Bakan Çelik: Alevilerin sorunlarının çözümsüz kalması kabul edilemez

Bakan Çelik: Alevilerin sorunlarının çözümsüz kalması kabul edilemez  Bakan Faruk Çelik, Hacı Bektaş-ı Veli'nin...

Bakan Çelik: Alevilerin sorunlarının çözümsüz kalması kabul edilemez 

Bakan Faruk Çelik, Hacı Bektaş-ı Veli'nin doğumunun 800'üncü yıl dönümü anısına Fatih Üniversitesi'nde düzenlenen "Uluslararası Alevilik Bektaşilik Sempozyumu"na katıldı. 
 
Devlet Bakanı Faruk Çelik, hükümet olarak her türlü ayrımcılığa karşı olduklarını, herkese aynı gözle baktıklarını söyledi. "Kim kendini nerede ve nasıl görüyorsa ve nasıl tanımlıyorsa, bu o kişinin şahsi tercihidir ve bizim de kabulümüzdür." diyen Bakan Çelik, "Birleştirici olmak zorundayız." ifadelerini kullandı. Alevi vatandaşların geçmişten gelen sorunları olduğunu bildiklerini söyleyen Çelik, "Bu sebeple hem toplumsal huzurumuz, birlik ve beraberliğimizin devamı hem de temel hak ve hürriyetler açısından, sorunların bundan sonra da çözümsüz kalması, kabul edilebilir değildir." şeklinde konuştu.

Bakan Faruk Çelik, Hacı Bektaş-ı Veli'nin doğumunun 800'üncü yıl dönümü anısına Fatih Üniversitesi'nde düzenlenen "Uluslararası Alevilik Bektaşilik Sempozyumu"na katılarak bir konuşma yaptı. İslam dininin zamanla dünyanın hemen yer yanında farklı değerlerle farklı kültürel yapılarla ilişki içinde yeni ve özgün tarzlar ürettiğine işaret ederek sözlerine başlayan Faruk Çelik, İslam'ın hakikati belli bir yere, belli bir tarihe, belli bir iklime sabitlemediğine değindi. Bakan Çelik, "Onun sabiteleri tahayyülümüzü, yaşam alanlarımızı daraltarak değil zenginleştirerek geliştirir. Kulluğumuzu, bizi sıkıştırarak değil derinleştirerek pekiştirir. Bize bir değerler dünyası armağan eder ki bu dünya her zaman yaşayan, diri ve özgürleştirici bir hayat anlayışından beslenir. Bu çerçevede İslam, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de farklı gelenek, değer ve iklimler içinde yorumlanmakta, bu çeşitlilik sanıldığının aksine Müslümanlığımıza halel getirmemekte, aksine birlik ve bütünlüğümüze bir dinamizm ve canlılık katmaktadır." dedi.

Aleviliğin de, Müslümanlık anlayışı içerisinde doğarak İslam'ın diğer kolları gibi, önemli bir yönelim olarak herkese bir katkı sağladığını anlatan Bakan Çelik, "İslam'ın Alevi toplumunca içselleştirilen biçimi, manevi zenginliği sevgiyle öne çıkaran bir gelenek üretmiştir. Hacı Bektaş Veli'den, Ahmed Yesevi'den ve pek çok Anadolu erenin kişisel erdem ve takvasından beslenen mirasıyla Aleviler, kültürümüzün en ağırlıklı temalarından birini oluşturmaktadır. Alevi ve Bektaşiler bu özellikleriyle, hiç kuşkusuz ülkemizin sosyal, kültürel ve dini hayatına hoş bir tat ve yorum zenginliği katmaktadır. Bu zenginlik öteden beri bazı kişi veya grupların her zaman bozmaya çalıştığı, toplumsal huzur dinamiklerimizden biri olarak dikkat çekiyor. Referans ve aidiyeti bir olan eğilimlerin tarihsel, kültürel farklılıklarının altını ısrarla çizen bir eğilimin stratejik bir hesap olduğu ve hiç de hayra alamet bir proje olmadığı görülüyor. Bu toprakların bırakın aynı referanstan beslenen dini yapıları, farklı dinleri bile kucaklayan geçmişini yok etmeye yönelik stratejilerin varlığı hepimizin malumudur. Bu tehditler, ancak dini ve kültürel aidiyetlerimizin ağırlığını hissederek alaşağı edilebilir." şeklinde konuştu.

DAHA DEMOKRATİK BİR YAŞAM

"Hepimiz daha demokratik, daha insani, daha makul ve makbul bir yaşamın peşindeyiz." diyen Bakan Çelik, herkesin varlığını ifade etmekten çekinmediği bir ortam oluşturmak istediklerini söyledi. "Biz isteriz ki; herkes bu topraklara kattığı emekleriyle hak ettiğine ulaşmakta zorlanmasın." diyen Çelik, şu ifadeleri kullandı: "Aleviler, Sünniler, inançlılar, inançsızlar, Türkiye'nin birlikte tasarladığımız ufuklarına sadakat temelinde birleşmişlerdir. Bu noktada biz laikliği birbirimize karşı bir güvenlik kordonu olarak görmüyoruz. Biz laikliği hepimiz için bir emniyet manivelası olarak da görmüyoruz. Biz haddi aşmamak için, sınırları aşmamak için, birbirimizin hakkına hukukuna bilerek ya da bilmeyerek zarar vermemek için laikliği toplumsal bir kontrat olarak telakki ediyoruz. Yoksa bizim birbirimize karşı haklar ve ödevlerimiz kendi insanlık bilincimizde temiz bir maya olarak her zaman var olmuştur var olmaya da devam edecektir."

AYRIMCILIĞA KARŞIYIZ

Bakan Çelik, konuşmasında demokratik açılım hususuna da değinerek, "Hükümet olarak ayrımcılığa karşı olduğumuzu başından beri ifade ediyoruz. Kim kendini nerede ve nasıl görüyorsa ve nasıl tanımlıyorsa, bu o kişinin şahsi tercihidir ve bizim de kabulümüzdür. Birleştirici olmak zorundayız. Bu amaçla hepimiz konuşmaya, muhabbete, birbirimizi anlamaya birbirimize kulak vermeye mecburuz." ifadelerini kullandı. Bakan Çelik şöyle devam etti: "Ortak bir geçmişi paylaştığımız, geleceği de birlikte inşa edeceğimiz, Alevi inancına sahip vatandaşlarımızın, çeşitli talepleri olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Pek çoğu tarihsel arka plana sahip olan bu talepler, maalesef karşılıklı önyargılar, ihmaller göz ardı etmeler veya ilgisizlik neticesinde çözümsüz kalmıştır. Bu durum sorunların zaman içerisinde daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmuştur. Süreç içerisinde hamın pişmesine katkı sağlamayanlar, pişmişi ham etmekten geri durmamışlardır. Bu sebeple hem toplumsal huzurumuz, birlik ve beraberliğimizin devamı hem de temel hak ve hürriyetler açısından, sorunların bundan sonra da çözümsüz kalması, kabul edilebilir değildir. Hükümet olarak bu duyarlılıktan hareketle Alevi çalıştaylarını başlattık. Bu konu istismar edilmeyecek kadar hassas, çözümsüz bırakılamayacak kadar da hayatidir."

AŞURE GİBİYİZ

Türkiye'nin çözüm bekleyen bir çok sorunu olduğunu anlatan Bakan Çelik, "Biz bu sorunları yeni yeni konuşmaya başladık. Herkes kendi penceresinden yeni yeni çıkıp, düne kadar 'öteki' kabul ettiği ile diyaloğa geçmekte. Biz donuk ve birbiriyle teması olmayan, sabitlenmiş birer mozaik değiliz. Hepimiz kendimize ayrılmış bir yere mahkum değiliz." ifadelerini kullandı. "Teşbihte hata olmasın biz bir aşurenin parçaları gibiyiz." diyen Bakan Çelik şunları söyledi: "Hepimiz aşurenin içindeki tatlar gibi kendimizi hem madden hem de manen korumakla yükümlüyüz. Ancak ortak bir kap içinde erimeyi, yok olmayı değil, birbirimizin tadıyla tatlanması murat ediyoruz. Marifet birbiriyle uzlaşmaz görünen onca çeşitten bir aşure tadı ortaya koymaktır. Marifet 72 millete aynı gözle bakmak ve kardeş bilmektir. Atalarımız bunu bize öğretti ama maalesef biz bunları ya unuttuk ya da ihmal ettik. Hacı Bektaş Veli'ye uysaydık, Mevlana'ya uysaydık, Yunus Emre'ye uysaydık her halde kardeşlik bilincimiz şimdi de daha gelişmiş olurdu. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Hünkar Hacı Bektaşi Veli'nin buyurduğu gibi bir olmalı, iri olmalı, diri olmalıyız."

ZAMAN - (CİHAN) - 09 Ekim 2009, Cuma

Basında Aleviler Haberleri

Can Dündar: Aleviler tarih yazıyor!
Hilal Nesin’e sistematik saldırı
Alevi Kadınların ilk ve tek dergisi PELGÜZAR