Sistem seni istemiyor

Sistem seni istemiyor

Sistem seni istemiyorEce Temelkuran / Milliyet“Bu sistem beni yetiştirdi ve artık beni istemiyor.” Genetik mühendisi bir arkadaşım önceki...

A+A-

Sistem seni istemiyorSistem seni istemiyor

Ece Temelkuran / Milliyet

Bu sistem beni yetiştirdi ve artık beni istemiyor.” Genetik mühendisi bir arkadaşım önceki gün böyle dedi. Bu, sık sık duymaya başladığım bir şey son günlerde. Bazısı bunu “Ben artık eskidiğimi hissediyorum” diye anlatıyor bunu, bazısı “Türkiye muhafazakârlaşıyor” diye açıklıyor.

Mesele sadece AKP hükümeti ve bu hükümetin yarattığı ‘korku imparatorluğu’ değil. Türkiye daha geniş ve daha derin bir değişimden geçiyor.

Bu değişimin hepimizin kişisel hayatlarında bir karşılığı var. Genetik mühendisi arkadaşımın dediği gibi, “Bu ülkenin bana kötü davrandığını, gitmemi istediğini düşünüyorum” diyebilirsiniz.

Ya da başka bir şekilde ifade edebilirsiniz. Ama şurası çok açık. Bir insan modeli yaratılıyor ve Batılı, laik, demokratik değerlerle yetiştirilmiş insanları sistem kusmaya hazırlanıyor.

Bu, bütün meslekler ve bütün toplumsal sınıflar için geçerli. Sistem, bizi kusuyor.

Paralel toplum

Üst orta sınıfın ya da üst sınıfın çok derdi olan bir mesele değil bu. Çünkü onlar zaten bir süredir paralel bir toplumda yaşıyorlar.

Söyleyin bana onları bu ülkede ne ilgilendiriyor? Sağlık sisteminin değişmesi mi?

Onlara ne, zaten özel hastanelerde özel doktorlarına tedavi oluyorlar. Sosyal güvenlik sistemleri mi? Zaten emekliliklerinde harcamak için bol bol bireysel emeklilik sigortası yaptırıyorlar. Eğitim sisteminin bozulması mı? Zaten çocuklarını ya özel okullara ya da yurtdışında eğitime gönderiyorlar.

Dolayısıyla bir paralel ülkede ve yan yana yaşadıkları insanlarla birbirlerine hiç değmeden yaşıyorlar.

Paralel ülkede yaşadıkları için de hükümetin aldığı kararlar onların kişisel hayatlarını hiç etkilemiyor, takip etmek, tepki vermek gereği bile duymuyorlar. Gel gör ki orta sınıf öyle değil.

Değişen insan modeli

Türkiye, başka bir ülke olacak. Kimileri “Rejim elden gidiyor” diye yerinebilir, “Bizimkiler, Allah’ın izniyle, yönetici pozisyonlara geldiler” diye övünebilir.

Doğruya doğru, şu anda üstte olan ‘pehlivan’ ılımlı İslam ya da daha genel anlamda totaliter bir muhafazakârlık. Durumu nasıl okursanız okuyun sonuç şu:

Bu cumhuriyet, yatırım yaptığı ve desteklediği insan tipini değiştiriyor. Bir profesöre aylarca hapishanede tedavi edilmeden yapılan hukuk işkencesi de bundan, benim genetik mühendisi arkadaşımın kendisinin bu ülkede artık istenmediğini hissetmesi de.

AKP’ye karşı her türlü muhalefetin darbeci olmak silahıyla karşılaşması, “Siz partiyi bölmeye çalışıyorsunuz” diye feveranlara yol açması da bundan, Ergenekon davası nedeniyle içeride olanların en asgari insan haklarının savunulamaz duruma gelmesi de bundan.

Garnitürden kusmuğa

22 Temmuz seçim gecesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmadan sonra “Biz artık bu ülkenin garnitürüyüz” diye yazmıştım.

Bu cümlemi bugün yeniliyorum. Artık bu sistem ülkesini düşünen ama AKP’liler gibi düşünmeyen insanları kusuyor.

Hem de bunu son derece sert bir biçimde yapıyor. Yani bugünlerde ülkenin size kötü davrandığını, artık sektiğinizi ya da istenmediğinizi düşünüyorsanız bu sizin bireysel meseleniz değil.

Bu, toplumsal bir mesele. Sizi bu ülkenin ‘kaymağı’ olarak yetiştirmiş olabilirler.

Ama artık istenmiyorsunuz. Bunun hepimizin meselesi olduğunu anlarsak ancak o zaman bu muammanın içinden çıkabiliriz gibi geliyor bana.

Milliyet - 26 Haziran Cuma 2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.