Sünni dindarların endişeleri

Sünni dindarların endişeleri

Sünni dindarların endişeleriDilek KURBAN / RadikalDemokrasi, azınlığa tanınacak haklar için çoğunluğa danışılmasını değil, o hakların...

A+A-

Sünni dindarların endişeleriSünni dindarların endişeleri

Dilek KURBAN / Radikal

Demokrasi, azınlığa tanınacak haklar için çoğunluğa danışılmasını değil, o hakların güvenceye alınmasını gerektirir.

Hükümetin Alevi ‘açılımı’nın hazırlık aşamasını büyük ölçüde tamamladığı anlaşılıyor. Devlet Bakanı Faruk Çelik’in geçen haftalarda Alevi örgütleriyle bir araya gelerek hükümetin hazırladığı yeni din dersi kitabının içeriğine ilişkin görüş alışverişinde bulunması bunu gösteriyor. Öyle görünüyor ki hükümet, zorunlu din dersi, Diyanet, cemevlerinin yasal statüsü gibi konulara ilişkin politikalarını, Çelik’in ev sahipliğinde düzenlenen çalıştaylarda dile getirilen görüş ve öneriler doğrultusunda şekillendirecek. O nedenle tam da bu noktada, Alevi açılımı sürecinin bir değerlendirmesinin yapılması gerekiyor.

Kuşkusuz, Sünni dindar Müslüman gelenekten gelen bir hükümetin Alevileri dinlemeye dönük bir girişim başlatmış olması başlı başına önemli. Ayrıca, bir bakanın tüm gün süren çalıştayların her birisine başkanlık etmesinin, katılımcıları yorum yapmaksızın dinlemesinin ve dile getirilen görüşleri not etmesinin, Türkiye’nin devlet geleneği ve siyasi kültürünün aşina olmadığı demokratik bir tutum olduğunu da görmek gerekiyor. Alevi toplumunun temsilcilerinin hükümete yönelik eleştiri ve taleplerini birinci ağızdan dile getirmelerinin sağlanmasının, demokratik meşruiyet kaygısına işaret ettiği de bir gerçek.

Sorun noktası

Öte yandan, bütün bunlar, açılımın demokratik olmasını sağlamıyor; kanımca, sağlamadı da. Hükümetin, ‘katılımcı’ ve ‘kapsayıcı’ olmak adına, çalıştaylara Sünni dindar Müslümanların temsilcilerini de davet etmesiyle bu kesimin içerisindeki farklı çevrelerden katılımcılar, Alevilerin zorunlu din dersinin kaldırılması veya seçmeli yapılması, Diyanet’in lağvedilmesi veya yeniden düzenlenmesi, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi taleplerine ilişkin endişelerini dillendirme olanağı buldular. Kuşkusuz, Sünni dindar Müslümanların Alevilerin sorunlarının çözümü yönünde atılacak adımlara itirazları olabilir, olacaktır da. Bu kesimler, bu görüşlerini, kendilerini temsil eden çok sayıdaki sivil toplum kuruluşu aracılığıyla hükümetle paylaşabilir, nitekim paylaşıyor da.

Burada sorun, AK Parti’nin, Alevilerin kendilerine yönelik ayrımcılık ve hak ihlallerine son verilmesine ilişkin meşru ve demokratik vatandaşlık talepleriyle Sünni dindar Müslümanların Alevilere ilişkin endişe, korku ve önyargılarına eşit önem atfetmesinde, Sünnileri Alevilerin temel hakları üzerinde söz sahibi kılmasında yatıyor. Hükümetin, Alevilerin sorunlarını çözmek üzere başlattığı bir siyasi projeyi, Alevilerin yaşadıkları ayrımcılıkların müsebbibi olarak gördükleri toplumsal kesimin itirazları doğrultusunda şekillendirmesi, çözümün kendi iradesi ve kapasitesini aştığını teslim ettiği anlamına geliyor.

Çoğunluğa danışma

Hükümet, eğer, Alevilerin ayrımcılığa uğradığını, din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini kabul ediyorsa bu adaletsizliği giderecek etkili yasal önlemler almakla yükümlüdür. Zira, demokrasi, azınlığa hangi hakların tanınması konusunda çoğunluğa danışılmasını değil, azınlığın haklarının çoğunluğa rağmen güvenceye alınmasını gerektirir. Toplumun bir kesiminin diğer kesimin meşru ve demokratik hak taleplerine ilişkin ‘endişeleri’ varsa hükümete düşen itirazları muhatap alarak meşrulaştırmak değil, bu önyargıları gidermeye yönelik kapsamlı politikalar üretmektir. Ancak bunun için öncelikle hükümetin kendisinin benzer endişelerden arınması gerekiyor. Alevi meselesini çözümsüz kılmaya devam eden de bunun gerçekleşmesinin güçlüğü zaten.

Radikal - 22 Aralık 2010

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.