Ölen sadece insanlıktı...

Ölen sadece insanlıktı...

Ölen sadece insanlıktı...Esra Çiftçi / GünlükTam on altı yıl önce bugün gibi hatırlıyorum o günü. Bir arkadaşımızın...

A+A-

Ölen sadece insanlıktı...Ölen sadece insanlıktı...

Esra Çiftçi / Günlük

Tam on altı yıl önce bugün gibi hatırlıyorum o günü. Bir arkadaşımızın evinde toplanmış, saz çalıp türkü söylüyorduk her şeye inat. Akşam haberleri ile sarsıldık, yemekler boğazımıza dizildi, elinde sazı olan arkadaşım, gözlerinde yaş, isyan etmeye başladı.

Şiirleri ile türküleri ile büyüdüğümüz, hatta o gece onların türkülerini söylediğimiz aydınlarımız, ozanlarımız yobazlar tarafından yakılıyordu. Onlar yanarken, herkes seyirci olmuştu...

Büyük ozan Metin Altıok'un o muhteşem dizelerinde dediği gibi: Günlerden öyle bir gündü/ Üstüne tarih düştüğüm/ Gözümün önüne geldi birden/ Balkıyan güzel yüzün/ Ve yüreğim yandı söndü/ Ter bastı avuçlarımı/ Bir işlek kovan uğultusu/ Kapladı kulaklarımı/ Uzandım usulca cigarama/ Yavan ömrüme katık/ Ben o gün öldüm gülüm/ Bir daha ölmem...

İşte o gün insanlık ölmüştü...

Sıcak bir Temmuz günü, Sivas'ın yollarına akın akın canlar akmaya başlamıştı. Büyük halk ozanı, hümanist, halkçı Pir Sultan'ı anmaya onun türkülerini söylemeye...

İzin vermediler...

Televizyona kitlenmiş izliyorduk. O çirkin, karanlık yüzlü insanların 'Allahuekber, burası Aziz'e mezar olacak' nidaları ile ortalık sarsılıyordu. Belliydi ki ilk hedefleri Aziz Nesin'di... Aziz Nesin olaylar başlayınca, o dönemin devlet bakanı Erdal İnönü'yü arıyor, Erdal İnönü 'Merak etmeyin, endişelenmeyin, güvenlik güçleri gelmek üzere' diyor kısa bir süre sonra asker geliyor arkasından da güvenlik güçleri geliyor ve sadece seyretmekle kalıyorlar olayları... Olaylar sekiz saati geçmesine rağmen herhangi bir müdahale olmadı ve onlar müdahale edene kadar 33 canımız hayatını kaybetti...

Açık ve net dışarıda toplanan faşist-dinci grup içerdeki aydınlarımızın ölüm fermanını vermişti. 'Türkiye Türkiye' diye bağırıyorlardı. Biz bu ülkede ne çok gördük katillere 'Türkiye seninle gurur duyuyor' diyenleri...

Onlar değil miydi ki, Maraş'ta yaktılar, onlar değil miydi ki, Çorum'da yıktılar, Çorum'un ıssız köşelerinde ağaçlara astılar gençleri. Hamile kadınların karınlarını deşen yine onlar değil miydi? Onların ataları, Yavuz Sultan Selim'in 'Alevi Kırımları' ile övünürken, torunları ise Sivas'ta yaşamını yitiren aydınlarımız için 'Allahsız' tanımını yapıyordu.

Sonrası bildik sahneler, o katiller güya yargılandılar; ama ceza bile almadılar. 'Din-şeriat' adına yaptıkları katliamda ne kadar vicdanları rahat bilemiyorum, vicdanları batsın...

Ölen aydınlarımızı sadece şiirlerinden, yazılarından ve türkülerinden tanıyorum, sadece Hasret Gültekin ile tanışmıştım. O yıllarda 'Ülke' gazetesine çok sık uğrardı, epey bir sohbetimiz ve tartışmalarımız da oldu. Kendisi Koçgiri aşiretine mensup bir Kürt'tü... Hasret ile aynı yaşlardayız, öldüğünde eşi hamileydi, iki ay sonra baba olacaktı. 'Hasret Roni' adında bir oğlu oldu. Ne o güzel yavrusunu görebildi, ne de minik Roni babası ile tanışabildi.

Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen Sivas katliamı üzerindeki sır kalkmış değil. Dönemin Başbakanı, Bakanları ve Cumhurbaşkanı hala yargı önüne çıkmış değil.

On altı yıl önce birçok aydın 'ibret olsun' diye Sivas'ta sekiz saat süren resmi ve dini bir törenle yakılmıştı.

Bugün bile faşizmi besleyen ana düşünce 'ibret olsun' yasası değil midir?

'İbret olsun' diye nice canlara kıyılmadı mı? Nice ocaklar söndürülmedi mi? Ve 'ibret olsun' diye sevgiye, aşka bile kıymadılar mı?

On altı yıl önce yaşanan zihniyet bugün hâlâ tüm canlılığıyla sürmüyor mu? Hala insanlar, Kürt olduğu için, Ermeni olduğu için, Alevi olduğu için, Sosyalist olduğu için, farklı düşündüğü için linç edilmiyor mu? Hala insanlar düşüncelerinden dolayı zindanlara atılmıyor mu?

Sivas'ta, Madımak otelinde yapılanlar başta Alevileri hedeflemişti. Alevilerin bu işin peşini bırakmaması lazım. Aydınların yakıldığı Madımak Oteli yıllarca bir lokanta olarak kullanıldı, aydınlarımızın yanmış etleri o lokantada sunuldu, bu hepimizin utancı oldu. Oranın müze olması için çalışmaların hızlanması gerekiyor, evet Madımak oteli müze olmalı; ama bütün sorun bu mu? Müzeden önce devlet Sivas'ın hesabını vermek zorunda, vermesi gereken bir sürü hesap gibi...

Nesimi Çimen'in dediği gibi, İnsan haklarını hak bilen kişi/ Özünde nur doğar, yalan ateşi/ Kâmili taşlamak cahilin işi/ Cahilden kötülük hiç uzak değil...

GÜNLÜK - 2 Temmuz 2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.