Türkiye'de din özgürlüğü

Türkiye'de din özgürlüğü

Türkiye'de din özgürlüğüRıza Türmen / MilliyetAvrupa Parlamentosu’nun çatısı altında 16-17 Kasım tarihlerinde...

A+A-

Türkiye'de din özgürlüğüTürkiye'de din özgürlüğü

Rıza Türmen / Milliyet

Avrupa Parlamentosu’nun çatısı altında 16-17 Kasım tarihlerinde “Din Özgürlüğü-Türkiye’nin AB’ye Uzanan Köprüsü” adlı bir seminer yapıldı. Başlıktan da anlaşılacağı gibi, seminer Türkiye’deki din özgürlüğünü AB üyeliği ile ilişkili olarak ele aldı.

Dinsel giysilerini savurarak dolaşan din adamları, Türkiye’deki dinsel azınlıkların temsilcileri, Aleviler, Protestanlar, Süryaniler, Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, hükümet temsilcileri, yerli ve yabancı bilim adamları, gazetecilerin katıldığı seminer ilginç olduğu kadar renkli bir dinler ve inançlar toplantısı idi.

Türkiye’nin eleştirildiği bu tur toplantılara genelde üst düzey katılım olmaz. Oysa bu kez, toplantıya AB’den sorumlu Devlet Bakanı Sn. Egemen Bağış katıldı. Yumuşak bir üslupla dengeli güzel bir konuşma yaptı. Sayın Bakan’ın katılımı ve konuşması dinleyiciler üzerinde olumlu bir izlenim yarattı. Toplantıda Türkiye aleyhine olan havayı yumuşattı. 

Brüksel’de bu toplantı sürerken, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2010 Uluslararası Dinsel Özgürlük Raporu yayınlandı.  Raporun Türkiye bölümünü toplantıda konuşulanlarla birlikte ele alınınca, Türkiye’deki dinsel özgürlüğün resmi ortaya çıkıyor. 

Türkiye’yi iyi tanıyan bir Alman konuşmacı, Türkiye’deki dinsel azınlıkları üç grupta topladı. Lozan Antlaşması’nda sayılan gayrimüslim azınlıklar (Ermeniler, Rumlar, Yahudiler), Lozan’dan sonra ortaya çıkan gayrimüslim azınlıklar (Bahailer, Protestanlar, Yehova Şahitleri) ve Müslüman azınlıklar (Aleviler, Caferiler).  Süryani’ler bu kategorilerin dışında. 

Gayrimüslim azınlıkların genelde bir baskı havası altında yasadıkları, sık sık tehditlere maruz kaldıkları, İslam dininden başka bir dine geçmek isteyenlerin rahatsız edildikleri, misyonerlik çalışmalarının kuşku ile karşılandığı ve resmi makamlarca engellenmeye çalışıldığı, toplumun ve basının bir bölümünün Yahudi düşmanı duygular taşıdığı belirtildi. Dinsel azınlıklara karşı şiddetin yaygın olduğu ve hükümetin bunları korumakta etkili olamadığı ileri sürüldü. 

Gayrimüslim azınlıkların sorunları ile ilgili olarak, cemaatlere tüzel kişilik tanınmamasının özellikle mülk edinme açısından doğurduğu sorunlar üzerinde duruldu. Vakıflar yasasında 2008 yılında yapılan değişikliğin yetersiz olduğu, Hazine üzerine geçirilen taşınmazların geri alınmasına olanak verilmediği ileri sürüldü. Süryaniler de ellerinden alınan topraklarla ilgili şikayetleri dile getirdiler. 

Fener Rum Patrikhanesi’nin sorunları geniş bir yer tuttu. Devletin “ekumenik” unvanını kullanmaması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun bir türlü açılamaması, İstanbul’daki Yunan Ortodoks cemaati üyelerinin azalması nedeni ile Patrik seçiminde karşılaşılan güçlükler belirtildi.

Kimlik kartlarında din hanesinin bulunması başka bir eleştiri konusu oldu. Din hanesinin boş bırakılması için istemde bulunma zorunluluğunu getiren yasa değişikliğinin yeterli olmadığına dikkat çekildi. Bu konudaki AİHM kararını Türkiye’nin uygulamadığına değinildi. 

Alevilerin sorunları üzerinde önemle duruldu. Zorunlu din dersi, cemevlerinin ibadethane sayılmaması, Diyanet bütçesinden Alevilere pay verilmemesi sık sık belirtildi.

Türkiye’den gelen konuşmacılar, Türkiye’de dinsel azınlıkların yanında, dinsel çoğunluğun da sorunları olduğunu belirterek türban sorununa değindiler.

En sert eleştiriler Avrupa Parlamentosu’nun Hristiyan Demokrat üyelerinden geldi. Ancak, aynı milletvekillerinin Türkiye’nin üyeliğine karşı olmalarının doğurduğu çelişki, bu eleştirilerin etkisini azalttı. 

Pek çok konuşmacı, Türkiye’nin verdiği sözlerle uygulama arasında bir boşluk olduğunu vurguladı. Heybeliada Ruhban okulu’nun açılması konusunda verilen ve tutulmayan sözleri buna örnek gösterdiler. Bu inandırıcılık sorunu, Türkiye’nin uluslararası alandaki görünümünü etkileyecek nitelikte. 

Yeni CHP’nin bu konulardaki tutumu bilinmiyor. Dinsel azınlıklar konusunda eski CHP’den farklı bir tutum benimsemesi, CHP deki değişimin göstergesi olacak.

Türkiye’nin tarihsel korkularından kurtularak dinsel azınlıkları koruyan, onların özgürlüklerini tanıyan bir devlet olması, daha demokrat, daha özgürlükçü bir toplum yaratmanın bir ön koşulu olduğu kuşkusuz.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy62282 = 'rturmen' + '@';

addy62282 = addy62282 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text62282 = 'rturmen' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

62282 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


Milliyet - 22 Kasım 2010

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.