Zorunlu Din Dersi İşkencesi

Zorunlu Din Dersi İşkencesi

Zorunlu Din Dersi İşkencesiErgin DOĞRU(...)Bugün Kızılbaş-Aleviler yaşadıkları acılar ve katliamlara rağmen inançlarını yaşamak için...

A+A-

Zorunlu Din Dersi İşkencesiZorunlu Din Dersi İşkencesi

Ergin DOĞRU

(...)Bugün Kızılbaş-Aleviler yaşadıkları acılar ve katliamlara rağmen inançlarını yaşamak için ısrar ediyorsa devletin tekçi dayatma ve algısının iflas etmiş olduğu kabul edilmelidir. O yüzden Alevileri diyanet üzerinden tehdit etmek beyhude bir çabadır...

Okulların açılmasıyla birlikte Aleviler açısından artık kangrenleşen bir sorun olan zorunlu din dersleri tekrar gündeme geldi. Tekçi devlet zihniyetinin asimilasyon politikalarının uygulama alanı olan eğitim sistemi, tüm geriliğine ve gelen eleştirilere karşın ısrarla uygulanmaya devam ediyor. Yönetenlerin, bir yandan demokrasi, hukuk, özgürlükler için açılım seferberliği başlatıyoruz  demesine rağmen, zorunlu din derslerindeki ısrarı, bu konudaki samimiyetin göstergesi olmaktadır.

Devlet zihniyetinin değişimi ve açılımlar, ancak atılacak pratik adımlarla gelişebilir. Türkiye'nin en temel sorunları olan Kürt ve Alevi sorununun çözümü, ancak bu şekilde mümkün olabilir. Durum bu kadar net iken hükümet, adım atmak yerine sadece oyalama taktiği güdüyor. Hükümetin, Kürt sorununda ciddi adımlar atmak yerine, TRT Şeş, Yaşayan Diller Enstitüsü vb. ne içerdiği muğlâk olan ve geçiştirmeci mantığının benzerini Alevi sorununu çözme iddiasında da görmekteyiz. Alevi Çalıştayı adı altında toplanan ilahiyatçılarla, faşist eğilimli yazarlarla ve kendine yakın Alevi devşirmeleri ile sözüm ona "süreci geliştiriyoruz" denirken, Alevi askerin cenazesindeki askerin yaklaşımı ve zihniyetinin ötesine geçilmiyor. Çok basit ve pratik göstergelerden olan Cem evlerinin yasallaşması veya zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi adımların atılmasından imtina ediliyor.

Hal bu ki demokratik ve laik bir devlette zaten olmaması gereken zorunlu din dersleri, yine devletin laiklik anlayışının sonucu olan diyanetle beraber ısrarla sürdürülüyor. Asimilasyonun sürekliliğinin ve inkârın gereği olarak ilkokul çağındaki Alevi çocuklarına yapılan bu zulüm,  insanım diyen kimse tarafından kabul edilmemelidir.

Bu konuda Alevi örgütlerinin ve ebeveynlerin yürütmüş olduğu hukuki mücadelenin ulusal mahkemeler tarafından ret edilmesinden sonra, başvuru AİHM tarafından kabul edilmiştir. Türkiye'nin imza koyduğu uluslar arası anlaşmalar gereği bu kararı iç mevzuatına uydurma zorunluluğuna rağmen bugüne kadar ısrarla bu yapılmamıştır.

Kararlar uygulanmadığı gibi asimilasyon kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda mücadele yürüten Alevi örgütleri ve bireylerini tehdit ederek hedef göstermektedir. Gerekçe ise diyanete göre; "İslam ı tehdit etmek". Bu şahıslara sormak gerekiyor: Bugüne kadar zorla kendi inancınızı dayattığınız, hiçbir şekilde kabul etmediğiniz, haklarında kadılardan fetva çıkardığınız, katliamlara maruz bıraktığınız Aleviler, nasıl İslam'ı tehdit ediyor. Tüm kurumlar ve sistem sizin hizmetinizdeyken bu mümkün müdür ya da Alevilerin kendi taleplerini dile getirmesi İslam açısından nasıl bir tehdit oluşturuyor?

Bu bir hak alma mücadelesidir; çünkü Alevilerin geleceği tehdit ve tehlike altındadır. Bir toplumun geleceği çocuklardır. Alevi çocuklarının okula başlar başlamaz Sünniliği öğretmek, dayatmak her açıdan insan hakları ihlali ve zulümdür. Evinde ebeveynlerinden öğrendiklerini, okulda öğretmenlerinin yalanlamasının çocuk üzerinde yaratacağı tahribatı düşündüğünüzde, nasıl bir tehlike ile yüz yüze olduğumuz anlaşılacaktır sanıyorum. Sadece çocuklarımızın psikolojisi ile değil, yaşamları ile de oynanıyor. Okullarda Sünnilikle yetiştirilen çocuklar evde ebeveynleriyle ters düşebiliyor ya da sokakta oyun oynadığı arkadaşı tarafından dışlanabiliyor. Tüm bunları yaratan devletin tekçi mantığının asimilasyon politikalarıdır. Toplumu bu politikalar ile teslim alma mantığı, çağımızda uygulanabilecek bir yöntem değildir. Çağımız demokrasi, hukuk ve özgürlükler üzerine kuruludur. Buna ulaşmanın yolu ise farklılıkların özgürce yaşayabilmesi ve kendini ifade edebilmesidir. Bugüne kadar baskı ve zor ile uygulanan asimilasyon politikaları tüm barbarlığına rağmen tutmamıştır. Bugün Kızılbaş-Aleviler yaşadıkları acılar ve katliamlara rağmen inançlarını yaşamak için ısrar ediyorsa devletin tekçi dayatma ve algısının iflas etmiş olduğu kabul edilmelidir. O yüzden Alevileri diyanet üzerinden tehdit etmek beyhude bir çabadır. Kızılbaş-Aleviler ateşle sınanarak bugünlere gelmiştir ve geri adım atmaları mümkün değildir. Yapılması gereken; kaba, retçi politikalardan vazgeçerek özgürlüklerin ve demokrasinin önünü açmaktır. Bu noktada atılacak iyi niyet adımı ise okullarda çocuklarımıza uygulanan zorunlu din dersleri işkencesine derhal son verilmesidir. İstediğimiz çok şey değil. İsteğimiz bu ülkenin demokratik bir hukuk devleti olması içindir. Bunun yolu da asimilasyon kurumu olan diyanet kurumunun kaldırılması, bu kurumun pratikteki uygulama alanı olan zorunlu din derslerine son verilmesidir.

ERGİN DOĞRU
Özgür Demokratik Alevi Hareketi

KAYNAK : Alevihaber.com - 7 Ekim 2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.