Sivas'tan Tatvan'a Bir Yol Gider...

Sivas'tan Tatvan'a Bir Yol Gider...

Sivas'tan Tatvan'a Bir Yol Gider...FERHAT TUNÇ2 Temmuz günü, 16 yıl önce Sivas yangınında kaybettiklerimizi andık. Katliamın...

A+A-

Sivas'tan Tatvan'a Bir Yol Gider...Sivas'tan Tatvan'a Bir Yol Gider...

FERHAT TUNÇ

2 Temmuz günü, 16 yıl önce Sivas yangınında kaybettiklerimizi andık. Katliamın gerçekleştiği Madımak Oteli’nin önünde on binler vahşeti lanetlemek için biriktik. Dünyanın birçok ülkesinden gelen insanlarımız da vardı; Avustralya’dan, Amerika ve Avrupa ülkelerinden gelen canlarımız... Hepsinin yüreklerinde acı yüzlerinde büyük bir kaygı ve öfke vardı. Ali Baba Mahallesi’nde yıllardır inşaat halinde duran ve maalesef parasızlık yüzünden bir türlü bitirilemeyen cem evinin içi ve dışı insanlarımızla doluydu. Kadınlar, gençler, yaşlılar kavurucu güneşin sıcaklığına rağmen oradaydılar. Bu insan kalabalığının içinde onların bir sanatçısı olmak ve onların dertlerinin, acılarının sesi olmak benim açımdan tarif edilemez bir şey… Sarılmalar, sıcak sohbet ve fotoğraf çekmelerin ardı arkası gelmiyordu.

Yürüyüş başladığında katılımın elli bin kişi olduğu söyleniyordu. Bu geçen seneye göre daha büyük bir katılım oranıydı. Alevi kurumları ve solda duran birkaç siyasi partinin yanı sıra sendika başkanları ve sanatçı arkadaşlarımızın da orada olması yürüyüşü daha da renkli ve anlamlı kılmıştı. Yürüyüş kolunun başında her zaman olduğu gibi şehit yakınları ellerinde şehitlerimizin fotoğraflarını taşıyarak yer aldılar. Bazı kişilerin başta yürümek için itiş kakış halinde olmaları da maalesef dikkatlerden kaçmadı. Bu durumun mitingin gerçekleştiği Madımak Otelinin önünde de devam etmesine acıyla tanık oldum.

Bu yıl dördüncü kez oradaydım ve dört yıl boyunca bu itiş kakış içinde tertip komitesi tarafından ne benim ne de katılan diğer sanatçı arkadaşlarımızın dikkate alındığını veya en azından orada olduklarına dair isimlerinin anons edilerek onore edildiklerine tanık olmadığımı belirtmeden edemeyeceğim. Oysa siyasi parti yöneticileri, sendikacılar, Alevi kurum başkanları ve hatta adını bile bilmediğimiz bazı dernek yöneticilerinin katılımı anons edilir ve birçoğuna söz hakkı verilerek konuşma yapmaları sağlanır. Sanatçıların yakıldığı bu utanç yerinde ne yazık ki bu halkın yaşayan sanatçılarına söz hakkı verilmez ve adeta görmezden gelinerek büyük bir duyarsızlık örneği sergilenir. Sanki Sivas yangınında yakılanlar bu halkın sanatçıları, ozanları ve şairleri değildi. Oradaki siyasi partilerden veya dernek yöneticilerinin çok bizlerin bu hakkı olduğuna inanarak bu satırları yazıyorum. Kurum başkanlarının konuşmalarını yadırgıyor değilim tabii ki; ancak böyle bir günde bu halkın sanatçısı olarak edeceğimiz sözün veya ortak seslendireceğimiz bir deyişin, bir türkünün anlamı sanırım bu konuşmalardan daha fazla büyüktür. Sivas yangınında yakılanlar ozanlardı ve onların seslendirdiği, bin yıllardır sürdüre geldiği ve destanlaşan tarihinin en büyük anlamı olan türkülerdi. İşte her yıl olduğu gibi bu yılda türküler veya türkü söyleyen ozanlara söz hakkı tanınmadı ve dikkate alınmadılar. Bunu ciddi bir eksiklik olarak belirtmeden geçemedim; umarım izleyen yıllarda bu ve benzer etkinliklerde birbirini dikkate alma noktasında herkes daha fazla sorumlu, duyarlı davranır…

Bu yoğun ve sıcak günün ardından yanımda sevgili Emre Saltık ve Kazım Genç’le birlikte Ankara’ya doğru yöneldik. Ankara’da sevgili Emre Saltık’ı İstanbul’a yolcularken ben ikinci gün gerçekleştireceğim Tatvan konseri için Ankara’da Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Sekreteri Av. Kazım Genç’in evinde misafir edildim. Yaşanan eksiklikler üzerine sevgili Kazım Genç ve daha sonra yanımıza gelerek bize katılan Pir Sultan Dernekleri Genel Sekreteri sevgili Kemal Bülbül ile konuştuk. Hepimizin bütün çabası, şehitlerimizin anısına yakışır anma etkinlikleri gerçekleştirmek olmalı.

3 Temmuz günü Tatvan festivali kapsamında gerçekleşecek konser için önce Van’a, oradan da iki saat süren bir yolculuğun ardından Tatvan’a vardık. Tatvan, Van gölünün kenarında bölgenin adeta Antalya’sı sayılacak kadar güzel bir ilçemiz. 41.yıl fuarı kapsamında düzenlenen festivalde ilk kez bu yıl muhalif sanatçılar, halkın dinlemek, görmek istediği sanatçılar davet edildi. Bu sanatçılardan biri olarak orda olmak ve halkımızla şarkılarımızı paylaşmak benim için büyük bir onurdu.

Konserim, fuarın açılışında gelişen bayrak krizinin gölgesinde gerçekleşti. Konser, 1993 yılının kasım ayında kontrgerilla tarafından kaçırılıp katledilen Av. Şevket Epözdemir’in anısına adanmıştı. Av. Şevket Epözdemir’i gecenin karanlığında kaçırıp katleden katillerin bilmedikleri bir şey vardı ki ona vurgu yapamadan geçemedim. Onu katlederek başaracaklarını sanan katiller yanılmıştı, zira o akşam orda toplanan binlerce Tatvanlı büyük bir coşku ve sevgiyle andılar kendisini. Epözdemir bedenen orda yoktu ama anısı ve düşünceleri Tatvan’da herkesin gönlünde, kalbindeydi…

Tatvan daha çok dindar bir kitlenin yaşadığı ve yıllardır Saadet Partisi ve sonrasında AKP’nin yerelde başarılı oldukları bir ilçe. Ancak son yerel seçimlerde DTP’nin büyük bir başarıyla belediyeyi alması, Tatvan’da ilklerin de yaşanmasına neden olmuş. Bu yeniliklerin başında Kürt kültürü ve dili alanında yapılan çalışmalar geliyor ve halkın bu çalışmalara yoğun bir ilgisi var. En önemlisi de Tatvan halkı fuar tarihinde ilk kez özledikleri ve bekledikleri muhalif sanatçıları ilçelerinde görüyor ve onları dinliyor olmanın sevinci içindeydi. Sohbet ettiğim Birçok Tatvanlı gencin anlatımlarından, bunun insanlarımız için ne kadar önemli bir “ilk” olduğunu daha iyi anladım.

Konsere ilgi büyüktü. Bölgede son zamanlarda yeniden başlayan askeri operasyonlar ve çatışmalar giderek yeniden bir gerilimli havanın oluşmasına neden olmuş. Ülkemizin bu gerilimden ve şiddet kısır döngüsünden artık kurtulması gerektiği yönünde konuşmalarım oldu. Şarkılarım da buna dairdi. Tatvanlılar bölgenin diğer kentlerinde olduğu gibi, ne denli barış istek ve özlemi içerisinde olduklarını, şarkılarıma eşlik ederek gösterdiler.

O akşam Tatvan halkıyla paylaştığım konuların başında hiç şüphesiz 16. yılında nefretle andığımız Sivas katliamı geldi. Tatvanlılara Sivas’tan geldiğimi ve Sivas’ta 16 yıl önce Madımak Oteli’ni ateşe vererek 35 aydın ve sanatçımızı yakanları kınamalarını istedim. Bu katliamda yakılanların bu ülkenin aydınlık yüzü aydınlar ve sanatçılar olduğunu belirttim. Bu sanatçılardan biri olan sevgili Hasret Gültekin’in yaşıyor olsaydı belki Tatvan’da Tatvan halkının huzurunda türkülerini söylüyor olabileceğini belirttim. Tatvan Halkı Sivas katliamına yönelik en anlamlı tepkilerini alkışlarıyla verdiler. Dakikalarca alkışlarıyla Sivas vahşetini kınayan Tatvanlılar, aslında halklarımızın acı ve ölümlerle ortak, aynı kaderi paylaştıklarının da mesajını verdiler.

Evet, Sivas yangınından Tatvan’a bir yol gider.

Bu yol inkâr ve asimilasyona karşı halklarımızın direniş yoludur.

Bu yol savaşa karşı barışın yoludur.

Bu yol ortak hedeflerde bir olmayı, diri olmayı ve her türlü baskı, zulüm ve katliamlardan birlikte kurtulmanın yoludur.

Bu yol halkların kardeşlik yoludur.

KAYNAK : Ferhattunc.net - 18 Temmuz 2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.