Yazar Ali YILDIRIM: 'Alevilik Bağımsız Bir Dindir'

Yazar Ali YILDIRIM: 'Alevilik Bağımsız Bir Dindir'BİRGÜN GAZETESİ SÖYLEŞİ DİZİSİ - 4     “Alevilik; insanı...

Yazar Ali YILDIRIM: 'Alevilik Bağımsız Bir Dindir'

BİRGÜN GAZETESİ SÖYLEŞİ DİZİSİ - 4
    
“Alevilik; insanı merkezine koyan, Anadolu’ya özgü, eşi benzeri olmayan, inanç, kültür, felsefe, öğreti ve hatta bunların tümünü de içeren toplumsal bir olgu, bağımsız bir dindir”

Anadolu Aleviliğini oluşturan temel kurumlar, ritüller ve inanç öğeleri bir bütün olarak ele alındığında şu çok açık ve net bir biçimde görülecektir ki Alevilik Anadolu coğrafyasına aittir ve bu coğrafya dışında Anadolu Aleviliğini bulmak, Anadolu Aleviliğine rastlamak olanaklı değildir. Burada Alevilikteki tek tek kimi unsurların benzerlerinin başka coğrafyalarda, toplumlarda görüldüğü itirazı ileri sürülebilir. Bu durum tüm inançlar için geçerlidir. Hıristiyanlığın, Museviliğin, Müslümanlığın birçok unsuru da gerek birbirleri içerisinde gerekse bunların dışındaki inanç sistemlerinde görülmekle bu inançların bağımsızlığına halel gelmiyor. Peki öyle ise Aleviliğin salt Anadolu’ya özgü olmadığını göstermek için böyle bir itiraz nasıl ileri sürülebilir!

ALEVİLİK’TE BİLEŞİM VE KARIŞIM

Alevilik -bütün diğer dinler inançlar gibi- farklı din kültür ve inançlardan, farkı çoğrafyalardan, farklı tarihsel kesitlerde unsurlar almıştır. Bu unsurları Anadolu’da özel bir yöntemle sentezlemiş, harmanlamıştır. Alevilikte şamanizm’den, Budizim’den, Mani inancından, Zerdüşlük’ten, Hırıstiyanlık’tan, İslamiyet’ten, Anadolu’nun yerli inançlarından unsurlar görülür. Bu sentezleme/harmanlama özel yöntemin çok büyük bir önemi vardır. Çünkü bu sentezde yer alan hiçbir şey artık eskisi gibi değildir. Örnek vermek gerekirse: Kimya biliminde iki farklı tepkimeden söz edilir: Bileşim ve karışım.

Karışımda iki ya da daha çok madde tepkimeye girer. Karıştırılır. Fakat karışan maddeler hiçbir şekilde özelliklerini yitirmez. Tepkimeye girmeden önceki özellikleri neyse yine odur. Bu karışan unsurları kolayca ayrıt etmek, ayrıştırmak mümkündür.

Bileşimde ise farklı maddeler tepkimeye girerler, kendi ilk özelliklerini yitirerek bambaşka bir madde ortaya çıkarırlar. Bileşimdeki bileşen maddeler artık tepkimeye giren o eski maddeler değildir sanki. Ayrılamazlar, bir çırpıda ayırt edilemezler.

İşte Alevilik söz edilen ikinci tepkime gibi yani kimyasal bileşim özellikleri gösteren bir olgudur. Alevilik farklı inanç, din ve kültürlerden aldığı unsurları kimyasal bir bileşime tabu tutmuştur. O nedenle bir unsur Mani dini kaynaklı olabilir ama Alevilikteki büründüğü yapı ve işlev artık geldiği köken olan mani dinindeki anlamından tümüyle başkalaşmıştır. Örnek olarak Aleviliğin temel ilkelerinden olan “eline, diline, beline sahip olma” ilkesinin Alevilikteki yeri ve anlamı ile kaynağı olan Mani dinindeki yeri ve anlamı tümüyle farklılaşmıştır.

GERÇEĞİ REDDETMEK SİYASAL TUTUM

Aleviliğin özgünlüğü gerçeği çok somut olarak ortada iken bu gerçekliği reddetme tutumu bilimsel olmaktan çok ideolojik ve siyasal bir tutumdur. Çünkü Aleviliğin özgünlüğü üzerinde karar kılındığında bununun toplumsal ve siyasal hayatta yankıları, karşılıkları gündeme gelecektir. Din ve inançların eşitliği ve bunun sonuçlarını istemek gündeme gelecektir.

Hal böyle olunca Alevilerin bağımsız, özgün bir inancın mensupları olarak hak taleplerinin önünü kesmek için ilk atılan adım gerek popüler düzlemde “hepimiz kardeşiz” hamasi söylemini tekrarlamak, gerek sözde bilimsel düzlemde ise Alevilik diye özgün bir inancın olmadığını kanıtlamak için bin bir gerekçe üretmek oluyor. Alevilik İslamiyet’ten farklı bir inanç olarak kendisine özgü inanç ve kültürel değerleriyle Anadolu’nun öz ve özgün dini/kültürü olarak bu topraklarda yüzlerce yıldır yaşamaktadır. Alevilik dedesiyle, cemiyle, sazıyla, deyişiyle, semahıyla, tanrıyı insan, insanı tanrı gören tasavvuf felsefesiyle kendisine yönelik bütün baskı ve inkâr politikalarına rağmen varolmuş, Aleviler yaşadıkları büyük dramlara rağmen yollarından/inançlarından asla geri dönmemiştir.

KATLİAMLA OLMADI SIRA ASİMİLASYONDA

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın Alevilik ülkemizde 1950’lere kadar kurum ve kurallarıyla, bütün canlılığıyla ve kendi gizi üzerine yaşayıp gelmiş iken bu tarihten sonra sistemce uygulamaya konulan antilaik politikalar en dehşetli şekilde Alevileri vurmuştur.

Sistem Alevilere yönelik katliamlarla başaramadığını asimilasyon yoluyla hem de Aleviler arasından gönüllü hizmetkârlar bularak adım adım, adeta tereyağdan kıl çeker gibi uyguladığı planıyla gerçekleştirmede oldukça maharet göstermiştir. Aleviler arasında yaratılan bilinç bulanıklığı, sorgulayıcı bakışın köreltilmesi, aklın önüne set çekilmesi, uydurma bir tarih tasarımı ve özel olarak Alevileri yoldan çıkarmak için yapılan yol işaretlemeleri bir çok Aleviyi Alevilik adına tümüyle Aleviliğin karşısında/dışında inançları savunur, benimser ve uygular, kabul eder hale sokmuştur. Sistemin ezici bir güçle taraf olması ve gözlerin bağlanması Aleviyi kendi dünyasının dışında bir dünyada olmaya mecbur ederken, Alevi, topyekûn sürüklenip götürüldüğü bu dünyanın kendi öz dünyası, gerçek dünyası olduğunu iddia eder hale gelmiş ve bir adım daha ileri giderek aslında bu dünyanın gerçek sahibi olduğunu ileri sürerek kendisini oraya sürenler karşısında psikolojik bir mevzi kazanmak derdine düşmüş/düşürülmüştür.

ALEVİLER KÖKLERİNE YABANCILAŞTIRILDI

Anadolu Alevi dünyasına şöyle kabaca bakıldığında dahi görülecektir ki bundan daha 50 yıl önce Alevi olarak kayda geçirilen, somut olarak gelenekleri, görenekleri inanç ve ritüelleri yani semahları-cemleri tesbit edilip makale/araştırma konusu yapılan binlerce köy bu kadar kısa bir süre içerisinde Sünnileştirilmiş/Müslümanlaşmış ve köklerine taban tabana yabancılaşmıştır.

Resmi çevreler hiç de üzerlerine vazife olmadığı halde son derece masum bir söylemle Aleviler nezlinde misyonerlik faaliyeti yürütüyor. Sözgelimi sık sık tekrarladıkları bir çağrı olan “Aslında ayrımız gayrımız yok. Kendimizi ayırmayalım. Hepimiz Müslümanız, kardeşiz söylemi” Türkçe’ye çevirildiğinde görülecektir ki “bırakın Aleviliği, hepimiz Sünniyiz” anlamına geliyor. Aslında bu yaklaşım “Alevilik diye bir inanç/kültür yoktur” diyen bütün bir zihniyetin de özetidir.

***

ÖZGÜR DEMOKRATİK ALEVİ HAREKETİ SÖZCÜSÜ ERGİN DOĞRU:

Aleviler arasında Türk-Kürt ayrımı yapılıyor

Özgür Demokratik Alevi Hareketi sözcüsü Ergin Doğru: “Devletin Türk etnisitesine sahip olan Alevilere yaklaşımıyla, özellikle Dersim, Varto gibi Kürt etnisitesine sahip olan Alevilere yaklaşımı aynı değil. Ayrımcı bir politika var.”

» Son dönemde Cem Vakfı'nı ders kitaplarında Aleviliği yazması tartışılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

İzzettin Doğan'ı Alevilerin temsilcisi olarak değil, bizzat devletin bir örgütlenmesi olarak görüyoruz. Çünkü ortaya çıktıkları sürece dikkat ettiğimiz zaman 12 Eylül'den sonra açığa çıkmıştır. 12 Eylül'ün yerleştirmeye çalıştığı Türk-İslam anlayışını Aleviler içerisinde yaygınlaştırmaya çalışan bir anlayışları var. Temel yaklaşımları Aleviliği sistem içileştirme, tarihsel özünden ve demokratik yapısından, evrensel değerlerinden koparmak. Dolayısıyla en başta bizim görüşümüzü kapsamayacağı açıktır. Bizim gibi birçok kesimi de kapsamayacaktır. Ders kitapları konusunda Alevilerin bir mutabakatı yok. AKP'nin hazırlayacağı kitapla, İzzettin Doğan'ın yazacağı kitap arasında da çok fazla fark olmayacaktır. Çünkü zihniyet aynı. Biz İzzettin Doğan'ın kitap yazmasından ziyade, çok ısrarla savunduğu laiklik noktasındaki duruşunu sağlamlaştırıp, zorunlu din derslerinin kaldırılması savumasını daha doğru buluruz. "Aliyi sevmek Alevilikse biz de aleviyiz" yaklaşımı yüzeysel bir yaklaşımdır. Biz okullarda din dersi kitaplarında Aleviliğin okutulmasını savunmuyoruz; biz zorunlu din dersinin kaldırılmasını istiyoruz.

» Sorunun çözümü nedir?

Devletin Alevi sorununu çözme adı altında sürekli aynı gruba gitmesi, tamamen devlet politikasının ürünü. Bu şekilde sorunun çözülebilmesi mümkün değil. Eğer devlet bu sorunu çözmek istiyorsa kendi yaratmak istediği Alevilerin değil, Aleviliği demokratik anlamda temsil eden tüm kesimlerin görüş ve taleplerini almak zorunda. Alevilerin sorunları, tüm kesimlerin, görüşlerin bir araya gelerek ortak taleplerini dile getirmesi ile çözülür. Birliktelik olmadığı sürece ortaya atılan ne olursa olsun mutlaka bir kesim karşı çıkacaktır. Biz iktidarın Alevi açılımının samimi olmadığı düşünüyoruz.Hükümet, tamamen konjonktürel gelişmelerin dayatması ve pragmatist yaklaşımlarla soruna yaklaşıyor.

» Özgür Demokratik Alevi Hareketi olarak siz Aleviliği nasıl tanımlıyorsunuz?

Öncelikle Aleviliği kısır tartışmaların içerisinde yorumlamanın çok anlamlı olmadığını düşünüyoruz. Aleviliğin temel esası insana dayanması ve değer vermesidir. Bu anlamda farklı değerlendirecek kesimler olacaktır. Bu normal. Tüm inançlarda farklı yorumlar ve yaklaşımlar olabilir. Fakat biz öz olarak, Aleviliği felsefesi, kültürü, yaşam biçimi ve dünyaya bakış açısıyla bir bütün olarak görüyoruz. Bunların içerisinden birini ayırıp diğerini öne çıkarma anlayışı doğru değil. İnanç ne yaşam biçimi ve felsefesinin önüne geçmeli ne de felsefesi inancı yok sayarak sadece siyasal bir obje olarak algılanmalı. İkisi birbirini bütünleyen ve tamamlayan noktalardır. “İslamın içinde” diyen kesimlere de “Ali'siz Aleviliği” savunan kesimlere de hoşgörüyle bakmak gerekir.

» Ortak talepler olmasına rağmen, Alevi derneklerinin birlikte hareket etmemesinin sebebi nedir?

Temel problem devletin yönlendirmesi. Alevilerin sorunlarının demokratik yollarla çözüleceğini savunan kesimlere devlet ve onun yanından bakan Alevi kesimleri “Bunlar eski Marksisler, solculardır” yaklaşımlarıyla dışlıyor. 12 Eylül sürecinde geliştirilen devletine bağlı, tek din tek inanç esasının bir parçası olarak tek çizgi dayatmasını kabul eden kesimler de ortaya çıkıyor. Bu devletin işine geliyor. Çünkü devlet tüm kötülükleriyle kabul ediliyor ve bir kul mantığı içerisinde devlet ne verirse o kabul ediliyor. Bu bizim inancımızın özüne ters.

» Devlet Türk ve Kürt Alevilere nasıl yaklaşıyor? Bu anlamda bir ayrımcılık var mı?

İnsanlar farklı etnik kökenlerden gelebilir. Alevilik kendisini etnisite üzerinden ifade etmez. Fakat devletin bakış açısında böyle bir ayrım var. Bunun da temel sebebi Kürt sorunundan kaynaklanıyor. Devlet, Alevilerin hepsinin Türki kökenli olduğunu ve bunun dışında hiçbir Alevi'nin olmadığını iddia ederek, bilim dışı bir yaklaşım sergiliyor. Devletin Türk etnisitesine sahip olan Alevilere yaklaşımıyla özellikle Dersim, Varto gibi Kürt etnisitesine sahip olanlara yaklaşımı aynı değil. Ayrımcı bir politika var. Zaten Alevilik başlı başına yok sayılan, inkâr edilen bir kimlik devlet tarafından. Devletin siyasal propagandası ve ideolojik çizgi dayatmasının kısmi olarak da başarılı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Fakat bu, Aleviliğin kendi özünde var olan bir gerçeklik değil. Bir yanılsama var ve bu yanılsamaya düşmemek gerekiyor.

OZAN BİLİR / BİRGÜN - 15 Mayıs 2009

Basında Aleviler Haberleri

Can Dündar: Aleviler tarih yazıyor!
Hilal Nesin’e sistematik saldırı
Alevi Kadınların ilk ve tek dergisi PELGÜZAR