Süleyman DİYAROĞLU : Alevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasın

Süleyman DİYAROĞLU : Alevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasın

Alevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasın  Süleyman Diyaroğlu (Yazar) Şehirleşmeye başlayan Alevilik inanç/felsefesinin yok...

A+A-

Süleyman DİYAROĞLU : Alevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasınAlevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasın 

Süleyman Diyaroğlu (Yazar)

Şehirleşmeye başlayan Alevilik inanç/felsefesinin yok olma sürecini durdurabilmek için bu yola gönül vermiş, yolun yüceliğini anlayıp idrak edebilmiş canlara bu günlerde olağanüstü gereksinim vardır. Müslümanlık içinde eritilmeye ve yok edilmeye çalışılan bu inanç/felsefenin evrensel değerleri gelecekteki tüm çağdaş insanlara, inançları ne olursa olsun, mutlaka aktarılmalıdır.

Bu inanç/felsefenin kendi takipçileri tarafından bile tam olarak anlaşılamayan inanılmaz güzellikteki Alevilik öğretisi, içinde taşıdığı olağanüstü sırları ile insanın, kainatın ve Tanrı'nın tüm bilinmezliklerine ışık tutar.

Pir Sultan'ların, Hallac-ı Mansurların, Hacı Bektaşların ve Yunusların ulaştıkları bilinç boyutu olan Marifet ve Hakikat Kapıları ne yazık ki, başta Şeriat olmak üzere, Tarikat Kapısı'ndaki canların pek de anlayamayacakları bir dil ile anlatır bu sırları.

Öyle bir dil ile anlatır ki, Pir Sultan'ın şu güzel dizeleri belki de bunu anlatan en güzel kelimelere sahiptir: "Demirin üstünde karınca izi/ Karanlık gecede görenler gelsin." Eğer karıncanın demirin üstünde bıraktığı izi gecenin kör karanlığında görebilecek kadar kamil olmuşsanız işte o zaman bu sırları görmeye ve anlamaya başlarsınız. Ve işte o zaman, "En-el Hakk" diyen Hallac kadar dindar veya onun kadar inançsız veya onun kadar bir "Tanrı'sınızdır" artık. Şeriat ve Tarikat'taki bir çok değer sizin için artık bambaşka bir yapıya bürünür.

Tarikat Kapısı'nda "Allah'ın Aslanı" olan ve din için insan öldüren peygamberin amca oğlu ve bir anadan doğarak Dünya'ya gelmiş olan Hz.Ali, Hakikat Kapısı'nda bir anda şöyle bir ifade ile karşınıza çıkar; "Hakikat'te Ali'den başka Allah yoktur." Aşikardır ki, Alevilik felsefesinin Hakikat Kapısı'ndaki "sır Ali" ile Tarikat Kapısı'ndaki Allah'ın aslanı olan Ali'nin hiçbir ilgisi yoktur! Nasıl olsun ki; bir tarafta Allah'ın aslanı dediğiniz kişiyi diğer taraftan götürüp Allah'ın kendisi yapıyorsunuz!!! Ve bizim sevgili canlarımız da bir türlü bu çelişkinin farkına varamıyor.

Ve bu çelişkili yapı devam ederken bu kez de "Hakikat'te Ali'den başka Allah yoktur" diyen bu inanç/felsefe, "Varlığın Birliği" yani "Vahdet-i Vücud"dan bahsedip kafaları iyice karıştırıyor!

Öyle ya! Madem ki Varlığın Birliğinden bahsediyoruz o zaman nası olur da "Ali'den başka Allah yoktur" diyerek Ali'yi adeta tek Allah ilan edebiliriz?! İşte bir taraftan çelişkiler yumağı gibi görünen, diğer taraftan bu çelişkiler yumağı gibi görünen dantel gibi işlenmiş Kozmik bilgiler içine yaradılışın, tüm sırlarını gizleyen Alevilik öğretisi, birtakım gafiller tarafından kendi sosyal rahatları (ve bazen de çıkarları) için dine kurban edilmek istenmektedir!

Bizim "Komşum ne der Alevileri" olarak tanımladığımız bu sevgili canlar kurban etmeye çalıştıkları bu evrensel inanç/felsefenin sadece Aleviler için değil, tüm insanlığın bilinçlenmesi için ne kadar değerli ve hayati olduğunun farkında bile değiller ne yazık ki.

Kendilerini çağdaş, ilerici ve demokrat olarak tanımlamayı da ihmal etmeyen bu dostlarımız, uysal birer Müslüman yapmaya çalıştıkları Alevileri bekleyen sonraki "değişim"(!)lerin neler olabileceğini hesap bile edememektedirler.

Arzu ettikleri "Canım, Cemevleri'nde bir tane de Kuran ayeti okunsa ne olur" taleplerinin yavaş yavaş uygulamaya döndüğü bu günlerde bir sonraki taleplerin şunlar olmayacağını hiç kimse bilemez; "Canım, madem ki Müslümanız(!) neden biz de kıbleye dönmüyoruz? Madem ki Müslümanız(!) neden başımızı örtmüyoruz ? Madem ki Müslümanız ve artık hem başımızı örtüp hem de kıbleye de döndüğümüze göre neden biz de diğer Müslümanlar gibi camiye gitmiyoruz?"

Ve artık an gelip çok geç olduğunda şunu anlayacaklar; her şey o ilk verilen ödün ile başlamıştı; Yani Alevilik inanç/felsefesinin geçmişten geleceğe devamını ve gelişerek zenginleşmesini sağlayan, Alevilik felsefesinin Anadolu toprakları üzerindeki bilinen yüceleri olan Pir Sultanların, Hacı Bektaşların ve Nesimilerin oluşturduğu bu "sır" öğretinin yozlaştırılmasıyla... Onun ilahi ve evrensel yapısı içinde olmadığı halde onun içine zorla sokuşturulan, kendini bilmez bir takım gafillerin cahil değerleriyle...

Ve bu gaflet içindeki dostlar daha Kozmik (kutsal) kitaplarda bile ne yazdığını tam bilmeden bunu yapmaya çalışmakta ve sanmaktadırlar ki savundukları Müslümanlık dini Kuran'ın mutlak karşılığıdır!!! Ve gene sanmaktadırlar ki geçmişte yaşamış bir çok farklı dindeki evliyalar tüm bu Kozmik (kutsal) kitapların tamamen dışında konuşmaktadırlar. Ve bilmezler ki aslında bugün karşı çıktıkları bu değerlerin hemen tümü zaten bu kitaplarda da vardır; bakmayı ve görmeyi bilenler için... İşte bunun içindir ki Alevilik dinler dışıdır ama aynı zamanda tüm Kozmik(kutsal) kitapları kabul edip onlara aracılık yapan varlıklara, yani peygamberlere saygı duyar. Çünkü, Aleviliğin yüceleri bilir ve söyler ki bu kitapların bir de Batıni yani "sır" yüzü vardır ve bu sır'lar "din dışı öğretilerdir!!!"

Çağdaş, uygar ve yüzü geleceğe dönük tüm toplumlar inancı bireylerin özgür iradesine bırakmışken ve onu devletin çağdaş yapısını tehdit etmediği müddetçe dokunulmaz ilan etmişken laik ve demokrat Türkiye Cumhuriyeti, Alevileri ısrarla Müslümanlaştırmaya çalışmaktadır! Hem de, yukarıda saydığımız ve bunun devamında ortaya çıkacak olan tehlikelere rağmen. Neden? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlere göre devletin üniter yapısını korumak için bu olması gereken koşullardan biridir. Sanki bugün Filistin'de ve Irak'ta birbirlerini acımasızca katleden insanlar aynı devletin ve aynı dinin mensubu değiller!!! Sanki bugün, uygar batı ülkelerinde din devlet "yönetiminde" olmadığı için her gün bir isyan çıkmakta ve insanlar şeriat diye bağırmaktadırlar. Ve sanki uygar batı ülkelerinin çağdaş ve üniter yapısı insan hakları evrensel beyannamesindeki değerlerle değil de"din" sayesinde korunmaktadır!!! O insan hakları evrensel beyannamesi ki, zamanımızdan 700 sene önce, Alevilik öğretisinin temel yapıcılarından biri olan Pir Hacı Bektaş Veli tarafından neredeyse kelimesi kelimesine kaleme alınmış ve insanlık için evrensel bir yol gösterici ve bir ışık olmuştur.

Tüm bu nedenlerden dolayı; bırakın Alevilik çağdaş ve evrensel yapısı ile yaşasın ve var olsun. Bırakın Alevilik, sahip olduğu evrensel değerlerle, Atatürk'ün kendi diliyle söylediği o sözlerdeki gibi,"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin dünya üzerinde dalga dalga yayılmasını sağlasın. Bırakın Aleviliğin evrensel ve barış dolu felsefesi Anadolu toprakları üzerinde tüm dünyanın gıpta ile bakacağı evrensel bir uygarlığın temel taşı olsun. Yüz yıllardır bu toprakları besleyen Hacı Bektaşların, Mevlanaların ve Hallac-ı Mansurların başkaları tarafından gıpta ile bakılan felsefe ve inanç öğretilerinin bir din veya mezhep haline getirilmesinin bu ülkenin çağdaşlaşması ve yüzünü geleceğe dönmesi yolu üzerindeki en büyük ihanet olacağını kimse unutmasın.

Ve bir kez daha hatırlayın ki; bir ülkenin ve toplumun çağdaş üniter yapısını yaratmak ve onu korumak, Filistin ve Irak örneklerinde de görüldüğü gibi, din ile değil, evrensel değerlere sahip sosyal toplum yapısı ile mümkündür.
 

Süleyman DİYAROĞLU

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.