Sonunda Camiye Girmeyen Alevileri Kâfir İlan Edecekler!

Sonunda Camiye Girmeyen Alevileri Kâfir İlan Edecekler!

Sonunda Camiye Girmeyen Alevileri Kâfir İlan Edecekler!Nihat Behram / soLBaşbakan’ın ‘Her inanca eşit uzaklıktayız!’ sözü...

A+A-

Sonunda Camiye Girmeyen Alevileri Kâfir İlan Edecekler!Sonunda Camiye Girmeyen Alevileri Kâfir İlan Edecekler!

Nihat Behram / soL

Başbakan’ın ‘Her inanca eşit uzaklıktayız!’ sözü ‘yakın görme psikozu’nun sonucu olsa gerek! Baksanıza, o kadar yakınında görüyor (ya da görmek istiyor) ki, Alevileri camiye çağırıyor! Dahası: ses tonu ve sözcüklere yüklediği vurgulardan, camiye gitmeyenin inancını ciddiye almadığı anlaşılıyor. İnsaf!

Memleketimizde ‘dinsiz’ sözü, bilimsel anlamıyla değil, lanet ve küfür makamında kullanılır. Eh, bu da iktidarbaşının hitabet tarzıyla çelişmez. İnancı daha baştan ‘aut’ sayılan insanlar bu küfüre alışkın da, inancını içtenlikle taşıyan, üstelik bunu siyasetin pasına bulaştırmayan Aleviden ne istiyorsun? Onu camiye çağırman mı ‘eşit uzaklık’ dediğin? Bu, Alevilerin İslamlaştırılması, yani inanç asimilasyonu anlamına gelmez mi? AKP döneminde şahlanan bu ‘operasyon’ yeni de değil, devlet politikası olarak, tarih boyunca uygulana gelmiştir. Her inanca eşit uzaklıkta olmak, inancının gereğini kendi mekânında yapan herkese, camidekine duyduğun saygıyı duymaktır. Çözümü camiye gelmelerinde aramak değil! İlle de birilerini yönlendireceksen, faydası açısından camidekini cem evine yönlendir! Hiç olmazsa kadın erkek dengesine, eğitim tutkusuna, çocuklar ve gençlere duyulan hoşgörüye tanık olurlar.

İnançları gereği adamların köylerinde cami, imam, kuran kursu, imam hatip meraklısı falan yok. Oranın halkı mı istedi de, gidip her Alevi köyüne cami dikildi, imam tayin edildi? Bu mu Alevilik sorununa getirdiğin ‘demokratik açılım’? Bu, olsa olsa otokratik örtünme operasyonudur, demokratik açılım değil.

Cinlikte, kurnazlıkta Sünni iktidarın, saflıkta ise Alevilerin üstüne yok! İktidarlar aynı yalanı tekrarlamaktan usandı, Aleviler kanmaktan usanmadı! Üstelik kanışları, tarih boyu kanayışlarında uğuldadı. Yalan, iftira, tehdit hep karşılarında. Bir Alevi vatandaş kimliğinde ‘İslam’ yazılmasını kabullenmeyip yargıya gitti. Kendi ülkesinde kaybetti fakat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde kazanıp, kimliğine ‘Alevi’ yazdırma hakkı elde edince, Başbakan, ‘kimliklerden din hanesini kaldırmaya sıcak baktıkları’ yönünde açıklamalarla konuya balıklama daldı! Alevilerse, onun bu açıklamalarına sıcak bakmaktan olacak, yine dalgınlaştılar! Beni asıl şaşırtan bu. Başbakan Alevilerin kazanımını ustaca kendine yontuyor. Biliyor ki Alevi halk, kimliğinin din hanesine Alevi yazdırsa, hem Aleviliğin ayrı bir din olduğu teslim edilecek, hem ‘ülkenin %99 u İslam’ mavalının altı boşalacak.

‘Uygar ülke kimliklerinde bu hane zaten yok’muş! ‘Uygar’ dedikleri ülkelerde olsa ne olur, olmasa ne olur? Dileyenin dilediği dini seçmesini, dileyenin bağlı olduğu kiliseden çıkmasını engelleyen yasalar mı var? Senin ülkende ise Alevi, ‘Kardeşim benim dinim ayrı bir din!’ diyemiyor. Alevi inancının ibadet mekânı olan cem evi yerine, köyüne İslam inancının ibadet mekânı cami çakılıyor! Hadi git bunu da anlat ‘uygar ülkeler’e! Anlamazlarsa ‘Minareler süngümüz!’ diye şiire başlarsın, anlarlarsa ‘Minareden at beni in aşağı tut beni!’ türküsüne! Başbakan’ın uygarlık tutkusu, nedense, tam da Alevi vatandaşın kimliğine Alevi yazdırmak için açtığı davayı kazanınca tuttu! Tamam, kimlikte din hanesi olmaması en doğrusu ama inanç özgürlüğünü örtmek için kullanılmadığında. Bu sistemde var mı bunun garantisi? ‘Kimliğinize Alevi yazdırmakta direnin’ dediğimde, bir dinleyicim, ‘Kimliğinde Alevi yazan kişinin bırak iş güvenliğini, can güvenliği kalır mı?’ diye sordu. Nasıl korkunç bir durum?

Batılı, kendi ülkelerindeki İslam toplumuna ‘Gelip ibadetinizi kilisede görün!’ dese, ne yapacaklar? Sünni iktidar, ‘Alevilik İslamın mezhebidir!’ diye ferman buyuruyor! Aleviliğin ne olduğu hakkında karar vermek, ne Sünni dikta yönetimi ve diyanetinin, ne de çıkar ilişkileriyle Sünni diktaya bağlanmış ‘Alevi etiketli’ piyonların haddinedir!

Koyun bile elinde bıçakla kendine yaklaşan kasapı görünce ‘kesmeeeeee’ diye meler! Yani melemesi acılaşır. Kesimhaneye girmemekte direnir. Alevi sorununun çözümünü AKP’den beklemek ‘Bitir bizi Tayyipcik’ diye kuş gibi ciklemekten başka nedir? Böyle cikleyen yok mu? Bu alanın yalakası öyle az buz da değil. ‘Ülkede ne kadar Alevi var?’ diye sorun, 10 milyondan aşağı inen Alevi göremezsiniz. Bir de, Sünni diktasına oy vereni, onun hesabına çalışanı sayın! İnanç özgürlüğünü başka dinin dikta heveslisinden bekleyenin Aleviliği nasıl açıklanır, anlayabilmiş değilim? Dedelere de sordum, seyyidlere de. Çocukluğumdan beri Aleviler içinde yaşıyorum. Nice dostlukların, insani erdemlerin tanığıyım. Alevilik konusu geçen her yerde bu soruyu hâlâ sorar dururum. Çözebilmiş değilim. Kendini ‘sol’ diye niteleyen liberal türemelerin solculuğuğu gibi bir şey mi acaba? Başka nasıl açıklanır? Bırak 10 milyonu, inancının bilincinde 1 milyon Alevi, sorunlarını, toplumsal sorunların bütünlüklü çözümü yönünde kavrayıp ağırlığını koysa, iktidarın rengi uçuklar!

Karaca, üstünde yavruladığı kanlı çimenleri yedikten sonra doğum mekânından ayrılır. Bu onun yavrusunu düşmanından koruma içgüdüsüdür. Yavrusunun kan kokusunu düşmanına iz olarak bırakmaz. Uyuma zamanında yüzü geldiği yöne dönük yatar. Ardındaki düşmanına karşı, bu da bir korunma içgüdüsüdür. En gelişmiş canlı dedikleri insan mı? soL’da Tevfik Çavdar ‘Boş Meme’ başlıklı olağanüstü güzel yazısında, kandırılmakta insanla hiçbir canlının yarışamayacağını anlattı. Peki, insanlar arasında bir yarışma yapılsa başı kim çeker?

Hiçbir inanç kesimi, kandırılmak konusunda Alevilerle yarışamaz. Seçim döneminde düzen partilerinin vaat ve yalan hedefi ilkin onlardır. Sonrası, entrikalarla başlayıp katliamlara uzanan uygulamalar. Tarih boyu onlara yaşatılmış yalanı ve zulmü tanımlamaya dilin gücü yetmez. Başbakan, ‘Alevi açılımı’ derken içtenlikli ve asgarisinden vicdan sahibiyse, cami tellallığı yerine ilkin bu noktada açılsın: Alevi katliamlarının canileri ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşıyor! Polis yardımına bile gerek yok, partisinin aday listelerine bakması yeter! Bunu söylediğim toplantıda bir dinleyici, ‘Güldürme bizi, dedi, listeleri hazırlayan kendisi!’

Başbakan, ‘eşit uzaklık’tan dem vuruyor! Yüzyıllardır, ‘Kitabımız, ibadet mekânımız aynı’ diye tek taraflı, dayatmayla verilmiş bir kararın, günümüzdeki uygulayıcısı da AKP. Bir de, dedeliği ulemanın secdesine vardırsa, Fethullah’ın buyruğuna uydursa iş tamam!

Kimliklere herkesin ‘Süryani, Yezidi, Musevi, Hıristiyan, Alevi, Müslüman’ diye inancını yazdırma hakkı çıktığında, Başbakandan esinlenerek, kendim için kimliğime, ‘her inanca eşit uzaklıkta’ diye yazdırabilir miyim diye düşünürken, Başbakan yine ‘demokratik açılım paketi’yle çıka geldi: ‘Kimliklerden din hanesini kaldırmak konusuna soğuk değiliz!’

O soğuk değilmiş ama ben tirildedim! ‘En azından 15 milyon kimlikte Alevi yazılacak; gitti, halkının % 99 İslam olan ülke mavalı’ diye sevinirken!

KAYNAK : soL Haber Portalı - haber.sol.org.tr - 10.03.2010

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.