Uzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSEL

Uzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSEL

Uzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSELTRT ve Kalan Müzik işbirliğinin ilk meyvesi olan Can Dündar’ın danışmanlığını yaptığı,...

A+A-

Uzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSELUzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSEL

TRT ve Kalan Müzik işbirliğinin ilk meyvesi olan Can Dündar’ın danışmanlığını yaptığı, Hacı Mehmet Duranoğlu’nun yazıp yönettiği, Toygar Işıklı’nın müziklerini hazırladığı Âşık Veysel belgeseli ‘Küçük Dünyam’ Kalan Müzik tarafından DVD formatında hazırlanıp piyasaya sunuldu. TRT ve Kalan Müzik işbirliğiyle hazırlanan bir diğer çalışma olan ve 2 CD’den oluşan Âşık Veysel albümü de DVD ile birlikte piyasaya sunulan bir başka çalışma

Ben gidersem sazım sen kal dünyada

Gizli sırlarımı aşikâr etme

Lal olsun dillerin söyleme ya da

Garip bülbül gibi ah ü zar etme

(...)

Sen petek misali Veysel de arı

İnleşir beraber yapardık balı

Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı

Ben babamı sen ustanı unutma…

Orta Anadolu’da doğmuş biri olarak, Şarkışla bizim sözlüğümüzde sıkça yer alırdı. Zira komşuyduk Sivas’la. Sadece biz biraz Karadeniz’e uzanıyorduk, kıraç topraklarda değil, gür ormanlarda Ordu’ya bakan bir köyde yaşıyorduk. Ama bilirdik, yetişen ozanları, okunan duvaz imamları… Bağlamaya her dokunuş ince bir sızı bırakırdı bizde. Sivas’ın ozanlarını, bağlamanın o konuşan tellerini kendi köyümde pek göremedim. Bizde de âşık geleneği var ama daha çok köyde kavala ağıt yakılırdı. Sanki bir terapiydi acı çekenler için; eli kulağında kadınlar, kaval çalan bir erkeğin yanına diz çöker; kavaldan çıkan ilk melodiyle ağıdına başlardı. Aklımın yeni erdiği o çocukluk döneminde ben de bir köşeye sıvışıp ağlamaya başlardım… Henüz kaybettiklerim yoktu, belki de kaybedeceklerime ağlıyordum, bilemezdim o dönemlerde…  Ama şimdi biliyorum.

Sonra kaval susar, derin bir of çekilirdi ve hemen akabinde, ‘Kara Toprak’ okunurdu…

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yarim kara topraktır.

Beyhude dolandım boşa yoruldum

Benim sadık yarim kara topraktır.

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne faydalandım

Her türlü isteğim topraktan aldım …

Benim sadık yarim kara topraktır.

Âşık Veysel’in adını ilk o çocukluk yıllarımda duymuştum. Bir efsane gibi anlatılırdı. Bir halk ozanı, bir filozoftu... Deyişleri cem törenlerine taşınmıştı. Acıları, köyde söylenen ağıtlar olmuştu. Bu yazıya vesile olan ise TRT ve Kalan müziğin desteğiyle çıkan Âşık Veysel’in ‘Küçük Dünyam’ adını verdiği belgesel çalışması ve  2 CD’lik albümü oldu. İlk elime aldığımda o yıllara gittim. Belgeseli izlemeye başladığımda ise anılar yeniden depreşti.

Âşık Veysel Şarkışla’nın Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Köyde de değil, bir yol kenarında… ‘Uzun İnce Bir Yol’da… Yıl 1894’dü. O zamanlar dünyayı görüyordu elbet. Avuçladığı ‘toprağın karasına’ kim derdi ki gün gelip türküler yakacağını… Evet, yazdı, gerçekten de toprağı kara gördüğünde…

Köyünde öyle bir salgın hastalık yayıldı ki, önce iki kardeşini kaybetti çiçek hastalığından. Kendisi mi? 7 yaşındaydı, hastalık canını almadı ama önce sağ gözünü sonra da sol gözünü kaybetti. O yıllarda tek bir rengi hatırlıyor: “Sadece kömürü hatırlıyorum, onun da rengi siyahtı…” diyor belgeselin bir bölümünde. 15 yaşına geldiğinde babasının aldığı bağlamayla hayatı başka türlü görmeye başlıyor Âşık Veysel.

Kendinden önce bildiği ozanların türkülerine bağlaması eşliğinde köy meydanlarında söylemeye başlıyor, ardından 1933 yılında Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması hayatının dönüm noktası oluyor.

Uzun İnce Bir Yoldan, Bir Yolcunun Serüveni: Âşık VEYSEL

BİR RADYO PROGRAMI VE BİR DÜŞ

Acıyla yoğrulmuş hayatını, kendi dilinde şiirler yazarak anlatmaya başladığında çekiniyor da şiir yazmaya… Neden mi? ‘Küçük Dünyam’ adlı belgeselde kendi sesinden dinleyin derim.  Hatta bir gün ilk kez bir radyoya konuk olup, sesini daha çok duyurmak için bağıra bağıra söylüyor türküsünü, istiyor ki sesi her yere ulaşsın ve bağırınca ulaşacağını düşünüyor. Programın sunucusu, “Âşık, bağırmana gerek yok herkes duyuyor seni… “ diyor. Âşık susuyor… Ve o gece sesi her yere ulaşıyor.  O gece radyoya telefonlar yağıyor, bir dinleyicisi evine konuk ediyor; ediyor etmesine de en büyük düşünü işte o gece kaçırıyor. Bu düşünde ne olduğunu yine belgeselden izleyin derim.

Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı da yaptı tabii.  Çünkü artık aranan, dinlenen bir ozandı. Yerel ses kültürünü korumuş, yetiştiği yörenin tüm özelliklerini de yansıtıyordu.

Âşık Veysel’in kullandığı teknik, Alevi-Bektaşi âşıkları/zakirleri tarafından kullanıldığı kanaati yaygın olsa da, özellikle bu düzenin kullanımının Âşık Veysel aracılığı ile yaygınlık kazandığı görüşü de sık sık dile getiriliyor.

Hatta bu düzene “Veysel Düzeni” diyenler bile var.  Âşık Veysel bir bağlama virtüözü değil elbette, ancak onun saz çalış tekniği yalın, dokunaklı ve tavırlıdır.

Benliğindeki duygusal ifade, tezene vurgularından ve tellerden çıkan dokunaklı sesten hemen anlaşılır.

İKİ HANLI KAPIDAN DÜNYAYA

Ve gelelim 1970’lere… Türküleri artık dillerden dillere dolaşmaya başladı. O yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yeniden yorumladılar. İki kapılı bir handan kocaman bir pencere açılmıştı. Günümüzde ise Tarkan’ın ‘Uzun İnce’ yorumunu herkes bilir. Âşık Veysel göremedi ama bu da dünyaya açılan penceresi oldu.

Şiirleri, ‘Deyişler’ (1944), ‘Sazımdan Sesler’ (1950), ‘Dostlar Beni Hatırlasın’ (1970) adlı kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra ‘Bütün Şiirleri’ (1984) adıyla eserleri tekrar yayımlandı.

21 Mart 1973’de ise kara topraklara karıştı. Kanserdi ve yaş 79… İşte tüm bu serüven, acı tatlı hikâyesini Can Dündar’ın danışmanlığında hazırlanan ve kendi sesinden aktarılan belgeselde bulmanız mümkün.

Kalan Müzik’in arşivlik çalışmalarından biri olan ve bir de Âşık Veysel’in iki CD’lik albümü raflardaki yerinde. Albümde, TRT arşivinde bulunan Âşık Veysel kayıtları, Kalan Müzik tarafından seçilip, temizlenmiş ve albüm olarak hazırlanmış şekilde yayınlanıyor. Albümün ilk CD’si, ustanın kendi eserlerinden oluşuyor. İkinci CD ise, Âşık Veysel’in kendinden önce yaşamış olan ozanların eserlerini yorumladığı kayıtlardan oluşuyor.

Tabii bu serinin devamı da olacağını söyleyelim. Usta âşığın 20 Mart 2009’da 36. ölüm yıldönümü anısına hazırlanan DVD ve CD’lerin yanısıra yeni yapımların yayını, TRT ve Kalan Müzik işbirliğinin diğer çalışmalarıyla sürdürülecek...

İki kapılı bir handan yürüyüp dünyaya pencere açan bu Âşık’ı dinlerken belki sizler de çocukluğunuza dönmek istersiniz, belki sizin de Âşık Veysel anlatılı bir anınız vardır…

Ne dersiniz?

GÜLŞEN İŞERİ / BİRGÜN PAZAR - 17 Mayıs 2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.