Gerici-faşist ittifak ve Akdeniz Üniversitesi

Gerici-faşist ittifak ve Akdeniz Üniversitesi  Özay Göztepe Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde bir süredir...

Gerici-faşist ittifak ve Akdeniz Üniversitesi
 
Özay Göztepe
 
Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde bir süredir devam eden faşist saldırıların Akdeniz Üniversitesi’nde geldiği boyut, silah sıkmaya kadar uzandı. Özel Güvenlik Birimi üyeleri ve polisin tavrı ise aynıydı: Saldıranları (faşistleri) korumak, saldırılanları (devrimcileri) sindirmek.

Medyanın üzerinde bu kadar durmasının nedeni, hiş kuşkusuz iki faşistin tabancalarını hedef gözeterek ateşlemesiydi. Oysa saldırıda kullanılan tek silah, tabanca değildi. Faşistler her zaman olduğu gibi satır, sallama, sopa, bıçak da kullanıyordu. Bunlar yetmeyecek olmalı ki orak, samuray kılıcı ve tabanca da bu silahlara eklenmişti; ki silahlı saldırıdan önce iki öğrenci faşistler tarafından bıçaklanmıştı ve çatışmanın fitilini de bu ateşlemişti.

Aynı olan sadece silahlar değildi, provokasyonlar da benzerdi: “PKK bayrağı asıldı”, “Türk bayrağı çiğnendi, “Apo’nun doğum günü kutlanmaya çalışıldı”.” Şimdi bunlara yenileri ekleniyor: “Yaralananlardan birisi öldü”, “Gazi ve Selçuk Üniversitesi’nden destek için gelecekler.”

Şurası bir gerçek, önümüzdeki günler Akdeniz Üniversitesi’nde her şey çok hassas bir zeminde gelişecek. Provokasyonlar tam gaz devam edecek. Devrimcilere düşen görev ise durumu doğru değerlendirip müdahalelerde bulunmak.

Ancak bu saldırı, bildik faşist saldırıların bir tekrarı olduğu kadar bir başka şeye de işaret ediyor: AKP çevresinde örgütlenen gerici güçler ile MHP çevresinde örgütlenen faşist güçler, sokakta bir ittifak kurmuş durumdalar. Hedef ise ikili: Sol talepleri sindirmek ve devlet içindeki güçlerini pekiştirerek geliştirmek.

Bunları AKP ve MHP yetkilerinin yaptığı açıklamalardan ve İslamcı basının yorumlarından gözlemlemek mümkün.

Şıracı (MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural), olayın MHP’ye ilgisini yalanlayarak “düşünce mi okuyorlar, ifade mi okuyorlar, nereden okuyorlar?”(1) siteminde bulundu; partisinin Antalya İl Başkanının yaptığı açıklamadan ve Ömer Ulusoy’un görüntülerinden habersiz.

Bozacı (Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek), buna destek vermekte gecikmedi ve bu “münferit” olayın bir partiye mal edilmesini yanlış bulduğunu belirtti. Devamında işaret ettiği nokta ise hayli ilginçti. Çiçek, Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve Üniversiteler Arası Kurul Başkanı Mustafa Akaydın üzerinden diğer rektörlere mesaj yolluyordu. Rektörler başka konularla çok ilgilendikleri ve üniversitelerin sorunlarından uzaklaştıkları için ona göre bu durum gayet normaldi. Bu tutum, türban düzenlemesiyle ilgili gerginlikte AKP’nin dilinden düşmeyen “rektörler ve dekanlar kendi işlerine baksın” söyleminin aynısıydı.

İslamcı basın ise provokasyonun göz göre göre geldiğini ifade ederek Akaydın’ı sorumlu tuttu. Zaman Gazetesi, Akdeniz Üniversitesi’nde günlerdir süren gerginlikle ilgili Mustafa Akaydın’ın tavrını şöyle değerlendirdi: “Üniversitenin girişinde yabancıların girmesinin önündeki en önemli engel olan güvenlik görevlileri buhar oldu. Böylece dünkü olaylardaki eli silahlı kişiler üniversiteye kolayca girebildi. Dünkü görüntülerin medyaya yansımasına rağmen bugün bile üniversitenin kapısında giriş çıkış kontrolü yapılmadı”(2) .

Başka bir internet sitesinde de benzer değerlendirmeler yapılırken, Akaydın’ın “Üniversiteler Arası Kurul Başkanı sıfatıyla özellikle türban konusunda gerilimi yükselten açıklamalarıyla tanındığı”(3) nın altı çizildi.

İslamcı basın bununla da yetinmeyerek Akaydın’ın sorumluluğunu ispat etmek için faşist provokasyon söylemlerini kullanarak şöyle başlık attı: “Yasakçının üniversitesini PKK ele geçirmiş”(4) .

İslamcı basının bu fırsatçı ikiyüzlü tavrı bununla da sınırlı değil. Bir gün önce hem sivil faşistlerin hem de polisin saldırısına maruz kalan, yaralanan, gözaltına alınan öğrencilerin demokratik kitle örgütleriyle yaptıkları basın açıklaması ve yürüyüş; solcu öğrencilerin gerginliği tırmandırması olarak değerlendirildi: “Akdeniz Üniversitesi'nde dün meydana gelen olayların etkisi devam ederken bugün gerginlik tekrar tırmandı. Sol görüşlü bir grup öğrenci, sivil toplum kuruluşlarının da desteğiyle kampüste tekrar gerginlik çıkardı. Üniversite elemanlarının eylemcilere destek vermesi ise dikkat çekti(5)”

Bu tutumun nedeni açık: Türban konusundaki tavrından dolayı Akaydın’ı hedefteki isim yapmak. Yani olayı iki provokatörün silahla üniversiteye girmesi olarak bir güvenlik meselesine indirgemek ve türban konusunda aslan kesilen Akaydın’ın bu olaydaki acizliğini teşhir etmek.

Rektör Mustafa Akaydın ise “Türkiye’nin en mutlu üniversitelerinden biri olarak tanınan”(6) yerleşkede çıkan bu olaylardan dolayı bir hayli rahatsız ve şaşkındı: “Akdeniz Üniversitesi bu güne kadar Türk üniversiteleri içinde mutlu bir eğitim, araştırma ortamı olan bir kurum olarak tanınıyordu; bizde de bunlar yaşandı”(7) . Kendisiyle yapılan röportajlarda “çevik kuvvet içerideyken dışarıdan eli silahlı elemanların girmesi, ciddi bir istihbarat ve müdahale eksiğidir”(8) , “silahlı kişinin üniversiteye girmesi de son derece tuhaf; üstelik basın mensupları tarafından yakından çekimi yapıldığı halde bu iki kişinin üniversiteyi terk etmesi ve henüz yakalanmamış olmasını da üzücü buluyorum”(9) değerlendirmelerini yapan Akaydın, PKK bayrağının asılıp asılmadığı sorusuna ise “Antalya’nın göbeğinde bir öğrenci yurdunda PKK'nın bayrağı 4 gün asılı kalamaz. Bu mümkün değil bence. İnanmak istemiyorum. Bana da ilk defa intikal etti”(10) yanıtını veriyordu.

AKP’nin yıllardır sürdürdüğü piyasalaştırmayı rektör seçilir seçilmez üniversitesinde uygulayan; üniversitelerinin paralı hale getirilmesine, yaz okulu uygulaması başlatılmasına, bütünleme hakkının kaldırılmasına karşı muhalefet eden öğrencileri bölücülükle suçlayıp soruşturmalar ve tehditleri eksik etmeyen; silahlı saldırganları değil saldırıya uğrayanları polis vahşetine maruz bırakan; terörle mücadele şubesinden özel güvenlik sorumlusu atayan Akaydın, şimdi yarattığı eserin mağduru durumda.

Ancak olayın daha önemli bir boyutu var, o da gerici-faşist ittifak. Silahlı saldırıyla bir yandan devrimci öğrenciler baskı altında tutuluyor diğer yandan da (türban konusunda iyice gerilen ve yukarıdan cepheleşmeyle yürüyen) devlet içindeki çatışmasının taraflarından birinin meşruiyeti sarsılıyor. Dolayısıyla belki de sicili bozuk bir faşist için ‘bu provokatör kim?’ demek yerine, ‘ondan daha uygunu olmazdı’ demek gerekiyor; çünkü bir faşistle birden çok kuş vuruluyor.

Öğrenciler ise akıntıya karşı durmaya çalışıyor; eğitimde piyasalaştırmaya, gericileştirmeye ve faşist saldırılara direnerek. Taraf olunacak tek yer orası, çünkü diğerleri aynı.

08 Nisan 2008 - sendika.org
*Özay Göztepe (Akdeniz Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi)

1 Erişim Adresi: http://www.ntvmsnbc.com/modules/habervideo/video.asp?CatID=3&cbVideo=4299&cbQuality=1
2 Erişim Adresi: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=674625
3 Erişim Adresi: http://www.bugun.com.tr/haber_detay.asp?haberID=21855
4 Erişim Adresi: http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=15472
5 Erişim Adresi: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=674631
6 Erişim Adresi: http://www.akdeniz.edu.tr/web/duyurular/rektor2008.htm
7 Erişim Adresi: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=674599
8 Erişim Adresi: http://www.ntvmsnbc.com/modules/habervideo/video.asp?CatID=3&cbVideo=4299&cbQuality=1
9 Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/haber,53D3CFF354F74909BC1F4150C5B69774.html
10 Erişim Adresi: http://www.sabah.com.tr/haber,53D3CFF354F74909BC1F4150C5B69774.html

Güncel Haberleri

Kendi kaleminden: Rabia Mine kimdir?
‘Bizim Yunus’ genelgesine tepki
Önlü: Dersim’in doğası talan edilirken itiraz edilmesin istiyorlar!
Diyanet: 'Kadın-erkek el ele olmasın'
Seyahat yasağı mağdurları isyan ediyor