İlahiyatçı hocaya dekanlık baskısı

İlahiyatçı hocaya 'dekanlık baskısı'   TV programlarında "Kuran'da başörtüsünün yeri olmadığını"...

İlahiyatçı hocaya 'dekanlık baskısı' 
 
TV programlarında "Kuran'da başörtüsünün yeri olmadığını" savunan Doç. Dr. Şahin Filiz'e soruşturma

Konya Selçuk Üniveristesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı, televizyon kanallarında mahalle baskısı `Mikro Faşizm' hakkında açıklamalar yapan Fakülte Öğretim Üyesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz'e, `İzinsiz olarak il dışına çıktığı ve televizyon kanallarında programlara katıldığı' gerekçesi ile disiplin soruşturması başlattı. Doç. Dr. Şahin Filiz'in Ankara'da bulunan Avukatı Ali Altay ise, müvekkilinin televizyon kanallarında programlara katılmadan önce dekanlığa yazılı dilekçe sunduğunu, ancak dekanlığın dilekçeyi daha sonraki bir tarihte işleme aldığını iddia etti.

`DİLEKÇEYİ İŞLEME GEÇ ALMIŞLAR'

Soruşturma tebliğinin 11 Aralık 2007 tarihinde kendilerine ulaştığını kaydeden Avukat Altay şunları söyledi:

"Bize ulaşan tebliğde 18- 24 ve 25 Kasım 2007 tarihinde bağlı bulunduğu birimden izin almaksızın il dışına çıktığı gerekçesi ile disiplin soruşturması başlatıldığı belirtildi. Dekanlık tarafından gelen daha önceki yazıda ise `24- 25 Kasım 2007 tarihleri arasında İstanbul'daki iki ayrı programa katıldığınız tesbit edilmiştir' şeklinde ifadeler yer alıyor. Şahin Filiz, 23 Kasım 2007 tarihinde dekanlığa `24- 25 Kasım 2007 tarihlerinde davet edildiğim canlı yayınlara katılmak üzere İstanbul'da bulunacağım' diye yazılı dilekçe verdi. Fakat yazılı dilekçe 28 Kasım 2007 tarihinde kayıtlara geçmiş."

`TV'DE BİLİMSEL AÇIKLAMALAR YAPTI'

Avukat Ali Altay, yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın `Bütün yasaklar kalkacak' açıklamasına dikkat çekerek, şöyle konuştu:

"Yeni YÖK Başkanı `yasaklar kalkacak' diyor ama, akademik personelin açıklama yapması bir takım girişimlerle yasaklanıyor. Selçuk Üniversitesi'nde yaklaşık 5 bin akademik personel var. Akademisyenler bilimsel araştırma yapmak için sürekli il dışına çıkmak zorundalar. Bu nedenlede akademisyenlerin il dışına çıkmasını engelleyemezsiniz. Bu kadar personel arasında hangisini kontrol altına tutabilirsiniz. Ayrıca, bu şekilde akademisyenlerin, bilimsel çalışmalarını engellemiş olursunuz. Sonuçta Şahin Filiz de televizyon kanallarında bilimsel açıklamalar yapmak için programa katılmıştır. 1985 yılında çıkan yönetmeliğe göre il dışına çıkan personel bağlı bulunduğu birime il dışına çıkacağı bildirmek zorunda. Bu kanunun değiştirilmesi için 2005 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne önerge verildi ama önerge komisyonda bekliyor. Kaldı ki Doç Dr. Filiz de yazılı dilekçesini bağlı bulunduğu birime bildirmiş. Fakat dilekçe 27 Kasım 2007 tarihinde işleme konulup, 28 Kasım 2007 tarihinde kayıtlara geçiyor."

"BAŞÖRTÜSÜ YAHUDİ GELENEĞİ" DEMİŞTİ

Doç. Dr. Şahin Filiz, daha önce çok tartışılan açıklamalarda bulunmuştu. İşte Filiz'in İslam ve başörtüsü yorumu...

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz, islam dininde başörtüsünün yeri olmadığını ve Kuran'da da başörtüsünün farz olduğuna dair herhangi bir ayetin bulunmadığını ileri sürdü.

Doç. Dr. Filiz, başörtüsünün Yahudilikte bir gelenek olduğuna dikkat çekerek, Yahudi geleneğinin İslamı etkilediğini iddia etti.

Doç. Dr. Filiz, başörtüsünün İslam dininin bir emri olmadığını savunarak, bu konuda şu görüşleri ileri sürdü:

“Dini temeller bakımından başörtüsü, kesinlikle dinin bir emri, ya da farz ibadeti değildir. İnançla da ilgili uygulanan bir ibadet olmadığı halde, sanki dini bir emirmiş ve farzmış gibi yansıtılıyor. Başörtüsü takılmadığı takdirde de, dini yönden büyük cezaları varmış gibi hareket ediliyor.

Burada, siyasi ve sosyal anlamda çözüme ilişkin kamusal bir dinsellik yaratılmıştır. Normalde başörütüsü ile ilgili olduğu belirtilen ayetlerde Nur Suresi 30,31, 33. Ahzab Suresinin 59’uncu ayetlerinde, sadece bir tanesinin başötüsü ile ilgili olduğu iddia ediliyor. O da Arapların, İslam öncesinde başlarına taktıkları örtünün çeki düzeni ile ilgili bir ayettir. Daha önce Arap kadınlarının göğüsleri ve pek çok bölgeleri açıktı.

Hatta Kabe’yi bile çıplak tavaf ederlerdi. Çıplak tavaf etmenin bir fazilet olduğunu düşünürlerdi. Örtünme ayetleri, gerek kadının, gerekse erkeğin her ikisine birden geçerlidir. Temel, kaba avret yerlerinin açık olmasından dolayı toplum içinde hoş karşılanmayan kaba avret yerlerinin (ön ve arkalarını) ve kadınların göğüslerinin örtülmesine yönelik emirlerdir.

Ama son dönemlerde başörtüsü siyasallaştığı için, kamusal bir dinsellik yaratıldığından dolayı, insanın temel örtünmesine ilişkin ayetleri, tamamen başörtüsü simgesinde toplamışlar ve bunun bir farz ve emir olduğu söylenmiştir. ‘Başörtüsüne özgürlük ve kadına özgürlük’, tamamen siyasi ve sosyolojik bir hadisedir. Başörtüsünün farz olduğunu kimse iddia edemez.”

‘KURAN’DA BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL, HIMAR GEÇİYOR’

Kuran da başörtüsü ifadesinin yer almadığını savunan Doç. Dr. Filiz, “Kuran-ı Kerim’de sadce ‘Hımar’ kelimesi giçiyor. ‘Hımar’ kelimesi, normal bir örtüyü ifade etmektedir. Başörtüsünü değil. Giysi sıkıntısının çekildiği, hatta çıplak ibadet edildiği dönemde, Kuran’ı Kerim’in söylediği şuydu: ‘Nasıl Hz. Adem ile Havva’nın cennet açıldığında ön ve arkaları açılınca, doğal olarak, kendi yaratılışları icabı örtündülerse, siz de öyle örtünün’ demektedir. Yoksa başınızı, saçınızı örtün, örtmediğiniz takdirde yaptığınız haramdır anlamına gelmez.” dedi.

‘KADININ İNSAN OLDUĞUNU HAZMEDEMEDİK’

Doç. Dr. Filiz, “Başörtüsü söyleminin arkasında yatan unsur; İslamın, insana ve kadına vermiş olduğu hak ve şeref payesini, henüz islam toplumu içine sindirebilmiş değildir.

Kadını, insan diye görmeyen kültürden gelen müslümanlar, henüz daha islamın, kadını insan olarak görmesi emrini hazmetmiş değiller. Hala daha akademik seviyede bile cariyeler ve hür kadınlar şeklinde ayrımlar vardır. Hatta, deniyor ki, “Hür kadınlar örtünür de, cariyeler örtünmez.’ Peki kim bu cariyeler, denince. Buna cevap yok. Burada başörtüsünün, belirli sınıfa ait hür kadınların, bir simgesi olarak gösterilmesi ve başını açanların ise kadın bile sayılmadığı söylemleriyle karşılaşıyoruz.” dedi.

Hz. Muhammed’in de başörtüsü ile ilgili net bir hadisinin bulunmadığını belirten Filiz, başörtüsü ile ilgili olan rivayetlerin birbiri arasında çelişki içerdiğini söyledi.

‘YAHUDİ GELENEĞİ İSLAMI ETKİLEDİ’

Başörtüsünün Yahudi geleneği olduğunu da anlatan Doç. Dr. Filiz, Tevrat ve Talmud’da başörtüsü ile ilgili ayetlerin bulunduğunu belirterek şunları söyledi:

“Yahudi geleneğini inceledim. Yahudilerde, ‘Başörtüsüz kadınlar iffetsizdir, namussuzdur. İffet ve namusun korunmasının ölçüsü baş örtüsüdür.

Baş çirkindir, örtülmesi gerekir. Başörtüsüz hiçbir kadın dışarı çıkmamalıdır’ denilmektedir. Yahudi geleneği direkt olarak islamı etkilemiştir. Yoksa islamda başörtüsü kesinlikle söz konusu değildir. İslamda, oruç tutmadığınızda, tutmadığınız oruçu ya sonradan tutarak telafi edersiniz, ya da parasını ödersiniz.

Başörtüsü, örtemeyenler ile ilgili kesin bir ceza yoktur. 76 tane temel farzdan bahsedilmektedir. Bu 76 farzda kesinlikle başörtüsü geçmemektedir. Kesin bir dini emir diyeceksiniz ve yapmayan hakkında da bunun bir cezası yok diyeceksiniz. Allah ile kul arasında diyeceksiniz. Allah ile kul arasında ise, kamusal alana dinsellik taşınmak isteniyor. Dinsel kanıtlarda dil oyunu yapılıyor.”

İsmail AKKAYA / DHA
12.12.2007 - VATAN

Güncel Haberleri

Kendi kaleminden: Rabia Mine kimdir?
‘Bizim Yunus’ genelgesine tepki
Önlü: Dersim’in doğası talan edilirken itiraz edilmesin istiyorlar!
Diyanet: 'Kadın-erkek el ele olmasın'
Seyahat yasağı mağdurları isyan ediyor