ÜMİT BAYAZOĞLU : 'Alevi Açılımı' ve ÖSS'niz Batsın

ÜMİT BAYAZOĞLU : 'Alevi Açılımı' ve ÖSS'niz Batsın

ÜMİT BAYAZOĞLU : 'Alevi Açılımı' ve ÖSS'niz Batsın“ÖSS’niz batsın!” Bu bir duvar yazısı, Kadıköy’de...

A+A-

ÜMİT BAYAZOĞLU : 'Alevi Açılımı' ve ÖSS'niz BatsınÜMİT BAYAZOĞLU : 'Alevi Açılımı' ve ÖSS'niz Batsın

ÖSS’niz batsın!” Bu bir duvar yazısı, Kadıköy’de çarşı içinde bir duvarda okudum. Bir lanet cümlesiyle başlayan bu satırlarım, üniversite adaylarını ve bunların yakınlarını üzebilir. Gerçekle yüzleşmeyi göze alamayanlara tavsiyem, bundan sonrasını okumasınlar. Bu gün (tekinin elinden bir iş gelmez) 1 milyon 700 bin lise mezunu genç üniversite sınavına girdi. Bunların çok küçük bir kısmı “suni olarak yaratılmış olan kontenjandan” istifade herhangi bir okula kapağı atacak. Bunların da ancak çok küçük bir bölümü idealindeki okula girebilecek, gerisiyse suni kontenjanda kaybolup gidecek. Suni kontenjandan kastım; malum mektupla öğretim palavrası, daha dün açılmış yüksek okullar, inşaat halinde, hocasız üniversiteler, vs. Kazanamayanlarsa yine sokağa düşecek. Erkekler kahvehanelere, birahanelere, kızlar yine evlerine kapanacak. Durumu iyi olanlar geçen sene olduğu gibi yine dersanelere gidecekler. Ömürlerinden bir yıl daha harcadıktan sonra yeniden üniversite sınavına girecekler. Yine kazanamayacaklar, bir yıl daha kaybedecekler, sonra bir daha. Fakat askerlik ancak iki defa ertelenebildiğinden, bu döngü erkek öğrenciler için iki seneyle sınırlı. İki sınavda girdin girdin, giremedinse doğru kışlaya, daha doğrusu doğru savaşın göbeğine.

Kızlar askere gitmediğinden ilk bakışta şanslı gibi görülebilir. Ama onların da “koca” derdi var. Hem geleneğin içinde kalıp, hem de cinselliğini özgürce yaşabilmesi için “evlenmek zorunda”. Hem de çoğu zaman kendisinin seçmediği biriyle. Çevresinden biriyle evlenirse, annesinin-babasının kaderini paylaşacak, köyünde, kasabasında kalacak. Bir de türban cebri sözkonusu çoğu için. Ya takıp “özgürleşecek” ya da babalar, dedeler, abiler, amcalar zulmü altında hayatı zehir olacak. Halbuki üniversite ona aile-akraba baskısından uzak bir çevre vadediyor; kendi yolunu, kendi eşini kendisinin seçebileceği (üniversite soslu) bir ortam.

Lafı gevelemeden söyleyecek olursam, bugün üniversitelerin önünde kuyruk olmuş iki milyona yakın öğrenciye bakıp da sakın ha “vay be, şu memleketteki üniversite aşkına bakın!” demeyin. Bu iki milyona yakın gencin yüzde 99’u askerden kaçmak ve kendine makul bir eş bulmak için o kuyrukta bekliyor. Mesela üniversite mezunlarının yedek subaylık hakkı iptal edilsin, keza memur olmak için üniversite mezunu olma şartı kaldırılsın, bakın o zaman üniversitelerin önünde kuyruk-muyruk kalıyor mu! (Geçtiğimiz günlerde tarikatçı YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan buna benzer bir kelâm etti, lafı adamın ağzına tıktılar, ikinci defa telaffuz etmeye bile cesaret edemedi.)

Üniversite palavrasını burada kesip, lafı AKP’nin “Alevi açılımı” palavrasına çeviriyorum: 26 Ocak 2008 tarihli BirGün’de çıkan “Aşurenin dibi tuttu” başlıklı yazımda şunu demiştim: Recep Tayyip Erdoğan, Aleviler"den günahı kadar haz etmez. Bir Şafii, köpekle karşılaştığı zaman nasıl ürker ve tiksinirse, o da bir Alevi karşısında benzer duyguları yaşar. Hele gene Bektaşiler onun gözünde tahminimce zındığın önde gidenleridir. Hani o Reha Çamuroğlu’nun düzenlediği “aşure davetinde” bunlarla öpüşüp tokalaştı, aynı sofraya oturdu ya, eminim o gece evine gidince boy abdesti alıp keferetlenmiştir. O kadar yani.

Çamuroğlu işte böyle birine biat etti. Alevi haklarını böyle birinden talep etti. Çamuroğlu Alevileri koyun, kendini de çoban sanıyor. O AKP’ye girince koyunların da peşinden geleceğini sandı, ancak başarısı Alevileri değil ama AKP’lileri kandırmasıyla sınırlı kaldı. Zaten onun muradı da (hangi partiden olursa olsun) “milletvekili” olmaktı. Bunu da başardı. Ardından “aşure” tezgâhını kurdu ama ona da Erdoğan’dan bin kat daha fazla Alevi düşmanı olan Diyanet İşleri Genel Müdürlüğü takoz koydu, proje yattı. Hem de aylar önce, fakat Çamuroğlu’na intikali geç oldu; o Başbakan Danışmanlığı’ndan daha dün istifa etti. Çamuroğlu, Sünni-Şafi Koalisyonu AKP hükümetinden Alevi ve Bektaşiler namına şunları talep etmişti:

1. Cemevlerinin ibadethane sayılması, büyük şehirlere cemevi açılması,

2. Zorunlu din dersinin kaldırılması,

3. Diyanet İşleri Başkanlığı"nın yeniden organize edilmesi,

4. Alevi köylerine cami yapılmasına son verilmesi ve imamların geri çağrılması,

5. Ders kitaplarındaki Alevilere yönelik ayrımcı ifadelerin kaldırılması,

6. Alevi toplumunun kendisini ifade etmesinin önündeki engellerin kaldırılması,

7. Dede ve Baba"ların sosyal güvenlik kapsamına alınması

8. Dede ve Baba"ların eğitimi için Alevi Enstitüsü kurulması,

9. Alevi Genel Müdürlüğü kurulması.

Taleplere biraz dikkat ederseniz, Çamuroğlu"nun asıl hedefinin, asırlardır zaten istenip duran haklardan başka Diyanet arpalığından Aleviler"e menfaat temin etmek olduğunu görebilirsiniz. Partizan istihdamı için "Alevi Genel Müdürlüğü" kuracaklar, asıl hedef bu. Kadrolar, koltuklar, makam arabaları, sekreterler, lojmanlar, sonra gelsin çaylar, yansın sigaralar. Yılda bir-iki de neşriyat yaptın mı oldu bu iş.

Hiç içinizde yolu Ankara"da Diyanet"e düşen oldu mu? Benim bir keresinde oldu. Binlerce birbirine benzeyen adam paso çay içip dedikoduya takılıp camdan bakıyor, kimisi koridorlarda volta atıyor, kimi kendi kendine konuşuyor. Sonra gün bitiyor, servis otobüslerine doluşup evlerine gidiyorlar.

ÜMİT BAYAZOĞLU
BİRGÜN -  15 Haziran 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.