PSAKD'den Gazi Katliamı Anma Eylemi

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Malatya şubesi tarafından 12 Mart 1995’te İstanbul Gazi Mahallesinde yaşanan olaylar ile olaylar sonrası mahkeme...

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Malatya şubesi tarafından 12

Mart 1995’te İstanbul Gazi Mahallesinde yaşanan olaylar ile olaylar

sonrası mahkeme süreci ve kararlarına tepki amaçlı basın açıklama

gerçekleştirildi. Malatya Emeksiz üst kavşağında gerçekleştirilen

eylemde açıklama yapan Psakd Malatya Şube Başkanı Songül Tunçdemir,

yapılan katiamı unutturmayacaklarını söyleyerek şu açıklamalara yer

verdi: “ 12 Mart 1995’te İstanbul Gazi Mahallesinde yapılan katliamın

üzerinden 21 yıl geçti. Gazi Katliamı, aradan 21 yıl geçmesine rağmen

hala karanlıkta. Bizler, Gazi Katliamı'nı unutmayacağız,

unutturmayacağız. Bundan 21 yıl önce İstanbul Gazi Mahallesinde,

Alevilerin uğrak yeri olan kahvehane ve dükkânlar karanlık güçler

tarafından ağır silahlarla tarandı.  12 Mart akşamı, Gazi mahallesine

gelen katliamcılar Karakola 100 metre uzaklıkta bulunan işyerlerini ve

Cem Evini otomatik silahlarla taradılar.  Katliam esnasında 67 yaşında,

Alevi Dedesi olan Halil KAYA yaşamını kaybetti. 4 gün süren olaylarda 28

canımız katledildi ve 200'den fazla insanımız yaralandı.

“BÜTÜN DÜNYA ŞAHİT OLDU”

Gazi katliamı devletin kontrolünde yapılan bir imha ve yıldırma

hareketidir. Hayatını kaybeden tüm canların arkadan hatta tek kurşunla

katledildikleri yapılan Otopsi Raporları ile kanıtlandı. İnsanlarımızın

polis copları altında sürüklenerek postallar altında ezildiğine ve

coplar ve sopalarla dövülen bir genç kızımızın öldü diye çöplüğe

atıldığına bütün dünya şahit oldu.

 Gazi mahallesindeki olaylar rast gele değil, bilinçli ve planlı olarak

gündeme getirmiştir. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı, kendi inanç,

felsefe ve kültürlerini yaşatmak için hızlı bir örgütlenme sürecinin

başladığı bir dönemde, Gazi mahallesi özellikle hedef seçilmiştir.

Toplumun inanç ve ibadet dünyasında önemli bir yeri olan Cem Evi de

dahil, Alevilere ait işyerleri hedef seçilmiştir. Bu saldırıların asıl

amacı toplumu Alevi-Sünni çatışması içerisine çekerek, halkı birbirine

düşman etmek, talan, vurgun ve çete düzeninin devamı isttirmek ve aynı

zamanda Alevi örgütlenmelerinin hızını kesmek, toplumun bir araya

gelmesini engellemekti. Zamanlama olarak, Alevilerin dernek ve Cem

Evlerini kurarak haklarını aramak, seslerini duyurmak ve örgütlü bir

toplum olma dönemine denk gelmesi saldırıların niyeti hakkında açıkça

bilgi vermektedir.

“90’LI YILLARIN KONSEPTİDİR”

Bu katliam da Madımak ve Ümraniye katliamları gibi “Bin operasyon

yaptık!” diyen ve göstermelik bir “Ceza” ile tatile çıkarılanların

yaptığı “Operasyonlardan” biridir. 1990’lı yıllar Alevilere uygulanan

katliamlar açısından “Tarihin tekerrürü” olmuş ve ırkçılık, asimilasyon,

katliam, soykırım politikası zirve yapmıştır. 2 Temmuz 1993 Madımak, 12

Mart 1995 Gazi, 16 Mart 1995 Ümraniye ırkçılık, asimilasyon, katliam ve

soykırımcı politikanın 90’lı yıllardaki konseptidir.

Gazi katliamı, bin yıldır Alevilere uygulanan soykırımın bir

parçasıdır. Katliamı yapan güçleri koruyanlar göstermelik bir dava

açılmış ve katliam İstanbul’da yapıldığı halde dava Trabzon’a

taşınmıştır. Trabzon’da tehdit, baskı ve zulüm altında devam eden dava,

katliamcıları aklama mahkemesine dönüşmüştür. Davanın sonucunda devlet

aklanmış, kitlenin üzerine kurşun yağdıran “Güvenlik güçleri”

paklanmıştır. İki polise verilen göstermelik “Cezalar” ve her katliamda

olduğu gibi dosya tozlu raflara kaldırılmıştır.

“DÖNEMİN SORUMLULLARINA DAVA AÇILMADI”

İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Dönemin emniyet müdürü Necdet

Menzir, Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe,  Ve yine dönemin emniyet

müdürü Mehmet Ağar ve Başbakan Tansu Çiller, bu katliamın baş

sorumluları oldukları halde haklarında hiç bir dava açılmamıştır.

21 Yıl sonra ecdadından devraldığı mirasa binaen “Alevi Açılımını,

Milli birlik projesine” tahvil eden AKP iktidarı Alevilere yapılan

katliamlarla yüzleşmek gibi bir erdemlilikten hiç söz etmiyor. Bu

yüzdene siyasi iktidardan, Aleviler için “Demokratik beklenti” içinde

olmak fazlaca iyimser bir tutumdur.

Alevi Toplumunun ve Alevi kurumlarının temel talebi Laik, Demokratik

Türkiye’dir. 90 yıldır bize “Laiklik” diye dayatılan garabet resmi

ideolojinin Diyanet İşleri Başkanlığı marifetiyle şekillendirdiği Devlet

Dininden başka bir şey değildir.

“ARŞİVLER AÇILSIN”

Tarihsel olarak Mart ayları , eğemen güçlerin toplumu ve toplumsal

dinamikleri pasifiz etmek istediği dönemlerdir.12 Mart Muhtırası.30 Mart

Mahir ÇAYAN ve arkadaşlarının imhası, 24 Mart Savcı Doğan ÖZ'ün

öldürülmesi,16 Mart istanbul Üniversitesi Katliamı,7 Mart Gazeteci Çetin

EMEÇin öldürülmesi,21 Mart Nevroz bayramının kana bulanması, 12 Mart

Gazi Katliamı ve günümüzde yapılan bütün katliamların bu imhacı

zihniyetin devamı olduğu bilinmelidir.

Laik, Demokratik Türkiye gerçeği devlet zihniyetinin ve bu zihniyetin

ufkundan dünyaya bakanların resmi tarihle yüzleşmesiyle başlayacaktır.

Bu anlamda Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde yaşanan tüm Alevi

katliamlarını içeren arşiv bilgileri, belge, dosya ve ne varsa

açılmalıdır!  “Bin operasyon” yapanlar bu kapsamda yargılanmalıdır.“Bin

operasyon yapanlar” ve katliamcılar yargılanıp gereken cezaya

çarptırılmadığı sürece Türkiye’de Aleviler ve “ötekiler” güvencede

olmayacaktır.

 

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı