Tarih boyu aleviliğin yokedilişi ve direnenler kütahya örneği

Tarih boyu aleviliğin yokedilişi ve direnenler kütahya örneği

Kütahya ili denilince Alevilerin çok yaşamadığı hatta hiç bulunmadığı ilk aklımıza gelenlerdir. Oysa tarih bizi öylesine yanıltıyor ki, yapılan...

A+A-

Kütahya ili denilince Alevilerin çok yaşamadığı hatta hiç bulunmadığı ilk aklımıza gelenlerdir. Oysa tarih bizi öylesine yanıltıyor ki, yapılan alan araştırmaları ya da literatür taramaları gözle görülecek şekilde Kütahya genelinin büyük bir Alevi yerleşimi olduğunu açıkça gösteriyor. Büyük bir Alevi merkezi olarak bildiğimiz Eskişehir hemen Kütahya’nın burnunun dibindedir. 12.yüzyılın son çeyreğinde Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yapıldığı bilinen Battal Gazi külliyesi Eskişehir’e bağlı Seyit Gazi ilçesindedir. Seyit Gazi’deki külliye Anadolu Aleviliğine uzun yıllar hayat vermiş bir Alevi başkentidir. Ve Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak ve çoğu araştırmacının yaptıkları tespitlere göre Hünkar Hacı Bektaş Veli Anadolu’ya geldiğinde uzun süre burada kalmış, cem törenleri yapmış ve ilk semahlar bu külliyede gösterilmiş ve her kurban bayramında Aleviler burada toplanır, dedeler 40 gün burada görüşmeler yapar, tartışma sonuçlarını Anadolu’da hayata geçirirler.

Eskişehir ve Kütahya bir iç içelik yaşar. Bunun dışında Edebali ve Osmanlı ilişkileri de Kütahya bölgesinde gelişir. Selçuklunun, Osmanlı beyliğinin kadın yöneticisi Hayma Ana’ya verilen otlak yayla yeri olan Domaniç ise Kütahya iline bağlıdır. Osmanlı Alevi babalarının yakın ilişkileri Kütahya’nın bu uç ilçesinde başlamıştır.

Kütahya merkezinin Alevilikle tanışması Selçuklu devletinin oluşum sürecine denk gelmektedir. Bu il 1074 yılında Melik Mansur tarafından Selçuklu birliğine bağlanmıştır.

Osmanlı devletinin kuruluş süreçlerinde ve ilk iki yüzyılında Aleviler vardır.

Osmanlı devletinde feodal yapının güçlenmesi, ticaret ve sermayenin gelişmesi,ganimetlerden elde edilen birikim ve 14.yüz yılda Sünni tarikatların Anadolu’ya akmaya başladı. Alevi yönetiminin devletten kopmasına neden olan şey ise devletin hızla halktan uzaklaşması ve ilişkilerini yeni güçlerle geliştirmesi halktan yüksek vergi alması ve halkın hızla yoksullaşması Osmanlının dirliğini bozdu. Ve Anadoluda ortaya çıkan hoşnutsuzluklar son noktaya ulaştı.

Teke yöresinde büyük bir itibar kazanan Şah Kulu halk tarafından bir kurtarıcı, bir umut oldu. Antalya yöresinde büyük bir isyan başlatan Şah Kulu önderliğindeki halk, Karaman taraflarına yöneldi ve ardından Kütahya’yı kuşattı. Ve üstüne gönderilen Beylerbeyi Karagöz Paşa Şah Kulu tarafından Kütahya surlarında idam ettirildi. Ancak üstüne gönderilen büyük güçler Kütahya Altıntaş mevkiinde Şah Kulu’yu yendi. Kütahya’da tabanı olmayan Şah Kulu bu ile kuşatamaz ve burada barınamazdı.O nedenle Şah Kulu’yu buraya çeken büyük bir Alevi kitlesinin bulunduğu kanısındayız.

Osmanlı öncesinin tamamen Alevi merkezli ve Alevi halklı bir yer olduğu Kütahya’daki bu günkü kalıntılardan rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kütahya ilinde bolca bulunan Anadolu Erenlerine ait türbe ve dergahlar bunu açıkça kanıtlamaktadır. Ve Kütahya ilinde şu türbeler bulunmaktadır .Ahi Evren türbesi,Ahi İzzettin,Ahi Aslan,Ahi Elbasan,Paşam Sultan,Bedrettin Sabiti,Acem Sultan,Ali Baba, Bun Dede, Cemalettin Sultan,Damlaca, Erenler,Evliya Efendi, Fatma Ana, Gaybı Sultan, Gazi Musa, Hazırlık Sultan,İshak Faki, Karadonlu Can Baba, Kesik Başlar,Yorgun Çelebi, üçler-yediler-kırklar ve Hıdırlık tepesi. Bu isimler Kütahya’nın Aleviliğin tam orta noktasında bulunduğunu kanıtlamaktadır.

Yine Kütahya’nın Germiyanoğulları mahallesinin yanı başında bulunan en eski mahallelerden birisinin adı Pirler mahallesidir. Mahalle içerisinde biraz dolaştıktan sonra şöyle bir levha hemen göze çarpar. Pirler mahallesi Dedeler sokak.

Kütahya ilçe ve köylerinde durum çok daha ilginçlik göstermektedir. Hızlı bir Sünnileşme yaşanırken Aleviliğinde beraber götürüldüğüne tanık olmaktayız.Almanya’da yaşayan Kütahya Hisarcık ilçesi Şıhlar köyünden Hüseyin Demirtaş konuyu kendi köyünün hızla Sünnileşmeye doğru gittiğini yazdığında köylülerinden büyük bir tepki aldı. Gerek Demirtaş arkadaşımızın gerekse köylülerin söylediklerinde haklılık bulunmaktadır. Bu beldede yaptığımız alan araştırmasında köylülerle uzun uzun konuştuk. Tabi bu süreç yeni başlamıyor. Uzun bir geçmişe sahip. Yaşlı köylülerden edindiğim bilgilere göre Şeyhler yakınında bulunan Dereköy,Karbasan,Yeşilova,Halifeler,İshakpaşa,Kestel ve hatta bu gün ilçe olan Hisarcık da dahil olmak üzere yakın zamana kadar Aleviliklerini yaşamış, geleneklerini yürütmüş Alevi mekanları iken, bu gün Alevilikten eser kalmamış. Kesin çizgilerle Sünnileşmiştir.

70 yaşındaki Ahmet Doğru ile 74 yaşındaki Mustafa Yıldız adı geçen bu yerlerin Aleviliği yaşadıklarını hatta Şıhlara dedelerine geldiklerini, dedelerinden ikrar aldıklarını ifade ederken yanıbaşlarında bulunan adı geçen Dereköylü İbrahim Kömürcü (61 yaş), İsmail Kasap (54 ) babalarından dinlediklerini açık yüreklikle anlattılar ve Alevi geçmişlerini ifade ettiler. Karbasanlı Halil Aydoğmuş 80 yaşlarında diyor ki “ Biz Karabasan köyündeniz. Babam ölene kadar Aleviliğini terk etmedi. Mezarı dahi Şıhlar köyündedir. Bizim köyde yaşlılara sorarsanız geçmişinin Alevi olduğunu inkar etmez. Ama Sünnilikten de vaz geçmezler.”

Şıhlar Köyü’nde 2 adet gösterişli ve birisi tamamen çinilerle kaplanmış iki adet camı var. Almanya’da yaşayan Şıhlar köylülerinin bir birlerine inatlaşarak, yarışarak, çevre köylere karşı gösteriş olsun diye bu camiyi yaptırdıklarını söylüyor köylüler. Tabi bu sözleri söyleyen köylülerin cami yapımında payları da var. İki mahallenin her ikisinde de cemevi bulunmaktadır. Çok eski mekan olmalarına karşı hala kullanılmaktadır. Köyde bir rehber dede var. Önceki dede öldükten sonra Kütahya’dan yeni getirilmiş. Kendisin yetiştirmeye çalışıyor.

Belediye başkanı Medet Demirbağ oldukça bilgili. Bir dedenin bilmesi gerekli her konuyu iyi derecede biliyor. Dedenin yetişmesine yardımcı olmaktadır. Medet Demirbağ Aleviliği bildiği derecede de kuran bilgisine sahip. Yeni imar çalışmalarında cemevi için büyük bir mekan ayrmış, camilerden aşağı kalmayacak ve şu karşı tepenin üstünde yapışacak diyor. Köyde haftada iki cem yapılmakta Pazar günleri aşağı mahallede, Perşembe günleri de yukarı mahallede yapılıyor.

Belediye başkanı Anadolu Aleviliğinin yok olmadan kurtuluşu yüksek okul ve lise öğrencilerimize yurt yapmaktan geçiyor diyor. Bunu yapmadığımızda da çocuklarımızı Süleymancılar kapıyor. Demirbağ diyor köyde herkes belirli bir yaşa geldiğinde mutlaka ikrar alıyor. Bu yörede musahiplik yok. Dardan indirme yapılmakta. Dar sistemi devam ediyor. Düşkünlük var. Kısaca Aleviliğin tüm kuralları bu köyde işliyor. Belediye başkanı Hüseyin Demirtaş’a yazdığı yazıdan dolayı kızıyor. Hüseyin bir kez gelsin ceme girip ikrar alsın ondan sonra böyle konuşsun diyor. Ancak ben Hüseyin Demirtaşla da bu gördüklerimi paylaştım. Bundan sonra Demirtaş Belediye Başkanı Medet’i arayarak görüştüler. Sanırım aralarındaki problemleri çözerek her ikisi de bölgede Aleviliğe hizmet etmeye devam edecekler. Daha doğrusu Sünnüliği engellemede birlikte olacaklarını düşünüyorum.

Yine aynı yörede Şeyh Çakır Ocağının bulunduğu, aynı adla ifade edilen köy var. Bu köy bir dede olduğundan çevre Alevilerine kaynaklık yaparken, bu gün Süleymancıların (Nur cemaatının) etkisine girmiş durumdalar. Süleymancılar bu köyden gençleri okutarak kendi fikirlerini empoze ediyor, Aleviliği de nurculuk olarak öğretiyorlar. Bu gün için köyün yarıdan fazlası böyle bir kuşatma altındadır. Hüseyin Demirtaş arkadaşımız da Süleymancıların okulunda böyle bir tuzak içinde okuduğunu sonradan gerçeği anlayarak özüne sıkı sıkıya sarıldığını ifade etmektedir. Şeyh Çakır Dedeleri artık kuran ve namazı hep ön planda yaşamak ve çevresine de Aleviliğin böyle olması gerektiğini ifade etmekteler.

Şeyhçakır ve Şeyhler’e yakın Emet ilçesine bağlı Bahatlar köyü var. Köyün tümüyle Sünnileştiğini söylediler. Araştırmamın bir durağı da bu köy oldu. Bahatlar’ın bir özelliği de Meclis başkanının danışmanı, bir zamanlar Kırıkkale Üniversitesinde Doçent olarak görev yapan ve Genç Erenler adında bir dergi çıkartan Hüseyin Tuğcunun köyü oluşudur. Hüseyin Tuğcu Aleviliği Sünnilik gibi yansıtan Aleviliğin sol ve komünistlerin işgalinde olduğunu ve bundan kurtarılması gerektiğini söyleyen ve o doğrultuda çalışan bir kimsedir.. Ak Partiden millet vekili adayı olmuş, ancak Alevi olduğundan dolayı sıraya sokmadıklarını söylemektedir.

Bahatlar köyünde söylenenin tersini gördüm. Ve Aleviliğin canlı olarak yaşatıldığına tanık oldum. Bahatlar’da Mehmet Gül dede var. Rehberlik görevini yürütüyor. Mürşit Eskişehir’den geliyor ve sürekli cem yapıyorlar. Ali Doğuşan, Mevlüt Cansu, Mehmet Doğuşan ve Yusuf Tuğcu ile konuştuğumda ortak kanıları olarak şöyle dediler. “ Çevrede bizi öcü gibi görüyorlardı. Sahibimiz de yoktu. Çevrenin baskısı ve hor görmesine karşın Aleviliğimizden ödün vermedik. Üç tane televizyon yayında onu izliyoruz. Su ve Cem Tv.de kanalları açınca ağlıyoruz. Adam olduğumuzu yeni yeni anladık. Meğer bizim gibi olanlar da çokmuş.”

Gerek Rehber gerekse köylülerle konuştuğumuzda şunları aktardılar. Bahatlar 150 hane iken bu gün 50 hane kaldık. Birkaç aile iyice Sünnileşti. Biz Aleviliği köyümüzde yaşatıyoruz. Emet ilçesine göçenlerde Alevi olarak kaldı. Birkaç ziyaret yerimiz ve türbemiz var. Buralara yılın belirli günlerinde topluca çıkarız,kurban keseriz. Sultan Nevruzu yapıyoruz. Köyümüzde semahı herkes bilir. Muharrem orucu tutar, ikrar veririz. Cemevimiz yok. Ancak dedenin evinde Perşembe günleri toplanır cem yaparız. Mürşit geldiğinde de Abdal Musa cemini daha büyükçe yaparız. Namaz kılıyoruz. Biz buna alıştık. Ancak kesinlikle camiye gitmem diyor Dede.Namazımı evde kılarım. Alevilikten vazgeçemeyeceğimiz gibi namazdan da gedemiyoruz. Öyle alıştık. Rehber diyor ki Mürşidimiz Abidin Dede eskişehir’den geliyor. O bize Cemin bir yerinde ara vererek namaz kılmamız konusunda yol gösterdi. Dedeye cem ibadet değil mi dediğimizde ise Rehber Mehmet Gül gülerek mürşidimize uymak gerekir diye yanıtlıyor.

Simav ilçesinde Alevi izlerine çok sıkça rastlıyoruz. Yöneticiler ve halka “burada Alevi köyü var mı” diye sorduğumuzda. Yanıt artık yok. Biçiminde geliyor. Bize bazı köylerin artık Sünnileştiğinden söz ediyorlar. Simav’da oldukça çok türbe var. Türbeler buranın eski bir Alevi yerleşimi olduğunu kanıtlıyor. Nur cemaatının önemli kişilerinden birisi arkadaşlarımızla birlikte türbelerin gezisine eşlik ediyor. Aydın Durdu arkadaşımız anlatıyor.” Bu Recep çok tehlikeli işler yapıyor. Hep türbelerin adını değiştiriyor. Gittiğimiz birkaç türbenin levhasını sökerek kırdı. Adları bu değil diye” İşte Aleviliğin Simavda başına gelenler hep böyle olmuş gibi görünüyor.

Simav’da Şeyh Bedrettin adına yaptırılmış bir türbe var. Batı köylerine giden caddenin adı Şeyh Bedrettin Caddesi. Levhası da değiştirilmeden yaşatılıyor. Tarihçi Recep bu ismi henüz keşfedememişe benziyor. Umarım bu caddenin ve türbenin adına dokunan çıkmaz.

Domaniç İlçesi Kütahya ilinin en uzağında bulunan Osmanlı beyliğine Selçuklular tarafından yaylak olarak verilen bir yayla kentidir. Osmanlı devletinin oluşum sürecin burada Aleviler başlatmıştır. Ertuğrul Gazi oğlu Osman’a (Otman) Alevi erenlerinden Edebali’nin kızını alarak Alevilerle yakın akrabalık başlatmıştır. Osmanlı devletinin oluşum sürecinde tüm Alevilerin Osman beye destek verdiğini tüm tarihçiler teyit eder. O nedenle bu bölgenin önemli Alevi merkezi olduğu kesindir.

Ancak gezi durağımız Domaniç’e düştüğünde Kaymakama soruyorum . Bu ilçede Alevi köyü var mı? Kaymakam Saruhanlılar köyünün Alevi olduğunu söyleyince Dedenin olup olmadığını soruyorum. Genç kaymakam hemen telefona sarılarak dedeyi bana buluyor. Ve bu köye gidişimiz böyle başlıyor. Bana Saruhanlılar köyünün tümüyle asimle olduğunu söylemişlerdi. Köy kahvesine indiğimizde köylülerden dedenin evini soruyorum. Az sonra kendimizi Şefik Dede’nin evinde buluyoruz. Şefik Dede Şeyh Dede ocağına bağlı 56 yaşlarında oldukça Alevi bilgileriyle donanımlı bir kişi. Az sonra 20 yaşlarında genç kızı kapıdan görünüyor. Başı tamamen kapalı. Türbanlı mı acaba diye kızı çağırıyorum. Kız yanıma geldiğinde şu başını açta sana bir fotoğraf çekeyim deyince dedenin kızı tereddüt etmeden açıyor. Meğer geleneksel giysiler böyleymiş. Hanımı da gelince onu da öyle görüyorum. Dede ile sohbetimize eşi ve kızı da katılıyor. Alevilikte tereddüt ettiğim genç kız ve annesi Şefik dede kadar Alevi bilgisine sahip olduklarını görüyorum. Köyümüzde 4 ocaklı dede var diyor Emine Ana. Hüseyin Birol Dede, Ali Baba Ocağına bağlı, Kemal Atay Dede Arap Dede Ocağına bağlı, Sabrı Karakuş Dede Ebe Ana ocağına bağlı. Şefik dede Aydın Durdu arkadaşımızla Alevilik ve dedelik üzerine kayıt yaparken biz de Emine Ana ve kızı Filiz’le sohbet ediyoruz. Filiz bana, Sabrı Dede ile görüşün diyor. O en genç olanı. Filiz Sabrı Dede’yı arayıp randevuyu alıyor.

Saruhanlılar Köyü 700 nüfuslu bir köy. 200 kişisi Sünni. 500 kişi Alevi var. Ve hiç sorunları olmuyormuş. Köyde çok görkemli ve gösterişli bir cami var. Köylülerimiz yaptırdı diyor Emine Ana. Köylünün yani Alevilerin yüzde onu camiye gider. Biz gitmeyiz. Ancak köyümüzde bizim gibi düşünen yüz Alevi ancak var. Köyümüzün Sünnileşeceğini düşünmeyin diye söze karışıyor Şefik Dede. Köyün birinci azası 70 yaşındaki Sayıt Metin’de bu görüşü tasdik ediyor. Şefik dede diyor ki; Askerden gelen her genç mutlak ikrar verir. Cem yapılırken duvaza geçince ikrarsız olanlar dışarı çıkartılır. Cem yapılırken talipler mazeretsiz, dededen izin almadan asla ceme gemlemezlik yapamazlar. Ancak dede izin verecek ki talip gelmesin. Gelmezse dede onu cezalandırır.

Köyümüzde cemevi yok. Gördüğünüz gibi her ocak dedesinin evi cemevidir. Özellikle köylülere sorduğum klasik sorum hangi televizyonu izliyorsunuz. Görüştüğüm elli kişi de aynı sözü bana naklediyorlar. Bizim televizyonumuzu. Yani diyorum. Su ve Cem diye yanıtlıyorlar. Televizyonlardan cem törenlerini asla kaçırmıyorlar.

38 yaşlarındaki Sabrı dedeyi dükkanında ziyaret ediyorum. Çok ateşli ve heyecanlı. Elinde televizyon kumandası durmadan kanalları değiştiriyor. Diyor ki bizim de sahibimiz varmış. Uzun bir sohbete giriyoruz dede ile. Dede her yıl Hacı Bektaş’a ziyarete ailesiyle ve komşularıyla gidiyormuş. Her Perşembe cem yaparız,hiç aksatmayız. Ancak yazın üç ay iş zamanı ara veriyoruz. Köyünüzde cami var namaz kılıyor musun diyorum. Sabrı dede namazı hiç kaçırmadığını söylüyor. Peki cem ibadet değil mi dediğimde dede tereddüt etmeden elbette diyor. Ben ısrarla namazı ve sonuçlarının Sünniliğe götüreceğini söyleyince dede; O yönüme lütfen karışma Alevilik konuşalım diyor.

Aleviliğin en çok konuşulduğu ilçe de Gediz. Gediz de kültürel kalıntılardan anladığımız kadarıyla geçmişi Alevi. Ancak bu güne kalmış sadece bir belde var. Akçaalan beldesi. Akçaalan’ın yüzde doksanı Alevi, yüzde onluk bir nüfus Sünni. Belediye başkanlığı bu dönem Ak Partiye verilmiş. Anlattıklarına göre hem hizmet, hem de başkanın kişilikli bir Sünni olması. Ayırım yapmadıklarını söylüyor köylüler. Ancak dışarıdan duyduklarımız bu köyünde tamamen Sünnileştiği yönündeydi.

Ankara’da iken Belediye başkanı beni arıyor: Köyümüze halk kültürü araştırmasına gelecekmişsiniz. Evet geleceğiz diyorum. Beklediklerini söylüyor.

Ancak Gediz ilçesinde bir günlük bir araştırma çalışmamız var. O köye zaman olur mu bilemeyiz. Kütahya’nın tümü yani İlçe ve köylerinde yapacağımız halk kültürü alan araştırmasına 15 kişilik bir araştırma gurubu ile katılıyoruz. O nedenle de daha önceden bir ön araştırma yapmamız.Kaymakam, Belediye başkanları ile ön görüşme yaparak çalışmaya başlamak durumundayız. Ben ekibin başkanıyım. Ekibi nasıl bir çalışmaya hazırlayacağım konusunda yöneticilerle ön görüşme yapıyorum. Bütün yöneticiler o ilçede bulunan Alevi köylerini ön planda söylüyor ve bizi o tarafa yönlendiriyor. Çünkü çalışma konumuza kaynaklık yapacak geleneksel kültür Alevi köylerinde canlı yaşamaktadır.

Gediz Kaymakamı, Belediye Başkanı ve Halk Eğitim Müdürü öncelikle bana Akçaalan köyünü ve burada her türlü bilgiye ulaşacağımız konusunda telkinde bulunuyorlar ve aynı köyden bir de rehber veriyorlar. Rehberimizi bulup köye gidiyoruz. Rehber otuz beş yaşlarında genç birisi, bütün konularda bilgisi var. Akçaalanı iyi biliyor. Köyümüzde hiç sorun olmaz. Eskiden vardı, bu gün için kardeş gibiyiz. Ben Milliyetçi Hareket Partisindenim,ancak beni herkes yadırgamaz. Köyde beş dede var. 3 dede çok iyi. Ama iki dede sorun yapıyor.Pek sevilmiyor diyor. Köye inince de biz belediyeye bırakıp geri dönüyor. Biz köye ulaşana kadar belediye başkanı dört dedeyi toplamış, köyden halkdan başka adamlarda var.

Ekibimi konularına yönlendirip ben dedelerle köyün üst tarafında mezarlığın yanında bulunan görkemli görüntüsüyle bir camiyi andıran cemevine çıkıyoruz. Zaten cemevini gezerken dedeler buranın mimarisinin Kütahya’da bir camiden esinlendiklerini söylüyorlar. İki Dede Işık Ali Ocağına bağlı : Hüseyin Kahraman Dede (50), Eşref Kıralp ( 78) anlaşılan rehberin söylediği sevilmeyen bu iki dede. Öncelikle bu iki dedeye camiye gidip gitmediklerini soruyorum. Hayır diyorlar. Bizim ibadetimiz cemevidir. Ve böylece neden sevilmediklerini hemen anlıyoruz. Diğer dedeler ise Işık Çakır ocağına bağlı dedeler. H. Ali Kartal (60),Mehmet Akalan (71), Ramazan Dağcı (53), Mustafa Koçyiğit (65) dedeler de bu ocağa bağlı. Dedelerle cemevi önünde sohbet ederken Hüseyin Ali Kartal dede de aramıza katıldı. Devlet gelir de Kartal dedenin haberi olmaz mı. Sanıyorum ilçeden haber alınca acele geri köye dönmüş. Doğrusunu söylemem gerekirse Kartal dedeyi görür görmez hacı hoş geldin dedim. Yanılmamışım. Kartal dede hacca gidip döndükten sonra görüntüyü de değiştirmiş.

Hüseyin dede diyor ki Hüseyin Ali dede geleneği değiştiriyor. Sünniliği ceme sokuyor,cemde olmayan kuralları cem kuralı gibi ceme sokuyor. Örneğin kadınlar posta niyaz edemiyorlar. Kartal dedeye soruyorum. Dede doğru mu? Dede doğru diyor kadınlar bulundukları yerde niyaza durmalılar. Dede diyor ki kuranda mezarın üzeri örtülmez. Yani dede türbe geleneğine de karşı çıkıyor. Dede yolunu bulmuş demekten gayrı sözümüz olmaz diyoruz. Ancak Hüseyin Ali Kartal dedenin mantığı kısa zamanda Akçaalan köyünde Alevi geleneğini yok eder kanısındayız. Gerçekten de Akçaalan Kasabasında dedeler ikiye bölünmüş durumdalar.

Hüseyin Dede gücünce Aleviliğe sahiplenmeğe çalışıyor. Yan yana yaşamamız doğru yoldur,ancak inanç ve düşüncelerimize saygılı olmalıyız diyor. Dedenin eşi Fatma Ana Alevi geleneğini küçük yaşlarda cemlerde öğrenmiş, deyişler okuyor. Cemlerde zakirlik yapıyor. Kızı Meryem ise annesine yakın bilgilere sahip.Akçaalan kasabasında 24 adet türbe bulunmaktadır.2500 nüfusa sahip beldede nüfusun yüzde doksanı Alevi, yüzde onu kadar Sünni bulunmaktadır. Gediz ilçesinin Sünnileşen Alevi köyleri: Hacıbaba Köyü, Tekkeköyü (Pınarbaşı), Arapşah, Eceköy, Aşıkpaşa, Yeşilova, Eski Gediz

Başka bir ilçemiz de Tavşanlı. Tavşanlının bu günlere ulaşan tek bir Alevi köyü kalmış. Bu köyün önemli bir özelliği var. Hacı Bektaş velinin önemli halifelerinden, yani çalışma arkadaşlarından Sarı İsmail’in türbesinin bulunduğu köy. Köyün adı Dedeler Köyü. Kütahya ve çevresine dede yetiştirmek için bir zamanlar bir okul olan Dedeler Köyü tamamen Sünnileşmek üzere. Herkes on seneden beri cem geleneğini bırakmış, camiye gidiyormuş. Köye ilk gittiğimde ilçenin yerlisi olan kütüphane müdürüne beni bu köye götürmesini rica etmiştim. Kütüphane müdürü bu köyün asimle olduğunu söyledi .Ben yine de gitmek istiyorum deyince kırmadı. Arabamızla daha doğrusu resmi araçla Sarı İ;smail’in türbesinin önünde durduk. Türbenin hemen önünde görkemli bir cami var. Cami ve türbe arasında Sarı İsmal zamanından kaldığına inanılan tarihi çeşmenin önünde on kadar kişi toplanmıştı. Bizi görünce ayağa kalktılar. Hoş beşten sonra buranın Alevi köyü olup olmadığını sorduğumda ilk yanıt hayır olarak verildi ve orada bulunan kişilere tek tek Alevi misin? Diye sorduğumda kimseden yanıt alamadım. Ancak içlerinden birisi yüksek sesle Ali oğlu aliyim ve Alevinin hasıyım diye bağırdı. Ancak aradan bir dakika geçmeden ezan okunmaya başlayınca camiye ilk koşan o oldu.

İkinci gidişimde köyün emekli öğretmeninin iyi saz çaldığını, dede olduğunu söylediler ve kendisin halk eğitim müdürünün odasında gördüm ve konuşmaya başladım. Adı Hasan Kılıçaslan,56 yaşlarında ve oldukça nitelikli ve Alevi kalan tek kişi ve oldukça dirençli bir kişi olduğu fakat oldukça da yorgun olduğu görülüyordu. Gerçekten köylülere karşı Sünnüleşmesine direnmiş, cem cemaat demiş başaramamış. Bir yılgınlık içindeydi.Dede ile birlikte yeniden Dedeler köyüne çıktık. Tavşanlı’ya 3 km. uzaklıkta bir Alevi köyü. Dede anlatıyor: On yıl öncesinde haftada bir gün kesin cem yapılırdı. Köyün yüzde sekseni ceme gelirdi, köyde herkes ikrarlı idi, Alevi kuralları harfiyen uygulanırdı. Ancak bu kısa sürede yok oldu. Tabi bunun nedenleri var. Bir kez köye dede gelmedi. Dedelik yapanlar doğru düzgün yapmadılar. Ben ancak rehberlik yapıyorum. Tek idealim bu köyde yeniden Aleviliğin biçimlenmesi, bu yüzden Sarı İsmail Sultan Derneği kurdum. Eskiden köyümüzde şenlikler yapılırdı. Tüm Tavşanlı bizim kültürümüze hayrandı. Benim gözümde kaldı Dedeler köyünde bir Sarı İsmail Anma şenliği yapmak. Alevi federasyonlarından tek isteğim burada Alevilerin geri dönüşüm yapacaklarını düşünüyorum. Köylü yeniden televizyon izlemeye başladı. Cem ve Su Tv. Bir umut oldu.

Hasan Kılıçaslana soruyorum köyünüzde sen gibi düşünen kaç aile var? Hasan Dede beş altı diyor ve köy muhtarını öneriyor. Birkaç saat aramadan sonra Tavşanlı ilçesinde muhtarı buluyorum ve kendisiyle muhtarlar derneğinde görüşüyoruz.

Muhtar Şerif Sevilmiş beni oldukça sıcak karşılıyor.. Muhtar bana köylerinin 350 hane olduğunu ve bunun 30 hanesinin ancak Alevi olarak yaşadığını söylüyor. Bunların hepsinin de ikrarlı olduğunu ve bu hale düşmenin asıl sorumlularının dedeler olduğunu söylüyor. Son bir dedemiz vardı. Oldukça cahil, oturup kalkmayı bilmez, halkla ilişkileri oldukça problemli ve herkesle kavgalıydı. Barınamadı ve İzmir’e yerleşti. O gittikten sonra da iyice boş verildi.

Muhtar oldukça zeki, heyecanlı ve tutarlı bir kişilik sergiliyor ve Aleviliğin köylerinde dönüşüm yapabileceğine inanıyor. Birincisi Alevi televizyonlarının yayınları, ikincisi dedelerin yeniden bulunması . Çünkü köyde kocaman iki katlı yeni bir cemevi yapılmış, giriş katı düğün salonu ve üst katı cemevi, konukların kalabilecekleri odalar bile mevcut. Ancak bitirildiğinden bu yana boş. Hiç kullanılmamış. Cemevi olduğunu gösteren levha bile yok. Dede söz veriyor. Kocaman bir cemevi levhası yazdıracak ve fotoğrafını da bana gönderecek.

Kütahya’da hiç bozulmayan Alevi köyleri, İnli, Körs, Elmalı, Allıören, Aydoğmuş. Bunlardan İnli köyüne arkadaşım eski Kütahya Hacı Bektaş Derneği Başkanı Tamer Yenikaya ile gidiyorum. Tamer İnli köyünde doğmuş, Ali Aksüt’ün deyimi ile Küçük Kızılbaş Asker Cem ve annesi de var. Havva ana ille Ümmet babanın evinde konuk oluyoruz. Havva ana çok yiğit, bilinçli bir ablamız. Köylülerle sohbetimizde diyorlar ki, bizim buradan Alevilik hiç eksik olmadı. Cemimizi düzenli yaparız. Bizde herkes ikrarlıdır. Kurbanımızı keseriz, Muharrem orucumuzu tutar, aşuremizi dağıtırız. Köyümüzde tarihi bir cami var, ancak camiye giden olmayınca imam da fazla köyde kalmıyor. Kütahya da hiç bozulmayan köylerin başında bizim köyümüz geliyor. Yakın geçmişe kadar çevre köylerinde Alevi köyü çokken bu gün bu civarda sadece biz kaldık. Yanı başımızda Çobanlar köyü var. Neredeyse onu da kaybetmek üzereyiz.

Yaşlı amcalarla yaptığımız sohbet hep asimilasyon üzerinde yoğunlaşıyor. Sohbete zaman zamaman kadınlar da katılıyor. Satılmış Yonca (66), Hümmet Turgut (67), Hasan Karagüç (83) diyorlar ki; İnli köyüne komşu eski Alevi köylerini hatırlıyoruz, Yakınımızda Bayat Köyü var. Hatta köyümüzde akrabası bulunanlar bile var. Eskiden hepsi ikrarlı idi. Bu gün Alevilere en büyük düşman gözüyle bakarlar. Doğuşah,Bayramşah, Uluköy,Alayunt, bunlar bilinen dönmüş, Sünni olmuş geçmişi Alevi olan köylerdir. Doğuşah köyünde 3 aile var, hala Alevi yaşamak için direniyor. Köyümüze ceme gelirler. Ancak bu gün Çobanlar Köyü de Sünnileşme yolunda, onlar tez elden kurtarılabilir. Oraya da Çelebi dedelerinin gelmesi gerekiyor.

Kütahya merkeze bağlı İnli köyü Firik vadisi diye anılan bir ilk çağ yerleşim yeri. Köylerin en yeşili ve Kütahya’nın kuzeyinde kalan tarihi ve yeşillikleriyle ünlü bir Alevi köyü. Kütahya’ya büyük bir cemevi yapılıyor. Tamer Yenikaya cemevinin temelini başkanlığı döneminde atılmış, belirli bir seviyeye gelen cemevi bitirilmeyi bekliyor. Tamer memuriyetin Kütahya’da getirdiği sıkıntıdan dolayı başkanlığı Hüseyin Erdoğmuşa devretmiş.

Kütahya merkezde hiç bozulmadık birkaç köy daha var bunların başında Körs, Aydoğmuş, Elmalı köyleri gelmektedir. Körs köyünde Hüseyin Gazi Türbesi bulunmaktadır. Hüseyin Gazi Ocağı dedelerinden Ali Karaaslan Dede var. Cemleri idare ediyor. Kendisi Kütahya’ da iş yeri olmasına karşın zamanın bir bölümünü dedelik için ayırmaktadır. Elmalı Köyü Körse çok yakın köylerdendir. Her yıl yaz etkinliklerini birlikte düzenliyorlar. Bu günkü Kütahya Hacı Bektaş Derneğinin başkanlığını yapan Hüseyin Erdoğmuş Elmalı köyünden. Ali Dede, Tamer Yenikaya, Hüseyin Erdoğmuş Kütahya merkezde Aleviliği her koşulda yaşatmak için çırpınan üç kişi. Cemevinin iki katının kaba inşaatı bitmiş olmasına karşın gerisinin yapılması için oldukça zorlanmaktalar. Körs ve Elmalı yakınlarında bulunan eski Alevi köyleri konusunda yaşlılardan aldığımız bilgiler şöyle; Halil Acar (58) Köy Muhtarı, Recep Kök (72), Hüseyin Işık (57) Köyümüzde belirli dönemlerde cem yapılır. Bir cami, bir de cemevimiz var.Belirli zamanlarda cem yaparız. Eskiden komşu köylerimizin cem yaptığını hatırlarız. Bu gün artık Sünnileşmiş durumdalar. Tatar Murat köyünde hala akrabalarımız var. Bunun dışındaki Çakırsarı, Altıntaş,Murathanlar,Beşkarış köylerinde Alevilik kuralları uygulandığını ve ikrar verdiklerini hatırlarız.

Merkeze yakın küçük bir Alevi köyü daha var. Teke mahallesi diye de adlandırılmaktadır. Bu köyde Seyit Ali’nin türbesi bulunmaktadır. Eksiksiz Alevilik uygulanmaktadır.

Gülağ ÖZ

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.