Zaman yazarından çarpıcı 1 Mayıs yorumu

Zaman yazarından çarpıcı 1 Mayıs yorumu

Zaman yazarından çarpıcı 1 Mayıs yorumuNihal Bengisu Karaca : "Fetişten hakikate: Taksim'de 1 Mayıs" Doğrusu 'Taksim'de 1...

A+A-

Zaman yazarından çarpıcı 1 Mayıs yorumuZaman yazarından çarpıcı 1 Mayıs yorumu

Nihal Bengisu Karaca : "Fetişten hakikate: Taksim'de 1 Mayıs"

Doğrusu 'Taksim'de 1 Mayıs' meselesinde kafam hayli karışıktı. AK Parti hükümetinin 77'dekine benzeyen olaylar yaşanmasını engellemek istemesinde hümanist bir yan da var diye düşünüyordum.

Türkiye'nin dengesizleştirilmeye çalışıldığı bir konjonktürde benzer olayların cereyan ettiği bir 1 Mayıs, sadece ölen kişilerin ailelerini değil, sadece hükümeti değil, tüm milletin kaderini değiştirebilecek bir duruma evrilebilirdi çünkü.

1 Mayıs'a evet'ti. Fakat Taksim'de kutlama için harcanan enerjinin yarısı, şu 'sömürü' konusunun kitlelere anlatılabilmesinin dili ve yöntemleri meselesine harcansaydı mesela, daha iyi olmaz mıydı? Sendikaların ancak 500 bin gibi acıklı rakamlarla ifade edilebilen üye sayıları üzerinde durulsaydı, projektörler özel sektördeki işverenlerin sendikaya üye olan işçiyi derhal çıkarmasına, sendika tahammülsüzlüğüne ve bunun nasıl aşılabileceğine tutulsaydı mesela. AK Parti'den daha önce başlayan ve artık bir eksene oturan neo liberal politikalar ile sendikaların 'dernekleştirilmesi', keyfe keder dayanışma örgütlerine dönüşmesi, oysa sendikal hareketi boğulmuş bir ülkede demokrasiden bahsedilemeyeceği ve bunun gibi gerçekleri temize çekmeye yarasaydı 1 Mayıs? Vesaire vesaire...

Bu kafa karışıklığım 1 Mayıs günü olanlar sırasında o kadar netleşti ki olayların üzerinden 7 gün geçmiş bulunmasına rağmen bu konudaki fikrimi beyan etme gereği duydum. Çünkü hiçbir zaman partizanca tutmadığım, yer yer eleştirdiğim, ama her türden anti demokratik oluşum ve girişim karşısında halkın iradesi adına varolma çabasını umutla izlediğim hükümetin sorunları ve olayları yönetme biçiminden ilk kez bu kadar rahatsızlık duydum. Taksim'i 1 Mayıs'a açmama yolundaki kararlarını 'aldıkları istihbarata' bağlama eğiliminde olmama, devletin vatandaşını bazen vatandaşına rağmen koruma hakkına sahip bulunduğuna inanmama rağmen...

Siyasi eğilimleri ne olursa olsun, çalışanların hak taleplerine karşılık aramak için kurulmuş örgütlere karşı asimetrik savaş jargonu kullanmak, çalışanı ve onu temsil edeni varlık hiyerarşisinin en alt kısmına yerleştirmek de yeterince kötüydü. Ama kötünün bir sözden fazla bir şey olan hali, tecessüm etmiş yanıydı artık, 2 Mayıs'ta gazete sayfalarında yer alan: Acil servise getirdiği çocuğu, hastaneye atılan gaz bombası nedeniyle bayılmış olan anne. Nefes alamadığı için çocuğunu taşımakta zorlandığı her halinden belli olan bir anne. Fotoğrafı, maillerimizi şimdiden doldurmuş olan 'Anneler Günü' bültenleriyle paralel saatlerde düştü önüme. Günü geldiğinde hiç utanmadan Anneler Günü kutlanacak kadındı o. Kocası, şimdi baygın olan o oğul yerine hediye almak için, çağrıldığı alışverişe doğru yola çıkacaktı, vakti geldiğinde. Alışveriş yaparken iyiydi tüm o anneler, babalar, 'aile'! Hatta sanki bir süredir, çok alışveriş yaptığı için 'iyi' bir şeydi aile. Ama 'yahu bizde de var anne manne, ama değil hediye almak karnını zor doyuruyoruz!' demek isteyenlerin arasına karışmışlarsa, karışmaları bile gerekmez, o gün 'hastane' gibi keyfe keder(!) bir mekânda bulunmuşlarsa çok fena! Doğrusu ben, bundan daha provoke edici bir tablo, bir zihniyet ya da sistem düşünemiyorum. Gelecek 1 Mayıs, Anneler Günü'nde ve Taksim'de, 'ananı da al gel' şenlikleri şeklinde mi kutlansa acaba diye düşünüyorum.

Siyasetin bir tanımı da 'çantada keklik' sayılan kesimlerin bile, 'olayların arka planı' edebiyatına sonsuza kadar prim veremeyeceği gerçeğini öngörebilme sanatı olsa gerektir. Yansıyan 'görüntüler', 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı ısrarını bir fetişten hakiki bir talebe dönüştürmüştür. Kortejin Taksim'e girmesini engellemek ile bir hastaneye gaz bombası atmak arasındaki mesafeyi bu kadar korkunç bir hızla kat edebilen zihniyetin karşısında yer alanların da, Taksim'i fetişleştirmek gibi bir hakları vardır çünkü. Şahsen artık değil Taksim'de, Mescidü'l Aksa'da kutlayacağız deseler, şu haleti ruhiye ile gıkım çıkmaz. Çok geç de olsa, bu utancı gerçek sorumluların da paylaştığını umut ediyorum.

NİHAL B. KARACA

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy22437 = 'n.bengisu' + '@';

addy22437 = addy22437 + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text22437 = 'n.bengisu' + '@' + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

22437 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


ZAMAN - 07 Mayıs 2008, Çarşamba

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.