"Yavuz"seviciler işbaşında

"Yavuz"seviciler işbaşında

"Yavuz"seviciler işbaşındaFettullahçı Zaman Gazetesi'nin köşe yazarlarından Hamdullah ÖZTÜRK bugünkü köşe...

A+A-

"Yavuz"seviciler işbaşında"Yavuz"seviciler işbaşında

Fettullahçı Zaman Gazetesi'nin köşe yazarlarından Hamdullah ÖZTÜRK bugünkü köşe yazısında Yavuz Sultan Selim'i Türk-İslam birliğini kurmaya çalışan bir kahraman, Şah İsmail'i ise Osmanlı ülkesinde fitne çıkarmak için adamlar gönderen bir kişilik olarak ilan ederek, İskender Pala'ya sahip çıktı. "Sultan'ın 40.000'e baliğ Kızılbaş'ı öldürttüğünün tarihî bir mitten ibaret olduğunu" (!) aktaran ve Pala'ya teşekkür eden yazarın o yazısı:

Sultan, şah ve mat

Hamdullah ÖZTÜRK / Zaman

Alevilik Türkiye'nin sıcak gündemlerinin başında geliyor. Bu problem, Sultan ve Şah'ın siyasi mücadelesiyle gün yüzüne çıkıyor.

Şah, biraz Şamanizm geleneğinden, biraz Şia ve gulat şianın geleneklerinden yararlanıp, tasavvufun derinliğini de kullanarak büyük bir hükümdarlık hülyalarıyla yaşıyor.

Sultan, son nefesini verirken dudaklarından dökülen cümleye daha tahta oturmadan meftun olmuş ve hayatını o aşka adamış: Hasan Can, ölüm sekeratı yaşayan Sultan'a, "Hakla beraber olma zamanıdır." diyor. Sultanın cevabı: "Ya sen bizi şimdiye kadar kiminle sanırdın!"

Şah, Uzun Hasan'dan kalma hayaller için Osmanlı devletini içerden çökertme peşinde. Rivayet o ki, Özbek Han'ını yenince, kafasını kesip Osmanlı Sultanı Bayezid'e göndererek niyetini en kaba şekliyle ortaya koymaktan çekinmemiştir.

Sultan, Türklerin ve Müslümanların ihtilafından küffarın yararlanmasına bir son verebilmek için Türk-İslam birliğini en kısa zamanda kurma peşinde. İhtihaf ve tefrika endişesini yenemeden kabre girerse eğer, orada bile huzursuz olacağını düşünüyor. Çünkü düşman savletinin ancak birlik ve beraberlikle parçalanabileceğini biliyor ve ne pahasına olursa olsun o kuşatmayı kırmakta kararlı. Karşısına çıkan değil şah, babası Bayezid de olsa, karındaşı şehzadeler ve ciğerpare yeğenleri de olsa aşmakta bir an bile tereddüt geçirmeyecek kadar inançlı.

İskender Pala Bey, biri devlet olmaya çalışan koalisyonun Şah'ı, diğeri Osmanlı devletinin Trabzon Sancak Beyi olan iki idealist insanın romanını yazdı. Alevilerden de rahatsız olanlar çıktı, Sünnilerden de... Bence roman gayet başarılı. Rahatsız olmayı gerektirecek bir şey de yok. Öncelikle İskender Bey akademik bir çalışma yapmadı; roman yazdı. Ve o romanda aynı kanı taşıyan iki insan arasındaki mücadelenin ciğersuz yanını en yanık şekliyle ortaya koymayı da başardı.

Rahatsız olanlar biraz da konunun güncel tarafından dolayı rahatsız oluyor bence. Birilerinin iktidar koltuğunu ele geçirebilmek için iç ihtilafları ve kavgaları körüklemesinin ne kadar acı ve pahalı olduğunu insan hissiyatını harekete geçirerek anlatabildiği için rahatsızlık sebebi oluyor.

Bu mücadele öylesine adaletsiz cereyan ediyor ki, bizler Sultan'ın Kızılbaş'lara neler yaptığını tarihî vesikalarla doğrulanması çok zor efsaneler üzerinden ezberlemiş bulunuyoruz. Ama Şah'ın Azerbaycan ve Fars illerindeki Sünnilere neler yaptığını daha yeni duymaya başladık.

Sultan'ın 40.000'e baliğ Kızılbaş'ı öldürttüğünün tarihî bir mitten ibaret olduğunu söyleyen Feridun M. Emecen, "Yavuz Sultan Selim" kitabında tarihî vesikalar hakkında kritik yaptıktan sonra basit bir soru soruyor:

Sultan'ın 40.000 Kızılbaş'ı kırdığı söyleniyor ama bugün Anadolu'da milyonlarca Alevi var. Varlıklarını sürdürüyorlar. Ama Şah'ın ele geçirdiği yerlerde Anadolu Aleviliğinden eser kalmadı. Hepsi Acem şiası bugün! Nasıl olmuş da Aleviler kırıldıkları söylenen yerde varlıklarını sürdürebilmişler ama bey yapıldıkları, serdar yapıldıkları yerlerde kaybolup gitmişler?...

Şah'ın Türkçe şiirler yazdığını ballandıra ballandıra anlatanlar acaba bu soruya ne cevap verir?

Sultan ile Şah arasında cereyan eden ilişkinin özeti iki hükümdarın kalbindeki aşkın derinliğinde gizli aslında.

Şah, Taçlı Sultan'ı bir türlü kalbinden atamıyor ve dağılıp gidiyor. Sultan ise Ahu bakışların, Şahların da Şehinşahların da pençelerinden daha fazla azap veren acısını iliklerine kadar hissettiği halde, asla takılıp kalmıyor. İdeallerinin aşkı öylesine kök salmış ki kalbinde, her türlü güzellik, tesirini icra ettikten sonra silinip gidiyor. Asıl aşkını gölgeleyemiyor.

Rivayet o ki, Şah, Taçlı Sultan'a şiirler yazıp, Osmanlı ülkesinde fitne çıkarmak için adamlar gönderirken, Şehzade Selim tebdili kıyafet edip, Şah'ın sarayına girmiş. Onunla satranç oynayıp, sarayında mat etmiş. Çaldıran'ın sonucu aslında daha o gün belli olmuş. Şah Taçlılar, halayıklar ve kendisine neredeyse uluhiyet atfederek müritlerin gözünde yenilmezliğine inandırılan insan üstü bir olabilme için uydurma kerametlerden medet umarken, Sultan olacak Şehzade, canını kılıcın ucuna takmış. Düşmanını tanıyabilmek için Şahın satranç masasına oturacak kadar risk almış.

İskender Bey'in de Feridun M. Emecen'in de ellerine sağlık. Bizlere, güncel problemlerin arka planına farklı açılardan bakabilme fırsatı verdiler. ...

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy31875 = 'h.ozturk' + '@';

addy31875 = addy31875 + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text31875 = 'h.ozturk' + '@' + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

31875 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


Zaman - 21 Kasım 2010, Pazar

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.