Selçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberaller

Selçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberaller

Selçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberaller(...) Benzer bir sürecin Türkiye’de iki binli yılardan başlayarak siyaset alanında...

A+A-

Selçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberallerSelçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberaller

(...) Benzer bir sürecin Türkiye’de iki binli yılardan başlayarak siyaset alanında yürütüldüğünü söylemek mümkün görünüyor. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte kendisini ‘liberal demokrat’ olarak tanımlayan bir grup, AKP’ nin Türkiye’de başlattığı dönüşümü bir özgürlük hareketi olarak görmeye ve göstermeye başladı. Bu özgürlük hareketinin hedefi askeri- bürokratik Kemalist devlet yapısı ve rejimi oldu.

AKP’yi eleştirmeyi hemen askeri-bürokratik Kemalizm savunusu ile eşleştirmekten de geri durmadılar. Neredeyse bir dönem her özgürlük diyene “12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun?” suçlamasının yapılması gibi her AKP karşıtlığına da “Sen ulusalcı Kemalist askeri bürokratik rejime mi dönmek istiyorsun” suçlamasını savurmaktan kaçınmadılar.

Liberal demokratların F tipi cezaevleri, Emekli-Sen’in kapatılması, kadın istihdamı, işkence, insan hakları ihlalleri, hadi daha masum eşcinsel özgürlüğü konularında kalem oynattıklarını görmek mümkün olmadı....

Selçuk CANDANSAYAR : İliştirilmiş ve ilişmiş liberaller

İliştirilmiş (embedded) kavramı Irak işgali sırasında Amerikan ordusuyla birlikte hareket eden ve haber ve yorumları ordunun gözüyle veren gazeteciler için kullanılmıştı. Bu tarz gazeteciliğin mesleğin temel ilkeleriyle uzlaşmazlığı, haberlerin nesnel olamayacağı, haberden çok Amerikan propagandası oldukları çok tartışılmıştı.

İliştirilmiş gazeteciliğin en önemli özelliği nereye, kime iliştirilmişlerse haberleri o gözle vermeleriydi. Irak işgali onlara göre de kanlı bir diktatörün zulmünden bir halkın kurtarılması, batıyı kimyasal silah tehlikesinden koruma ve Irak’ta demokrasinin inşa edilmesiydi. Haberler sadece Amerikan ordusunun ne kadar kahraman, ne kadar yardımsever ve düşmanların ne denli vahşi, ilkel olduklarını “kanıtlayacak” ve evinden televizyon ve gazeteden işgali izleyen dünyalılara, ne kadar doğru bir “özgürlük savaşı” yürütüldüğünü “gösteren” bir şekilde aktarılıyordu.

Olmadı ama daha işgalin bir yılı dolmadan iliştirilmiş gazetecilik iflas etti ve foyası meydana çıktı. Alternatif medya kanallar, internet siteleri ve bloglar başta olmak üzere büyük medya dışındaki tüm haber ağları gerçeği ortaya döktü. Yine de kitle medyasının çok büyük bir bölümü Amerikan yanlısı yayını sürdürdü.

Benzer bir sürecin Türkiye’de iki binli yılardan başlayarak siyaset alanında yürütüldüğünü söylemek mümkün görünüyor. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte kendisini ‘liberal demokrat’ olarak tanımlayan bir grup, AKP’ nin Türkiye’de başlattığı dönüşümü bir özgürlük hareketi olarak görmeye ve göstermeye başladı. Bu özgürlük hareketinin hedefi askeri- bürokratik Kemalist devlet yapısı ve rejimi oldu.

AKP’nin bu yapının antidemokratik özelliklerinin ortadan kaldırılması için uğraşan ve Türkiye’yi Avrupa Birliği düzeyinde bir demokrasi ve sivil, bireysel özgürlükler ülkesi haline getirmeye çalışan bir parti olduğu düşüncesi, temel hareket ve çözümleme noktası olarak kabul edildi.

AKP, her geçen gün onları haksız çıkarmak için elinden geleni yapmasına karşın, bir türlü liberal demokratları özgürlükçü falan olmadığına ikna edemedi. Bir şekilde AKP muhafazakârlığını görmemek ve göstermemek için ellerinden geleni yaptılar.

İşin tuhafı AKP Amerikan yeni muhafazakârlığının İslami biçimi olduğunu hiçbir zaman inkâr etmedi. En önemli örnek laiklik tartışmalarında kendini gösterdi. AKP sürekli Amerikan tipi laiklik istediğini söylemekten hiç kaçınmadı.

Kadın işgücünün hızla azalması, üç çocukla kadını eve döndürmenin altyapısının kurulması, başta sağlık ve emeklilik sigortalarında neoliberal vahşiliğin bire bir Türkiye’ye uygulanmasını liberal demokratlar bir türlü ‘görmediler’. Dahası AKP’nin askeri bürokratik Kemalist devletin iskeletine hiç dokunmadan sadece bu devletin iktidarını ele geçirme çabasını da görmediler.

AKP’yi eleştirmeyi hemen askeri-bürokratik Kemalizm savunusu ile eşleştirmekten de geri durmadılar. Neredeyse bir dönem her özgürlük diyene “12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun?” suçlamasının yapılması gibi her AKP karşıtlığına da “Sen ulusalcı Kemalist askeri bürokratik rejime mi dönmek istiyorsun” suçlamasını savurmaktan kaçınmadılar.

Liberal demokratların F tipi cezaevleri, Emekli-Sen’in kapatılması, kadın istihdamı, işkence, insan hakları ihlalleri, hadi daha masum eşcinsel özgürlüğü konularında kalem oynattıklarını görmek mümkün olmadı.

İki nedeni var galiba. İlki liberal demokratların sınıfsal bir bağları yok. Onların iktidara ilişmekten, iktidarın başta medyası, üniversitesi ve fonlarından başka hayat alanları yok. Daha önce de şimdi tu kaka dedikleri Kemalist devletten besleniyorlardı. Onun medyası, üniversitesi, memuriyetlerinde hayat buluyorlardı. İkincisi bu sınıfsızlıklarının bir sonucu; biliyoruz ki sınıfsız olanlar lümpenlerdir. Liberal demokratlar neomuhafazakâr, neoliberal küreselleşmenin yeni lümpenleridir. Sınıf bilinçleri yoktur ve toplumun tortusudurlar. Sadece eşitsizliğin derinleşmesine ve fakat üstünün örtülmesine yararlar. 
 
Selçuk CANDANSAYAR
BİRGÜN - 02 Haziran 2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.