ABF 'Alevi Çalıştayı'na İlişkin Düşüncelerini Açıkladı

ABF 'Alevi Çalıştayı'na İlişkin Düşüncelerini AçıkladıALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU BASIN AÇIKLAMASI* "Alevi...

ABF 'Alevi Çalıştayı'na İlişkin Düşüncelerini Açıkladı

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU BASIN AÇIKLAMASI

* "Alevi Çalıştayı"na Katılıyoruz.

* Sorunlarımız ve Çözüm Önerilerimizi Sunuyoruz.

* Yeter Artık, Çözüm Bekliyoruz…

* İstanbul 10. İdare Mahkemesi de 20.03.2009 Tarihli Kararıyla Zorunlu Din Derslerine Hayır dedi.

Basına ve Kamuoyuna,

Değerli basın mensupları, neredeyse 2 yıllık bir süreden beri, AKP iktidarının ajandasında, zaman zaman anımsadıkları, daha çok uykuya yatırdıkları bir “Alevi Açılımı” projesi var.

Bu açılımın ne olduğunu, sorunun tarafı olarak ne bizler biliyoruz, ne de kamuoyu… Korkarız Hükümet de bilmiyor.

Zaman zaman basına yansıyan, Alevi hareketini bölme amacı taşıyan; “Dedelere Maaş”, “Cemevi yerine Kültürevi”, kendilerince yaptıkları bir Alevilik tanımı gibi söylemlerin dışında; yine hem Alevileri bölme, hem de Alevi inancında yeri olmayan, hatta ona hakaret niteliği taşıyan, “Muharrem Ayında 12 İmam orucu iftarı” gibi girişimlerinin dışında; aklımızda kalan tek şey, Madımak Oteli’ndeki kebapçı dükkanını taşımaları oldu.

Madımak Oteli’nin neden müze olması gerektiğini hem kamuoyu hem Hükümet, hem de bizler çok iyi biliyoruz. 2 Temmuz 1993 utanç müzesi yerine DÖSİM Mağazası açmakla; belli ki kebap yerine seramik halı-kilim satılacak. Değişen tek şey satılan mal, alıcılar ve satıcılar olacak.

Madımak böyle mi müze olacak?...

AKP Alevi taleplerini bu ciddiyetle mi ele alacak?...

Devlet, parlamento, siyasi partiler, hükümet, yurttaşlarının sorunların çözmek için vardır. Varlık nedenleri buna bağlıdır.

Biz Aleviler, bu güzel ülkemizde, eşit üyesi olmak için çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, laiklik ve demokratlık ilkelerinin bütün kurum ve kurallarıyla uygulanacağı Türkiye’mizde, Sünni ve diğer inanç sahibi ve inançsız  Kardeşlerimizle Eşit Yurttaşlık Temelinde birlikte yaşamak istiyoruz.

Bu memleket bizim, hepimizin.

Yarın “Alevi Çalıştayı”nda şu sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi dile getireceğiz.

Bu başlıklar özet olarak şöyle:

Zorunlu Din Dersleri Kaldırılmalıdır: 12 Eylül Anayasasının getirdiği “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi, Sünni olmayan diğer bütün çocuklarımız için (hatta Sünni olanlar için bile) bir zülümdür. Devlet açısından asimilasyon aracıdır. Avrupa insan hakları sözleşmesine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar sözleşmesine, Çocuk Hakları Sözleşmesine, Anayasamızın 2.,4.,10. ve 42. maddelerine aykırıdır. Bu aykırılık bir çok idare mahkememiz, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da teyit edilmiştir. Konuyla ilgili henüz çok yeni olan son kararı ise İstanbul 10. idare Mahkemesi vermiştir.(Karar Metnini basın bildirimizin ekinde bulacaksınız.)

Çözüm Önerimiz Şudur:

Öncelikle bu ders tümüyle ve hemen kaldırılmalıdır. Yerine;7. sınıftan başlayarak 9. sınıfa kadar “Din Bilgisi Dersi” adıyla bütün dinler hakkında nesnel bilgiler içeren, uygulamayı öğretmeyen, dinler ve inançların sahip oldukları rütieller, bunların ortaya çıkış koşullarının, tarihsel ve toplumsal zeminlerinin tartışıldığı, karşılaştırmaların yapıldığı ve bu konuların felsefi ve toplumsal sorunlarla bağlantı kurularak ele alındığı bir ders konulmalıdır. Bu ders haftada bir saat olmalı ve mutlaka veli tarafından istenmelidir. Nota tabi olmamalı, sınıf geçmede, dolayısıyla öğrencinin ortalama notunun belirlenmesinde etken olmamalıdır.

9. sınıftan 11. sınıfa kadar ise; ülkemizde var olan tüm inançları (ve elbette Aleviliği de) içermeli, nesnel, eleştirici, çoğulculuk prensipleri dahilinde olmalıdır. Her bölüm ilgili inancın bilginlerinin de katıldığı kurullar tarafından yazılmalı, uygulamaya da yer verilebilir. Diğer hususlar 7. sınıftan 9. sınıfa kadar olan bölümde önerdiklerimiz gibi olmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)Kaldırılmalıdır: Çünkü devletin dini olmaz. Devlet dine müdahale edemez, dini finanse edemez, dini-dindarı örgütleyemez, kimi inançları kendine daha yakın, kimilerini uzakta tutamaz. İnanmayan ya da  farklı şeye inananla, çoğunluk arasında fark gözetemez. Devletin görevi olsa olsa; inananların inançlarını özgürce yaşayabilecekleri ortamı yaratmaktan ibarettir. Her inananın inanç özgürlüğünü kullanırken, başkalarının da benzer özgürlüklere sahip olduğu bilincini yaratmaktır. Konuya ilişkin, kamu düzeni, kamu güvenliği, kamu sağlığı konularında gerekli önlemleri almaktır.

Laiklikten anlaşılması gereken budur.

Oysa bizde devlet, DİB aracılığı ile dine müdahale etmekte, kişilerin kutsal alanına girmekte ve çoğu kez kimi siyasetçilerin konuyu istismar etmelerine neden olmaktadır. Ayrıca bugün DİB bir fetva kurumu gibi çalışmakta, mahkemelere görüş bildirmekte, bütün yurttaşlardan (ve elbette Alevilerden de) toplanan vergilerin Sünni yurttaşlara aktarımında da köprü görevi görmektedir.

Çözüm Önerimiz Şudur:

DİB kaldırılmalıdır. Personeli, Devlet Personel Daire Başkanlığı’na, mal varlığı ise devletin başka kurumlarına aktarılmalıdır. Yerine AB ülkelerinde olduğu gibi “İnanç Vergisi” İhdas edilmelidir. Her mali yıl başında devlet, vergi  mükelleflerine bu vergiye , (belirlenen yüzde itibarı ile ) katılıp katılmayacağını, hangi inanca mensup olduğunu sormadan hangi inanca aktarılmasını istediğini sormalı, ona göre vergi toplamalı, toplanan vergileri, ilgilinin istediği  inançın mensuplarının oluşturmuş oldukları veya oluşturacakları kurumlara aktarmalı, kuruşuna kadar da denetlemelidir.

Cemevleri Yasal Statüye kavuşturulmalıdır:

Cemevleri Alevilerin inanç merkezleridir. Gerçektir, vardır, hizmettedir, ancak yasalarda yeri yoktur. İlgili yasa, yönetmelik ve genelgelerde gerekli değişiklikler mutlaka yapılmalıdır.

Madımak Müze Olmalıdır: Çünkü devletin birincil görevi yurttaşlarının can güvenliğini sağlamaktır. 2 Temmuz 1993 günü devlet bu görevini yerine getirmemiştir.

7 saat süren bir kuşatma sonunda, güvenlik güçlerinin gözleri önünde, 35 canımız yanarak, dumandan boğularak hayatını kaybetmiştir. Böyle bir katliam insanlık tarihinde az bulunur. Gelecek tarihimizde, bir daha böylesi acı olaylar yaşanmasın diye, belleğimizde ortak bir acı olarak anımsanması ve vicdanımızda mahkum edilmesi için, bu bina kamulaştırılmalı ve PSAKD’nin de katılacağı çalışmalar sonucunda müze yapılmalıdır.

Başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere; 667 sayılı Tekke ve Zaviyeler kanunu ile el konulmuş olan Alevi-Bektaşi Dergahları (makamları) gerçek sahiplerine iade edilmelidir.

Alevi köylerine cami yapılması politikalarından vazgeçilmelidir.

Bu istemlerimizi ve çözüm önerilerimizi yarın (03.06.2009) Devlet Bakanı Sn: Faruk Çelik’in daveti üzerine çalıştay’da dile getireceğiz.

Sn Bakan’ın davet yazısında bu toplantı için; “… Alevilerin belli başlı taleplerini laiklik, demokrasi ve insan hakları temelinde yeniden ele alıp değerlendirme amacı güden toplantı” nitelemesi yapılıyor ve ekleniyor; “ …. değişik kesimlerin makul talepleri….”

Birinci alıntı için bir diyeceğimiz elbette yoktur, ancak “değişik kesimler” ve “makul talepler” denildiğinde bu nitelemelerin ne anlama geldiğini doğrusu merak ediyoruz. Kuşkulanıyor ve endişe ediyoruz.

“Değişik Kesimler ” kimlerdir?...

“Makul” olan nedir?...

Sonuç olarak; AKP Hükümeti;  kendine yakın, kendinden yana kimi Alevileri öne çıkartarak, yapay muhataplar yaratarak, sorunu içinden çıkılmaz hale getirmemelidir.

Aleviler 9 Kasım 2008’de Ankara – Sıhhiye Meydanında söyleyeceklerini söylemişlerdir. Bu  sözleri yüz binlerce kişi ile yeniden söyleyebilecek örgütlülükte ve kararlılıktadırlar.

Örgütlü Alevilerin büyük çoğunluğunu temsil eden federasyonumuz; bu ilk kez olacak alan yüzyüze görüşmenin çok önemli olduğunun bilincindedir. Başarılı geçmesini ve demokratik çözüme hizmet etmesini diliyoruz, ama aynı zamanda “konu mankeni” olmayacağımızın da bilinmesini rica ediyoruz.

Saygılarımızla.

Genel Başkan
Ali BALKIZ

KAYNAK : Alevihaber.com - 02.06.2009

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı