Öndül: Türkiye, AİHM’nin Alevilerle ilgili verdiği kararlarına uymak zorundadır

Öndül: Türkiye, AİHM’nin Alevilerle ilgili verdiği kararlarına uymak zorundadır

İnsan Hakları Derneği önceki dönem Genel Başkanlarından Avukat Hüsnü Öndül, AİHM kararlarına rağmen, zorunlu din dersleri ve cemevlerinin ibadethane statüsü verilememesine ilişkin yaptığı

A+A-

AİHM kararlarına rağmen, zorunlu din dersleri ve cemevlerinin ibadethane statüsü verilememesine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) önceki dönem Genel Başkanlarından Avukat Hüsnü Öndül, PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

Alevi toplumunun inanç özgürlüğü, hakları ve genel olarak ta kültürel haklarıyla ilgili olarak AİHM’in önemli kararlar verdiğine dikkat çeken Öndül, “Bu sözleşmenin hem inanç özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesi bağlamında hem de ayrımcılık yapılmaması eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasasını düzenleyen 14. maddesinde aykırılıklar gördü” dedi.

“TÜRKİYE TOPLUMU ÇOĞULCU BİR YAPIYA SAHİP, DEVLET HERKESE EŞİT OLMAK ZORUNDADIR”

Öndül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’deki Alevi toplumu da sürekli olarak eşit vatandaş olma isteğini, talebini dile getiriyor. Ne demek bu? Eşit haklara sahip vatandaş olmak ne demek? Çünkü Türkiye çoğulcu bir toplum. Yani etnik açıdan çoğulcu, farklı etnik kökene sahip insanlar var inanç açısından, farklı inanç gruplarına mensup insanlar var ve siyasi anlamda farklı düşünen insanlar var. Bunlar arasında bir ayrımcılık yapılamaz ve devletin hizmetlerinden eşit yararlanması gerekir. Mesela anayasal bir kurum olan Diyanet işleri Başkanlığının 100 binin üzerinde personeli var ve üç veya dört bakanlık bütçesinden daha fazla bir bütçeye sahip. Hizmetlerle ilgilide ne elektrik, ne de su parası ödüyor. Bütün kamusal hizmetlerden ve bütün vatandaşlardan toplanan bütçe ile giderler karşılanıyor. Dolayısıyla Alevi toplumu da; birincisi, kendi ibadethanelerinin yani cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesini, ikincisi, elektrik su ve benzeri hizmetlerin Sünni inanç mensuplarına nasıl devletçe katkıda bulunuyorsa cemevlerine de katkıda bulunmasını, üç, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, kaldırılmıyorsa o zaman da kendi inançlarına ilişkin programlar düzenlenmesini ve kendilerine inançlarından kaynaklı olarak ayrımcılık yapılmamasını istiyorlar.”

AİHM kararlarını hakları ve özgürlüklerin korunması doğrultusunda alınmış kararlar olarak gördüğünü belirten Öndül, devletin de bu kararlar doğrultusunda hukuksal düzenleme yapması ve davranışlar sergilemesi gerektiğini ifade etti.

“TÜRKİYE AİHM KARARLARINA RAĞMEN ALEVİLERİN HAKLARINI VERMİYOR”

Anayasanın 90. maddesi uluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki düzenlemelerden üstün olduğunu, iç hukuktaki düzenlemeler çeliştiği durumda uluslararası sözleşmelere insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerin üstünlüğünü vurguladığını vurgulayan Öndül, şunları dile getirdi:

“90/5 son fıkrasında buna uygun davranışların sergilenmesi gerekir. Türkiye’nin gelmiş geçmiş bütün hükümetleri, geleceğe dönük söyleyecek olursak hem bugünkü hükümetin, hem de gelecekteki hükümetlerin bu doğrultuda hareket etmesi gerekir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46. maddesine göre de kesinleşmiş AİHM kararları bağlayıcıdır ve de buna uymak zorundadırlar.”

“ALEVİ TOPLUMUNUN, İNANÇLARI KONUSUNDA TAAHHÜTÜ YERİNİ GETİRMEYEN PARTİLERE OY VERMEMESİ GEREKİR”

Alevi toplumunun kendi haklarını görmeyen ve tanımayanlara karşı tavır alması gerektiğinin altını çizen Öndül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi iktidarlar ülkeyi yönetmek üzere halktan oy alırlar. O zaman bu doğrultuda taahhütte bulunmayanlara Alevi toplumunun oy vermemesi gerekir. Seçimler açısından yapılması gereken bir şey. Demokratik tarzda köşe yazarları bugün benim yaptığım ve dünkü yazımda değindiğim gibi kamuoyuna duyurulması gerekir, siyasi iktidara ve bunu yapmayanlara eleştirmesi gerekir. Aleviler panel düzenleyebilirler, sinema filmi çekebilirler, çeşitli etkinlikler yapabilirler, yayın organlarında bu konunun işlenmesine isteyebilirler. Dolayısıyla ülkenin vatandaşlarının oluşturduğu kamuoyunu siyasi iktidara baskı yapmasını sağlayabilirler. Ünlü Fransız düşünürü Wolter’e 250 yıl önce sormuşlar; İnsan hakları için ne yapabiliriz? diye. Oda demiş ki insanların bilmesini sağlayın. Yani bu durumu, Alevilerin bu durumunun böyle olduğunu Türkiye toplumunu bilmesi gerekiyor, bunun sağlanması gerekiyor, her platformda dinlendirmesi gerekiyor.”

Cebrail ARSLAN/ANKARA

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.