnileştirmeye çalışan bir misyoner görevi görüyor.

Böyle de olsa; Sn Zeybek’i susturun demeye dilimiz varmaz: onu da okumak, anlamak, tartışmak gerekir, ama bir şartla: Bize de gazetenizde Sn Zeybek’e açtığınız sayfa kadar, sayfalar açmanız dileği ile.


Saygılarımızla.

Ali BALKIZ

ABF Genel Başkan

Etiketler : , , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.