Ülkeyi yönetenler seyretti

Ülkeyi yönetenler seyretti

Ülkeyi yönetenler seyrettiAydınlar Sivas Madımak Oteli’nde 8 saat kuşatma altında tutulurken hükümet sözcülerinin açıklamaları...

A+A-

Ülkeyi yönetenler seyrettiÜlkeyi yönetenler seyretti

Aydınlar Sivas Madımak Oteli’nde 8 saat kuşatma altında tutulurken hükümet sözcülerinin açıklamaları devletin sorumluluk payını ve ülkeyi yönetenlerin aymazlığını gözler önüne seriyor

İnsanlar 2 Temmuz 1993 günü Madımak Oteli’nde yakılmayı beklerken, devlet ve hükümet sözcülerinin açıklamalarını anımsıyor musunuz? Hiç unutulmaması gereken bu sözler, Sivas cankırımında devletin sorumluluk payını ve ülkeyi yönetenlerin aymazlığını gözler önüne seriyor.

Süleyman Demirel (Cumhurbaşkanı): “Devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir. Ona gayret ediliyor.”

Tansu Çiller (Başbakan): “Devlet oradadır. Sayın İçişleri Bakanı oradadır. Güvenlik güçleri oradadır. Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir şekilde zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan da yoktur. Dolayısıyla olay, bir otelin yakılması ve içinde olan vatandaşlarımızın ölmesi ile ortaya çıkmıştır.”

Erdal İnönü (Başbakan Yardımcısı): “Güvenlik güçlerimiz, vatandaşlarımızın zarar görmemesine dikkat ederek olayları kontrol etmeye çalışmışlardır. Olaylar sırasında, güvenlik güçlerinin özverisi sayesinde itfaiyeye yol açılmış ve vatandaşlarımızın daha fazla zarar görmemesi sağlanmıştır.”

Mehmet Gazioğlu (İçişleri Bakanı): “Olaylar, Aziz Nesin’in, halkın inançlarına karşı bilinen tahkir ve tahrik edici konuşması ve Türk halkını aşağılayıcı deyimleri yüzünden başlamıştır. Yangın, önceden planlanmış bir olay değil, topluluk psikolojisi ile ortaya çıkmıştır. Aziz Nesin hakkında soruşturma başlatılmıştır.”

Evet, aymazlık içindeki DYP-SHP hükümetinin Sivas toplu öldürümü karşısındaki tutumu budur. Peki, muhalefet partilerinin durumu bundan farklı mıdır? İşte birkaç örnek:

Mesut Yılmaz (Anavatan Partisi Genel Başkanı): “Bu olayda devletin valisinin hatası olup olmadığı araştırılmalıdır. Devletin valisi, yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de, halkımızın dini duygularını rencide eden, dini değerlerle alay eden bir konuşmacıya karşı tepkisiz kalmışsa, milletin o valiye güvenmesini bekleyemezsiniz. Fikir özgürlüğüne bizden daha saygılı bir zümre görmüyorum. Ama fikir özgürlüğünün, halkımızın mukaddes değerleri için kullanılmasına hiçbir şekilde kayıtsız kalamayız.”

Necmettin Erbakan (Refah Partisi Genel Başkanı): “Buraya belirli kişiler gönderilmiş; Milletin inancını, dinini tezyif eden (küçülten) sözler sarf edilmiştir. Bunlar suç işlemiştir, ama devletin valisi bunlara ev sahipliği yapmış, teşvik edici konuşmalarda bulunmuştur. Sıvas halkı, dini tezyif olayı karşısında çok doğal olarak reaksiyon göstermiştir. Bu tepki, medeni ölçüler içinde olmuştur.”

Muhsin Yazıcıoğlu (Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı): “Türkiye’de ve yurtdışında, sözleriyle büyük tepkilere yol açan Aziz Nesin’i Sıvas gibi hassas bir ilimize getirerek zehrini kusmasına sebep olanlar, olayların birinci derecede sorumlusudur. Halkımız kışkırtılmıştır, tahrik edilmiştir. Olayların baş sorumlusu, görevini kötüye kullanan, tahrik unsurlarına yardımcı olan kültür müdürü ve validir, Kültür Bakanlığı’dır. 35 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin birinci derecede sorumlusu olarak Aziz Nesin hakkında soruşturma açılmalı, iç ve dış bağlantıları araştırılarak kamuoyu aydınlatılmalıdır. Nesin’in TCK’nin 149/1 No’lu maddesine göre hakkında kanuni işlem yapılmalıdır.” 
 
TOPLU ÖLDÜRÜMÜN KÖKTENDİNCİ KAHRAMANLARI(!) BÜYÜK BİR PERVASIZLIK ÖRNEĞİ GÖSTERDİLER

Mahkeme salonu savaş alanı

Bu davanın yargılama aşamasında, olayın karanlık yönleri tümüyle aydınlatılamadı. Öte yandan, haklarında tutuklama kararı bulunan sanıklarından, başta Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak olmak üzere dokuz şeriatçının Almanya ve Suudi Arabistan’a sığındıkları öğrenildi. Sıvas olayına adı karışanlardan, dönemin Sıvas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, daha sonra Refah Partisi’nden milletvekili seçildi. Aynı partinin Sıvas milletvekili (daha sonra AKP kurucusu ve Başbakan Yardımcısı) Abdüllatif Şener, Meclis Araştırma Komisyonu’nun konuyla ilgili raporuna “karşı oy yazısı” yazarak, Sıvas’taki olaylardan Aziz Nesin’i sorumlu göstermeye çalıştı. Yine aynı partinin milletvekillerinden ve REFAH-YOL hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, hem avukat, hem bakan olarak Sıvas katliamcılarına her türlü yardımı yapmaktan geri durmadı. Kazan, bugün bile Sıvas kıyımı konusundaki tutumundan pişmanlık duymadığını rahatlıkla söyleyebilmektedir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, şeriatçı ayaklanma sırasında Sivas Valisi olan Ahmet Karabilgin, olayları, “devlete karşı irticai tertip ve kalkışma” olarak değerlendirirken, aymazlık içindeki DYP-SHP hükümetinin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, “Yangın, önceden planlanmış bir olay değil, topluluk psikolojisi ile ortaya çıkmıştır” diyerek, birçok sağcı politikacı gibi o da olayların sorumlusu olarak Aziz Nesin’i gösterdi.

İşte bu koşullarda görülen Sivas Davası’nda, toplu öldürümün köktendinci kahramanları (!), sokaklardan sonra mahkeme salonunu da büyük bir pervasızlıkla savaş alanına çevirmekten çekinmediler. İzlediğim karar duruşmasında, DGM yargıçlarının bu saldırganları engellemek yerine, adeta kaçarak mahkeme salonunu terk ettiklerini gördüm.

‘ZAMANE’ DEMOKRATLARI NE DEMİŞTİ?

• “Sıvas’ta meydana gelen olaylara, Aziz Nesin’in tahrik edici konuşması, Türk halkını aşağılayıcı deyimleri ve Kültür Sarayı’nın önüne dikilen ozan heykeline duyulan tepki sebep olmuştur.” (Mehmet Gazioğlu, İçişleri Bakanı, Zaman, 4 Temmuz 1993)

• “Aziz Nesin ve yandaşları, muhtemelen geçmişte de benzeri senaryolarda rol almışlardı, ama ilk defa ellerindeki kanla yakalandılar. Sıvas’ta hayatlarını kaybeden 35 kişiyle çok sayıda yaralı, onların tahriklerinin kurbanıdırlar. Psikolojide ‘şartlı refleks’, fizikte ‘etki-tepki yasası’ olarak bilinen evrensel kural, şaşmaz hassasiyetiyle kendini gösterdi ve mozayiği çatlatan bu olaylar meydana geldi. Tahrik ortada olduğu için sorumluları da belli. (...) Bu iş, komik hikâyeler yazmaya benzemez. Aziz Nesin ve yandaşlarının kimin namına hareket ettikleri mutlaka ortaya çıkarılmalıdır.” (Fehmi Koru, Zaman, 4 Temmuz 1993)

• “Sıvas olayı yok. Alevi-Sünni meselesi de yok. Sadece ve sadece Aziz Nesin olayı var. Rus Ateist Cemiyeti’nin mensubu gibi Sıvas’ta konuşan Aziz Nesin ve onu davet edenler, bu olayın mesulüdür.” (Hekimoğlu İsmail, Zaman, 4 Temmuz 1993)

• “İl, tahriklere çok müsait bir yöremiz. Aziz Nesin’in yaptığı tahrikkâr konuşmasını nefretle kınıyoruz. Yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumun moral değerleriyle oynamak, ateşle oynamaktır. Toplumun duygularıyla oynayarak ‘dinci, şeriatçı’ diye insanları tasnif etmek kışkırtıcılıktır. Aziz Nesin’in tutumunu yadırgıyoruz. Şunu sormak istiyoruz: Aziz Nesin bu tutumuyla kimin hesabına çalışıyor?” (Hak-İş Yönetim Kurulu açıklamasından, Zaman, 4 Temmuz 1993)

• “Sıvas olayları sonrasında Müslümanların sabırlı olması gerekiyor. Müslümanlar bu oyuna alet olmamalı. Müslümanları anlıyorum, büyük tahriklere maruzdurlar, ama şereflerini koruyacakken ülkelerini kaybederler. Onlara büyük sabırlar diliyorum.” (Prof. Dr. Mahir Kaynak, Zaman, 4 Temmuz 1993)

• “Devlet, Aziz Nesin gibi tahrikçilere fırsat vermemelidir. Alevi-Sünni kargaşası, Cumhuriyet neslinin acı mahsulüdür. Ateist keşişlerin sahneye koyup tezgâhladığı bir dizi anarşik senaryolardır.” (Zaman, 5 Temmuz 1993, ‘Başyazı’)

• “Müslüman öylesine mahkûm edilmiş ki, savunma hakkı bile yok. Neticede Aziz Nesin haklı; dinini, imanını koruyanlar haksız... Buna da demokrasi, inanç özgürlüğü, hukukun üstünlüğü vs. diyorlar.” (Hekimoğlu İsmail, Zaman, 5 Temmuz 1993)

• “Sıvas’a davet edilen ateist Aziz Nesin’in, halkın inanç ve değerlerine sadistçe saldıracağını aptallar bile kestirebilirdi. Ama onu davet edenler ya bunu kestiremeyecek kadar basiretsizdi ya Sıvas halkının onurunu, değerlerine bağlılığını ve tepki gücünü bilemeyecek kadar insanlara yabancı ve cahildi, yahut da bunların olacağını bile bile, belli bir amaçla o kişiyi Sıvas’ta konuşturmuşlardır. Her üç duruma göre, onlar da olayın müsebbipleridir.” (Doç. Dr. Mustafa Çağırıcı, Zaman, 6 Temmuz 1993)

• “İslam dini kesinlikle laiklikle bağdaşmayan, çatışmaya düşen bir dindir. Bir Müslümanın laik olması olanaksızdır. Müslümansa laik değildir, .laikse Müslüman değildir.” (Süleyman Ünal, Zaman, 9 Temmuz 1993)
 
‘Anlaşıldı müdahale etmeyin’

Olay sonrasında birçok hükümet yetkilisi olay yerini ziyaret etti, incelemelerde bulundu. Ancak olay günü telsiz konuşmalarındaki tüyler ürpertici konuşmalar hâlâ zihinlerimizde. Telsizde şöyle diyordu:

-Binayı taşlama devam ediyor...

- Anlaşıldı, müdahale etmeyin... 

KUŞKULU DURUMLAR

• Şenliklerden birkaç gün önce, Sıvas’ın RP’li Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Hicret Koşusu” adı altında sözde bir spor etkinliği düzenliyor. “Sporcu” kimliğiyle çevre illerden getirilen militanlar, dinci vakıfların yurt ve konukevlerinde ağırlanıyor. Bu militanlar, “Hicret Koşusu” bittikten sonra da kentten ayrılmıyorlar.

• Sıvas Belediyesi, konuk sanatçıların kaldığı Madımak Oteli’nin önünde durduk yerde kaldırım çalışması başlatıyor ve buraya kamyonlarla taş yığılıyor. Bu taşlar daha sonra otele düzenlenen saldırıda kullanılıyor.

• Kentte görevli özel eğitimli güvenlik görevlileri, şenlikler başlarken, geçici görevle başka bir ilçeye gönderiliyor. Binlerce şeriatçı oteli kuşattığında, ortalıkta birkaç trafik ve karakol polisi bulunuyor.

• MİT’in Sıvas Bölge Başkanı, olay çıkacağı bilgisini Sıvas Emniyet Müdürlüğ’ne resmi bir yazıyla bildirmek yerine, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğ’nden bir polis memuruna sözlü olarak iletiyor.

• Başta Aziz Nesin ve eski SHP Milletvekili Arif Sağ olmak üzere, Madımak Oteli’nde mahsur kalan bütün konuklar, gericilerin kuşatması altında olduklarını telefonla Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’nün yanı sıra birçok devlet ve hükümet yetkilisine, parti temsilcisine bildiriyorlar. Durumun ciddiyeti bilindiği halde yetkililer, kendilerini arayanlara, “Korkmayın, gerekli önlemler alındı” demenin ötesinde bir şey yapmıyor. Sekiz saat süren kuşatma sırasında hiçbir somut önlem alınmıyor, otelin çevresindeki öfkeli kalabalık dağıtılmıyor.

Tüm bu gerçekler karşısında, “Demek ki, katliamın gerçekleşmesini isteyen ve bu nedenle önlem alınmasını engelleyen gizli bir güç vardı ortada” diye düşünmekten alamıyoruz kendimizi.

Sözde Hicret koşusu için geldiler kentten ayrılmadılar

Şenliklerden birkaç gün önce ‘Hicret Koşusu’ için çevre illerden gelenler dinci vakıfların yurt ve konukevlerinde ağırlandı. Bu militanlar koşu bittikten sonra da kentten ayrılmadı. Durduk yerde belediye tarafından Madımak Oteli önünde başlatılan kaldırım çalışması için taşlar yığılıyor.

HAZIRLAYAN : ATİLLA AŞUT
CUMHURİYET - 3 Temmuz 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.