"Bu ülkeyi imamların yönetmesine izin vermeyeceğiz"

"Bu ülkeyi imamların yönetmesine izin vermeyeceğiz"PSAKD Genel Başkanı Av.Fevzi Gümüş'ün Çiğli Cem ve Kültür...

"Bu ülkeyi imamların yönetmesine izin vermeyeceğiz"

PSAKD Genel Başkanı Av.Fevzi Gümüş'ün Çiğli Cem ve Kültür Merkezi Açılışında yaptığı Konuşma:

Sayın Genel Sekreter, Sayın Başkan, Değerli İlçe Belediye Başkanları,
Değerli konuklar, Sevgili canlar,

Yargıya doğrudan müdahale edildiği, insanların kimliklerinin kültürlerinin farklı olmasından dolayı ayrımcılığa uğradığı, 12 Eylül’le özerkliğini ve özgürlüğünü yitiren üniversitelerin YÖK eliyle modern medreselere dönüştürüldüğü bir ortamdan geçiyoruz. Mevcut AKP iktidarına zorunlu din dersi yetmiyor, şimdi düşürülen katsayılarla dinsel eğitim hayatın her alanını kuşatır hale getiriliyor.

Uzunca bir süredir Türkiye’yi yönetenlerin baş tacı ettiği imam hatiplerin önü tam açılıyor. Yargıçlar ve savcılar arasında çok Alevi var diye yapılan itirazlar boşuna değil. AKP şimdi bu alanı da tümüyle imam savcılarla, imam hakimlerle doldurmayı hedefliyor.

Türkiye’de adı var kendi olmayan laiklik tümüyle rafa kaldırılıyor.

Ayrımcılık almış başını gidiyor. Bir köşe yazarı çıkıp Alevilere fütursuzca  ‘Sen kim oluyorsun da yüzde 15 nüfus ile önemli bir kurumda yüzde 50 temsil ediliyorsun’ diye yazabiliyor. Çünkü bunların zihniyeti böyle.

Bu Muaviye zihniyeti için Türkiye’yi yönetmenin kriterleri belli:

Hırsız olabilirirsin. Deniz Fenerci olabilirsin.

Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Rüşvet alabilirsin. Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Elin Sivas katliamına karışmış olabilir, Maraş’a karışmış olabilir.

Hrant Dink cinayetine göz yummuş olabilirsin.

Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Darbeler yapmış, 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyüterek astırmış olabilirsin.

Önemli değil. Çünkü sen zorunlu din dersi uygulamasını da başlatansın.

O halde bu ülkeyi yönetebilirsin, üstelik yerin de cennet olur!

Hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, cinayet, bu ülkeyi yönetmenin önünde engel değil.

Ne engel?

Alevi olmak, solcu olmak, dürüst olmak engel.

Evet, eğer solcu isen, Alevi isen, hem darbeye, hem de şeriata karşıysan bu ülkeyi yönetemezsin.

Böyle diyorlar.

Böyle diyenlerin kumaşı aynı kumaş.

Menderes’le Erdoğan’ın kumaşı aynı kumaş.

Sabah yazarı Emre Aköz’ün kumaşı da aynı.

Bu ülkeyi en azından son 60 yıldır yönetenler belli.

Bir iki kısa dönem hariç, hepsi de Türk İslam sentezcisi, hepsi de Amerikancı, hepsi de adalet diyerek adaletsizliğin daniskasını yapanlar.

Ülkeyi yönetenlerin tamamının Sünni kökenli olduğu açıkça biliniyorsa ve ülkenin karne notu ekonomide, siyasette, eğitimde, toplumsal yaşamdaki ilişkilerde kötüyse faturayı kime çıkartmak gerekiyor?

Herhalde fatura Alevilere ve ‘ötekilere’ çıkartılamaz.

Bu faturanın adresi açıkça ‘Türk İslam Sentezi’dir.

İşte Alevilere laf atanlar bunlar. Aleviliği karalayanlar bunlar.

Bütün bunlara artık dur demek gerekiyor.

Bütün bunlara dur demek için bugün buradayız.

Çiğli Cemevini açıyoruz.

İstendiğinde iyi şeylerin yapılabileceğini görüyoruz.

Çiğli Cemevi için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na, Çiğli Belediye Başkanı’na teşekkür ediyorum.

Teşekkürüm yalnızca Cemevi ile de sınırlı değil.

İzmir Belediye Meclisi önemli bir adım daha attı.

Bu ülkede 12 Eylül darbesinin de, darbecilerinin de isimleri sokaklardan silinmesi için tavsiye kararı alan İzmir Belediye Meclisi üyelerini selamlıyorum.

Darbeye karşıyız, demokrasi istiyoruz yalanları içinde kamuoyunu yanıltan, iş somuta bindiğinde, darbecilerin isimleri sokaklardan, okullardan silinmesin diye karşı oy kullanan AKP’lileri de kınıyorum.

Değerli Canlar, sevgili konuklar,

İstendiğinde oluyor.

İstendiğinde işte böyle güzel cemevleri yapılabiliyor.

Biz hep talep ediyoruz.

Laik ve demokratik bir Türkiye istediğimizi söylüyoruz.

Olmazı oynamıyoruz.

Eşit yurttaşlık hakkı için yanyana geliyoruz.

Aleviler için biraraya gelemezler, ortak taleplerde bulunumazlar diyenlere inat, biraraya da geliyoruz, taleplerimizi de ortaklaştırıyoruz.

Bugün artık Türkiye’de her vicdan sahibinin bile müze olsun dediği Madımak yeterli ödenek bulunmadığı için müze yapılamıyor.

Samimiyet bunun neresinde?

İnandırıcılık bunun neresinde?

100 bin imamı, 70 bin korucuyu besleyen, neredeyse her gün yeni bir caminin yapıldığı bir ülkede koca Türkiye Cumhuriyeti Madımak Oteli’ni kamulaştırmak için bir kaç milyon bulamayacak.

Hadi canım sende!

Artık bu yalanlar da bitti. Kara göründü.

Bizim artık talep eden, isteyen, ricacı pozisyondan hızla çıkmamız gerekiyor.

Hesap veren değil, hesap soran olmalıyız!

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yüzde kaçı Alevi diye soranlara biz soruyoruz?

81 ilin valisinde kaçı Alevi?

TBMM’de Alevi bakan var mı?

Müteşarların kaçı Alevi?

YÖK üyeleri içinde Alevi var mı?

100 bin kişilik Diyanet’te kaç tane Alevi var?

Sahi, evrim teorisi yerine yaratılış teorisini öne çıkaran TÜBİTAK’ta Alevi var mı?

Evet artık susmayacağız, soracağız.

Karar mekanizmalarında yer almak istediğimizi haykıracağız.

Bu ülkeyi imam hatiplilerin yönetmesine izin vermeyeceğiz.

Durup beklemek, dizlerimizi dövmek yerine sorunları çözmek için iktidarı isteyeceğiz.

Bunların yalanları yeter artık.

Bunların kadrolaşmalarına da artık yeter demeliyiz.

Alanlar bizi bekliyor.

Beklemek çözüm değil.

Karar vereceğiz:

YAKINMAYA DEVAM MI EDECEĞİZ?
DEĞİŞİM Mİ İSTEYECEĞİZ?

Bizim cevabımız çok net: Değişim istiyoruz!

Çünkü, Sokaktaki herkesin, hayatın içindeki herkesin artık bire bir yaşadığı bu sorunları sürekli tekrarlayarak yakınmaya devam etmek, sonu gelmeyen analizler yapmak yerine, bu sorunları çözmek için kendi alternatiflerimizi oluşturmak, değişimi istemek gerekiyor.

Bunun için değişimin gücüne inanmak, Türkiye'nin gücüne inanmak gerekiyor.

Çünkü bütün bu yaşananlar bir alın yazısından değil, çözüm için ciddi bir alternatif yaratılamamasından kaynaklanıyor.

Adaletsizlik karşısında adaletin, çifte standart karşısında eşitliğin, esaret karşısında özgürlüğün, tekçi ve dayatmacı yaklaşımlar karşısında çoğulculuğun öne çıkarılabilmesi için, Türkiye’de sağcı ve muhafazakâr siyasi iktidarın sona erdirilmesi bir zorunluluktur.

Sağcı ve muhafazakar iktidarlar son bulmalıdır!

Türkiye'yi sağcı, muhafazakâr iktidarlardan kurtarmak ve demokratikleştirebilmek için başka bir iktidarın olabileceğini göstermek için Türkiye'ye SOL gereklidir!

Türkiye’de farklı kimliklerin, kültürlerin ve inançların olduğunu kabul etmenin, ayrışmayı değil, daha sağlıklı ve eşit koşullarda yan yana yaşamayı sağlayacağını göstermek için Türkiye’ye SOL gerek!

Türkiye'nin mevcut koşulları içinde bu ve benzeri açılımları SOL dışında hiç bir güç yapamaz.
 
Evet, Türkiye'ye SOL, SOL’u da iktidara taşıyacak GÜÇ gerek!

Sorumluluk sahibi herkesin bu bilinci öne çıkarması gerekir.

Halkların kardeşliği, sosyal adalet, sosyal güvence, gelir dağılımında adalet, topyekûn kalkınma, yaşanabilir bir çevre, barış içinde bir arada yaşama, farklı olana saygılı olma, kimsenin dilinden, dininden, inancından, kültüründen, renginden, cinsiyetinden, yaşam tarzından felsefi ve ideolojik düşünce tercihinden dolayı kınanmadığı, ayrımcılığa tabi tutulmadığı; ekonomik, kültürel, politik, birikimlerimizin, toplumlar, bireyler arasında hakça dağıtıldığı, dağıtılabildiği BİR ÜLKE yaratmak BİZİM ELLERİMİZDEDİR!

Bunun mümkün olduğuna inanlar artık bir adım öne çıkmalıdır.

‘SOL bitmiştir, SOL birleşemez ve iktidara gelemez' diyenlere inat bunu başarabiliriz!

SOL birleşebilir ve iktidara gelebilir!

Çünkü bizim köklerimiz güçlü ve o kökler yalnızca SOL da var:

Selam olsun Hallac-ı Mansur’a, Hacı Bektaş Veli’ye, Nesimi’ye

Selam olsun Şeyh Bedreddin'e, Pir Sultan'a

Selam olsun Deniz Gezmiş'e, değerlerimizi dünden bu güne taşıyanlara…

Selam olsun Yılmaz Güney’e, Uğur Mumcu'ya, Musa Anter’e ve Sivas'taki 33 cana

Selam olsun laik ve demokratik bir Türkiye için bir adım öne çıkanlara

KAYNAK : Alevihaber.com - 25 Temmuz 2009

Güncel Haberleri

Kendi kaleminden: Rabia Mine kimdir?
‘Bizim Yunus’ genelgesine tepki
Önlü: Dersim’in doğası talan edilirken itiraz edilmesin istiyorlar!
Diyanet: 'Kadın-erkek el ele olmasın'
Seyahat yasağı mağdurları isyan ediyor