Necdet SARAÇ : ARD Televizyonu ve TDK Sözlüğü

Necdet SARAÇ : ARD Televizyonu ve TDK Sözlüğü

Necdet SARAÇ : ARD Televizyonu ve TDK SözlüğüAlmanya birinci kanalı ARD ve onunla çalışan 13 kanalın geçtiğimiz hafta sonu...

A+A-

Necdet SARAÇ : ARD Televizyonu ve TDK SözlüğüNecdet SARAÇ : ARD Televizyonu ve TDK Sözlüğü

Almanya birinci kanalı ARD ve onunla çalışan 13 kanalın geçtiğimiz hafta sonu yayınladığı polisiye dizi "TATORT" kelimenin tam anlamıyla Alevileri tümünü ayaklandırdı. Almanya başta olmak üzere Avrupa'nın bir çok ülkesinde ARD ve NDR televizyonu protesto edildi. Bu Pazar günüde onbinlerce kişinin katılımı ile Köln'de büyük bir protesto mitingi düzenlenecek. Mitingle ilgili yapılan açıklamalarda bir devlet televizyonu olan ARD'nin Alevi toplumundan özür dilemesi isteniyor. Türkiye'de iftiralara "alışık olan" Alevilerin Almanya'da da benzer bir iftira ile hem de Almanya'nın en önemli televizyon kanalı ARD'de karşılaşmış olmaları tepkinin daha da büyümesine neden oldu. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu da, sokaktaki Alevi de bu iftiranın ve senaryonun kaynağının Osmanlıdan bu yana Alevilere yönelik olarak yapılan karalama kampanyalarında görüyorlar.

Filmde Alevi olarak gösterilen bir ailede, babanın kızına tecavüz etmesi, bu tecavüzün hem neredeyse olağan gösterilmesi, hem de tecavüze uğrayan kızın Sünni enişte aracılığıyla kapanması ve bütün bunların Alevilikle ilgili diyaloglarla beslenmesi Alevi toplumunu yediden yetmişe ayaklandırmış durumda. Alevilerin bu kadar tepkisinin asıl nedeni ise bu filmde bir biçimde ortaya çıkan "mum söndü" çağrışımı. Aleviler bu konuda haklı olarak çok hassaslar. Yavuz Selim döneminden bu yana sürekli iftiralarla boğuşan, aşağılanan, ölümleri için fermanlar çıkartılan Alevilerin tepkisel olmasını, hassasiyetlerini bazı "çevreler" anlamakta zorlanıyorlar. Her konuda konuşan ancak bu tür konular gündeme geldiğinde zorlanan "zat-ı muhteremlerin" asıl zorlanmaları bu tür iftiraları ciddiye almamalarında değil, bir çok olayda olduğu gibi gerçeklerden kaçmaktan kaynaklanıyor. Çünkü gerçekler işin doğrusu yüzleşmekten kaçacak kadar ağır. Dün ile ilgili Osmanlı Şeyhülislamlarının fetvalarından örnek vermeye gerek yok, bugünkü örnekler bile gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. İşte o gerçeklerden bir kaç örnek:

Yıl 1988: Zaman Gazetesi'nin bulmaca köşesinde soruyor; "Ehli sünnet dışı sapık bir mezhep?" Cevap: Aleviler. Yıl 1989: Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunun 2 Mart 1989 tarih ve 1420 sayılı yasa ile eğitim ve öğretim açısından uygun bulduğu İngilizce sözlükte Ensest sözcüğünün Türkçe karşılığı şöyle yazılmış:

"Akraba ile zina, Kızılbaşlık"! Aynı ifade Milli Eğitim Bakanlığı FONO Açık öğretim kurumu tarafından Aydın Karaahmetoğlu ile Ali Bayram'a hazırlanan Fransızca-Türkçe sözlükte değişmeden yer almış: "Akraba ile zina, Kızılbaşlık."

Yıl 1994: Güner Ümit 9 Ocak tarihinde televizyon programında hamile bir kadın rolündeki arkadaşına sanki çok doğalmış gibi "sen Kızılbaşlar gibi babandan mı aldın o çocuğu" der. Yıl 2007: İnternetten Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne girip "mum söndü" diye yazdığınızda karşınıza şu cevap çıkıyor: " Cem ayinlerinde, aydınlatmak için kullanılan mumun tören bitiminde söndürülmesinin yanlış yorumlanmasıyla ortaya çıkmış bir inanış."

Yıl 2007: DSP Milletvekili Süleyman YAĞIZ TBMM'ye "Musahiplik, Mumsöndü ve Türk Dil Kurumu" hakkındaki soru önergesinde şunları yazmış: Bakanlığınızın bağlı kurum ve kuruluşlarından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nun bünyesinde bulunan Türk Dil Kurumu'nun yayımladığı Türkçe Sözlük'ün 1591. sayfasında ise "mumsöndü" sözcüğüne yer verilmekte ve bu sözcük, "Alevi geleneğinde var olduğu ileri sürülen bir tür tören" olarak tanımlanmaktadır.

Bu sözcüğün tanımında da Alevi kardeşlerimize büyük bir haksızlık yapılmıştır. Eğer sözlükte bu sözcüğe mutlaka yer verilecekse tanımında yer alan "...bir tür tören" ifadesinin "...bir iftira" olması gerekir. Çünkü "...bir tür tören" ifadesi, ne yazık ki, zımni bir kabulü içermektedir. Oysa böyle bir tören kesinlikle yoktur. Bu, büyük bir iftiradan ve büyük bir yalandan ibarettir.

Alevi kardeşlerimiz, "mum söndü" sözcüğüyle çağrıştırılan o büyük iftira ve yalan yüzünden dünyanın en büyük hakaretine uğratılmışlardır. Kendi sözlüklerimizde yer alan bu tür kirlilikleri hâlâ temizleyememiş olmamız ise ayrı bir talihsizliktir."

Evet "bu tür kirlilikleri hâlâ temizleyememiş olmamız" kimin suçu? Siz Alevi olsanız ne yapardınız? Ya da tepki göstermek için Alevi mi olmak gerekir? Ne dersiniz?
 
Necdet Saraç 

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy57893 = 'necdetsarac' + '@';

addy57893 = addy57893 + 'birgun' + '.' + 'net';

var addy_text57893 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';

( '' );

57893 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


BİRGÜN - 29 Aralık 2007

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.