Sulucakarahöyük Gazetesi'nde Neler Oldu -1

Sulucakarahöyük Gazetesi'nde Neler Oldu -1

SULUCAKARAHÖYÜK GAZETESİ'NDE NELER OLDUYA DA BİR İSTİFANIN ANATOMİSİ -1Aydın Şimşek (Gazetenin Gönüllüsü ve Hissedarı)Japon...

A+A-

Sulucakarahöyük Gazetesi'nde Neler Oldu -1SULUCAKARAHÖYÜK GAZETESİ'NDE NELER OLDU

YA DA BİR İSTİFANIN ANATOMİSİ -1

Aydın Şimşek (Gazetenin Gönüllüsü ve Hissedarı)

Japon yönetmen Akizaru'ya, eşleri Nagazaki'de ölen kadınların sessizliği sorulduğunda: “Bazı insanlar ses çıkarmadan da konuşurlar.” demişti.

Gazetede, 29 Mart yerel yönetim seçimleri öncesi yaşanan olaylarda, bunca haksızlığa uğramama rağmen, dört yıllık emeğin ve yaşadığım acıların etkisi ile olsa gerek, ses çıkarmadım. Ta ki, değerli abim Recai Aksu, olanları yazmamı isteyene kadar..

Gazetenin içinde bulunduğu gidişe bir son vermek lazım. Her gecen gün gazete yara alıyor. Gazete önemli. Çıkmalı.” diyerek; “sessiz konuşma”mı bozdu.

Bu yazı bugüne kadar yazılmamış ise; bunun nedeni; gazetenin tarihsel öneminin bilinci ile hareket etmem ve tartışmaların sağlıklı bir zeminde yürümediğini görmemdi. Ameliyat olmam ve yerel seçimlerin de aynı tarihlere denk gelmesi diğer nedenlerdir.  

GAZETEDE NE OLDU?

Sulucakarahöyük Gazetesi ile ilişkisi olan tüm arkadaşların bildiğini düşündüğüm, CHP ile ilgili haberin gazetede yayınlanması ilişkileri gerdi ve tartışmalara neden oldu.

İşte o haber:  

CHP'den "Zorunlu Din Dersi İşkencesine" Destek 

CHP'NİN YENİ PARTİ PROGRAMINDA ŞOK! 

CHP'nin 14. Olağanüstü Kurultayı, tüzük ve program değişikliğinin ardından çalışmalarını tamamladı. Kurultay'da kabul edilen CHP'nin yeni parti programı Alevilerin talepleri açısından büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. "Aleviler Diyanet'te temsil edilecek, Cem Evleri camilerle eşit destek görecek", "Madımak Oteli Hoşgörü Merkezi olacak" gibi vaatlerin yer aldığı programda asıl şok Zorunlu Din Dersleri konusunda yaşandı. "Din derslerinin seçmeli olmasını" savunan eski programın aksine yeni programda "din dersinin zorunlu olması ancak müfredatta tadilata gidilmesi" ilkesi kabul edildi. 

CHP'nin eğitimci kökenli eski Milletvekillerinden Mustafa Gazalcı parti programında Zorunlu din dersleri ile ilgili yapılan değişikliğe tepki gösterdi. Gazalcı şunları söyledi: 

"Gazalcı, 3 gün önce genel merkeze giderek yeni programı istediğini, kendisine “basılıyor” denildiğini belirterek, “Dün akşam gittim yine 'basılıyor' denildi. Bugün sabah geldim, masada buldum. Keşke bizim adımıza yapılan bu değişiklikler daha demokratik ve iktidara eleştiri yönelten değişiklik olsa bizi iktidar etse. Bu değişiklikler bir günde nasıl incelenebilir. Eğitim bölümüne baktım bazı eksiklikler ilk anda gördüm. Açıkları yakalamak için bakmadım. Ama yine aceleye gelmiş gibi gördüm” diye konuştu. 

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin “12 Eylül Darbesi”nin ardından müfredata zorunlu olarak girdiğini anımsatan Gazalcı, “Biz buna karşı olmalıyız. Bunu karşı çıkmalıyız. Programda bunun da olması lazım. 'Yaz aylarında Kuranıkerim kurslarına izin verilmesin' denilmektedir. Bu kursların sayısı 60 bin olan ilköğretim okullarına ulaşmıştır. Bu kurslara, okula gitmeyen çocuklar da gitmektedirler. Bu program taslağında, 'kesintisiz eğitimin 10 yıl olması' istenmektedir. Bu da istenenin gerisindedir. Biz ilgili şurada 12 yıllık zorunlu eğitim kararı aldık. Divan başkanı da bu kararı verilen kararın içindeydi” dedi. 

(…..)

KAYNAK : Alevihaber.com - 23 Aralık 2008 

Haberin tamamı ve haber fotoları için bakınız :

TÜRBANLI BAYKAL FOTOĞRAFI İSTİFA ETTİRDİ 

Hacıbektaş'ta yayınlanan Sulucakarahöyük gazetesinde "Türbanlı Baykal" fotoğrafı kriz yarattı.  

14 Ocak 2009 10:41 

Hacıbektaş'ın yerel gazetesi Suluca Karahöyük'te yayınlanan bir haber istifaya neden oldu. Gazete yönetim kurulu, Yazı İşleri Müdürü Aydın Şimşek'in görevinden istifa ettiğini duyurdu.

Olay, gazetenin 25 Aralık 2008 tarihli sayısında CHP'nin zorunlu din dersi ve Diyanet'in kaldırılması talebi yer almayan program değişikliği ile ilgili haberde CHP Lideri Deniz Baykal'ın bir adet sarıklı, bir adet de türbanlı fotomontajının yayınlanmasıyla başladı. Yayınlanan bu fotoğraf krize neden oldu. Çünkü gazetenin sahibi Naci Özçelik CHP Hacıbektaş Belediye Meclisi aday adayı, gazetenin ortaklarından Ali Kaim ise CHP'den Hacıbektaş Belediye Başkan aday adayıydı. Tam da adayların belirleneceği bir süreçte bu fotoğrafların yayınlanmasıyla başlayan süreç, istifa getirdi. 

Gazete yönetim kurulu yaptığı açıklamada; "Bu haberin çeşitli dedikodulara yol açmasından dolayı, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Aydın ŞİMŞEK yönetim kurulumuza vermiş olduğu 06.01.2009 tarihli dilekçe ile istifa ederek gazetemizdeki görevinden ayrılmıştır." denildi. 

Renk Haber /Bizim Gazete 

İstifanın ardından yazarların büyük çoğunluğu, bu “zorla istifa ettirme” olayını protesto ederek gazeteden ayrıldılar ve bazıları düşüncelerini değişik sitelerde ifade ettiler. İşte bazıları:

“Karahöyük Gazetesi'nde Neler Oluyor?

“Karahöyük Gazetesi'nde Neler Oluyor?

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Şimşek'in gazetedeki görevinden istifa etmiş olduğunu, Karahöyük Gazetesi'nin 7 Ocak 2009 tarihli sayısında kapakta yer alan, “Sulucakarahöyük Gazetesi Yönetim Kurulu” imzalı açıklamadan öğrenmiş bulunuyoruz.

“Ne var bunda, sıradan bir istifa olayı” diyenler olabilir. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil! Yönetim Kurulu, gözümüzün içine baka baka, bağımsız olduğunu savunan Karahöyük Gazetesi'ni ele vermiştir.

Açıklamayı sonuna kadar okuyunca aslında bu istifanın normal bir istifa olmadığı, birileri tarafından Aydın Şimşek'in istifa ettirildiği izlenimi öne çıkmaktadır. Bu sonuca, istifaya neden olan olaydan yola çıkarak ulaşmak da mümkündür.

İstifaya neden olarak, Gazete'nin 25.12.2008 tarihli sayısında yer alan CHP ile ilgili, Alevi Haber kaynaklı bir haber ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın sarık ve türbanlı resminin yer alması gösterilmektedir.

Bunu okuyunca, Gazete'nin internet sayfasına girdim ve bu sayıya ulaşmaya çalıştım ancak arşivden çıkarıldığını gördüm. Demek ki durum vahim! Birileri haberin gazete arşivinde durmasını bile istememiş!

Olayın kısaca özeti şudur:

Hacıbektaşlılar A.Ş. adına Karahöyük Gazetesi'nin sahibi Naci Özçelik, CHP'den Hacıbektaş Belediyesi Meclis Üyeliği aday adayı ve Gazete'nin yazar ve ortaklarından Ali Kaim ise Hacıbektaş Belediye Başkanlığı aday adayı olmuştur. Gazete'nin olaya konu olan sayısı birileri tarafından CHP Genel Merkezi'ne fakslanmasıyla Özçelik ve Kaim'in adaylıkları zora girmiştir.

Bunun faturası da Gazete'nin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Şimşek'e çıkarılmıştır.

Sözü uzatmadan şu soruları sormak istiyorum:

1- Suluca Karahöyük Gazetesi siyasi partilerden bağımsız bir gazete değil midir?

2- Eğer bağımsız bir Gazete ise, CHP'den yerel yönetim seçimlerine adaylıklarını açıklayan Naci Özçelik ve Ali Kaim'in Şirket'ten ve Gazete'den istifa etmeleri gerekmez miydi? Temiz ve halka dayalı belediyecilik anlayışı bu değil midir? Neden Aydın Şimşek istifa etmiş ya da ettirilmiştir?

3- Suluca Karahöyük Gazetesi CHP'nin yerel bir yayın organı mıdır? Eğer böyleyse bu durum, Gazete'ye emeği geçenlere şimdiye kadar neden bildirilmemiştir?

4- Olaya konu olan haber ve resim gerçek değil midir? Deniz Baykal, kameralar önünde sadece türbanlı değil kara çarşaflı bayanlara parti rozeti takmadı mı? CHP, oy kaygısıyla Sünni İslam'a yakınlaşmıyor mu?

5- Bir gazete bir adayı destekleyebilir ama bir gazete ile ekonomik ve hukuki ilişkisi olan birileri, eski durumlarını değiştirmeden adaylıklarını açıklayabilirler mi?

6- Bu mudur demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden yana yayıncılık anlayışı? Bu mudur demokratik tutum ve farklı düşüncelere, eleştirilere tahammül? Bu zihniyetle mi gerçekleşecek farklı yerel yönetim anlayışı?

Bu sorular mutlaka yanıtlanmalıdır.

Karahöyük Gazetesi'ne ilk yazmaya başladığım dönemlerde, “Gecikmiş Bir Merhaba!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Ve şunu demiştim:

“Birileriyle aynı kulvarda koşmak; bir fikirsel bütünsellik oluşturmak ve yaşamda bunun gereklerini yerine getirmekle mümkündür. Çoğu kez, aynı yerde bulunmak, aynı düşünsel yelpazede yer almak mekanik bir tarz olarak algılanmakta ve sayısal bir toplam olarak algılanmaktadır. Gazete etrafında duran her unsuru birbirine bağlayan ve sonuçta farklılıklar korunarak uyumlu bir bütünsellik oluşturan bir “iç bağ”ın sağlanması, bir arada durmanın ölçütüdür. Gazetenin ortaya çıkmasına neden olan ihtiyaç ne olursa olsun, ilk hareket noktasında tohumu atılan sevgi, paylaşım ve dayanışma duygularıyla örülü “yaşam içerisinde duruş”un tüm unsurlara nüfuz edebilmesini sağlamak gerekmektedir. Devrimci ve demokratik mücadelede çoğu zaman tek seslilik ya da çok seslilik adına kakofoniler oluştuğu görülmektedir. Aynı yelpazenin insanları olarak “ortak”lık oluştururken, bu ortaklık içerisinde farklı renklerin olması gayet doğaldır. Gazete içerisinde demokrasi kavramının ilk yapması gereken çağrışım “farklılıklara tahammül” ve bir arada yaşamı örgütlemek olmalıdır”  (01.05.2008)

Bu duygu ve düşüncelerden hareketle aranıza katılmıştım. Yaklaşık on aydır aranızdaydım ve düzenli yazmaya çalıştım. Gazete arşivinde ellinin üzerinde makalem bulunmaktadır. Yukarıda ki eleştiri hakkımı bu hukuka bağlı olarak kullandım. “Murat Karayalçın Kimin Adayı?” başlıklı yazımın yayınlanmamasının nedenini de bu yaşanan olayla anlamış bulunuyorum. Bir arada durma zemini ortadan kalktığı için aranızdan ayrıldığımı ve artık yazı yazmayacağımı bildirmek isterim.

Mehmet Ali Yazıcı

KAYNAK : Alevihaber.com - 16 Ocak 2009”  

“Sevgili Naci ÖZÇELİK

Suluca Karahöyük gazetesi sahibi  

Sevgiyle anımsadığım bir insansınız. Gazetenin çıkması için özverili çalışmalarınız bende hep saygı uyandırmıştır. Gecenizi gündüzünüze katarak insanüstü bir çaba sergilemenizi hiçbir şey unutturamaz bana. Bu bakımdan gazetenin çıkmasını daha ilk yazımda nasıl "SELAM SULUCA KARAHÖYÜK GAZETESİ ÇALIŞANLARINA" diye selamlamışsam, yine aynı coşkuyla emek verenlerini selamlıyorum.  

Ancak şuncasını söylememe izin verin lütfen. 7 Ocak 2008 günlü Suluca Karahöyük gazetemizin ilk sayfasındaki "Gazetemizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Şimşek Görevinden İstifa Etti" haberinin içime sinmediğini belirtmeliyim. Gazetenin 25.12.2008 tarihinde çıkan üstelik Alevi Haber kaynaklı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı yeni programda kabul edilen "din dersinin zorunlu olması ancak müfredatta tadilata gidilmesi" ilkesinden dolayı eleştirip sarık ve türbanlı gösteren haberden dolayı gazetenin sorumlu yazı işleri müdürünün istifaya zorlanması hoş bir durum değil. Bu haber beni çok üzdü. Mehmet Ali Yazıcı'nın e-posta ile gelen ve AlevilerTR.Org bilgisunar sitesinde de yayımlanan yazısı da üzüntümün boşuna olmadığını gösterdi.  

Bence demokrasi kültürü ve Hacı Bektaş felsefesi gereği bu yazı yayımlanmalı ve sorulara da yanıt verilmeli. Ben yazılarımdan da bileceğiniz üzere İnsancıl yazarı Cengiz Gündoğdu'yu pek seven onun yazılarını kaçırmayan biri olarak içimin sesini dinliyorum ve bir süre yazılarıma ara veriyorum. Bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. Aydın bey birlikte yola çıktığınız… taşın altına birlikte el koyduğunuz arkadaşınız ise yerel seçimlerde adayı olmayı düşündüğünüz parti yetkililerinin hoşuna gitmeyen haberden dolayı insan arkadaşından olur mu? İşte rahatsızlığımın bir nedeni bu.

Cengiz Gündoğdu şöyle der: "(…) İnsani arkadaşlıkta dikenli derede bile yürünür. Ama bizde arkadaşlıkların çoğu düz yol bitip dikenli dere başladıkta biter… 'Ben uyardım' deyip arkadaşını dikenli derede bırakan kim olursa olsun sistemin değerleriyle iç dünyası tırıllaşmış bir aymazdır…" (İnsancıl, Sayı 51, s.58)  

Ayrıca söz konusu haberin çıktığı 25.12.2008 günlü gazetenin bilgisunar sitesinden kaldırılması da rahatsızlığımın ikinci bir nedeni. Bu, gazetenin kendi belleğini silmesi anlamına gelmez mi. Bir kez ödün verildiğinde bunun sonu gelir mi?  

Sevgili Naci Özçelik, gönlüm sizlerden ve gazetenin çıkmasından yana. Ancak bir süre içimin sesini dinleyip uzaktan sevgiyle sizleri izleyeceğim… Esen kalınız sevgili Naci Özçelik ağabey…  
 
Gazi Baran/Nevşehir - 15.01.2009”  

İSTİFA NASIL GERÇEKLEŞTİ 

CHP ve Baykal'la ilgili haberin yer aldığı gazete sayıları, Demokratik Güç Birliği aday adaylarının CHP den atanmasının engellenmesi için; CHP İçe Örgütü yöneticilerinin Bayram Ayvazoğlu ve arkadaşlarının gece partiyi acıp, Ali Kaim'le ilgili kimlik bilgilerini alıp ve gazete ile ilgili haberi birleştirip genel merkeze götürdükleri, ayrıca CHP'nin Belediye Başkan adayı Ali Eğer'in listesinden Belediye Meclis üyesi olan Ali Kurnaz'ın da bu işle iştigal ettiği ve Parti Genel Merkezi'ne götürdüğü, Hacıbektaş kamuoyu tarafından dillendirilmektedir.

Tartışmaların yoğunlaştığı bir evrede, Aydın arkadaş CHP'nin adayı Ali Eğer ile görüşerek, ilgili gazeteyi CHP Genel Merkezine götürdüğü iddialarına yazılı bir açıklama yapmasını ve gazetede yayınlanmasını talep etti.  Gazeteden Suavi Cesur arkadaş'ın da tanık olduğu bu görüşmede CHP Belediye Başkan adayı Ali Eğer, gazeteyi kendisinin götürmediğini ama götüreni bildiğini ve sonra söyleyeceğini belirtti. CHP adayı, yapmadığını söylemiştir, fakat kimin yaptığı konusunda da bir açıklamada bulunmamıştır.  

CHP Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kılıç, bu haberin yayınlanmasını telafi edecek bir iş ve kendilerinin atanması için elinin güçlendirilmesini ister. İstifanın “CHP tarafından istendiği ve istifa edilmesi karşısında atanmanın yapılacağı”na inanan arkadaşlar bu talebi “yol arkadaşları!!!”ndan Aydın Şimşek'e ilettiler.

Yapılan bir dizi tartışmaların ardından Aydın arkadaş istifasını verdi. Çünkü yapılan tartışmalarda açığa çıkan ve daha yaralayıcı olan şey şudur; İstifayı isteyen gazetedeki arkadaşlara göre; Aydın arkadaşın bu haberi kasıtlı olarak ve Demokratik Güç Birliği aday adaylarının atanmaması için “bilinçli ve maksatlı” yaptığına olan inançtı. Bu tartışmalarda açığa çıktı. Tartışmaları geren de bu yaklaşım oldu. İddialar (buraya aktaramayacağım kadar) çirkin ve temelsizdi.  

Bu durum, gazetenin önce yazarlarının tepkisini çekti gazete içi hayat da bu tartışmalara bağlı olarak ikiye bölündü. Bir tarafta, istifaya haklı gerekçe bulma, üretme çabasında olan yaklaşım, diğer tarafta; olanları doğru bulmayan yaklaşım… Tartışmalara ve gerilimlere bağlı olarak gazeteden ayrılmalar da -Süavi ve Sabri arkadaşların.- gazetenin gittikçe kan kaybetmesine neden oldu.

Günlük çıkan gazete haftada üç gün çıkmakta, yayın çizgisi tartışmalı ve tamamen internet üzerinden bir içerik oluşturulmaktadır. Gazete yerellikten uzaklaştı ve tabiri caizse BirGün ve Radikal Gazetesi'nin “taşra eki” oldu. Yani gazetede yaşananlar nesnel olarak gazeteyi büyüten ve kaliteli hale getiren bir gelişmeden ziyade ona zarar veren bir durum oluşturdu. Bu zarar kendini haklı gören ve göstermeye çalışanlara rağmen böyledir. Kimin haklı olup olmadığından çok gazetenin içinde bulunduğu duruma kafa yormak ve onu ayakları üstüne dikmek daha anlamlı bir çalışma olacaktır.  

Unutmayalım ki; geçmişin eleştirisi ama bir bütün olarak eleştirisi yeni bir alternatif yaratmaktan geçer. (Klasik deyimle söylersek; geçmiş devrimci hareketin eleştirisi, bugün yeni bir devrimci hareket yaratma iddiasına sahip olmaktır. Hiçbir şey yapmadan geçmiş eleştirisi yapmak ve hesap istemek, hayatı devrimcileştirmez, bizi hayatın gerisine düşürür. Geçmişin özeleştirisi, bugün yeni bir devrimci hareket yaratmaktır, bu iddiaya sahip olmaktır.) Gazete için üretilecek hayatın aynı yaklaşımla ele alınmasının doğru olduğunu söylemek mümkün.

Şimdi gazetenin öz eleştirisi ve eleştirisi onu daha ileriye ve iddialarına taşımaktır. Yani harcına harç kattığı oranda eleştirinin ve özeleştirinin anlamı vardır. İddiası olan için; işte hayat, işte gazete…

29 MART SEÇİMLERİYLE GAZETE'NİN İLİŞKİSİ NASIL OLMALIYDI?

Bilindiği gibi, yaşanan olayları tetikleyen gelişme, 29 Mart yerel yönetim seçimleri öncesinde, Gazete'nin sahibinin CHP'den encümen aday adayı ve bir yazarının (bundan daha öte desteği olan bir arkadaşımızın) da belediye başkanlığına aday adayı olmasıdır. Bu gelişmelerin Gazete'yle hiçbir bağlantısı olmamasına rağmen, adaylıkların parti tarafından kabul edilmesi için, aday adayı bu iki arkadaşın gazete bağlantıları olması nedeniyle fatura Sulucakarahöyük'e çıkarılmıştır.

Oysa ki, Gazete'nin bu gelişmelerle tek bir bağlantısı yoktur. Gazete'nin “bağımsız habercilik” çizgisini koruyabilmesini sağlamak açısından yapılması gereken şey, gazete bağlantıları olan bu iki adayın (özellikle hukuki olarak sahibi görülen Naci Özçelik’in) Gazete'den derhal istifa etmeleriydi. Oysaki bu yapılmamış, CHP Genel Merkez Yönetimine şirin gözükmek için, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü zorla (İstifa edilmezse atamanın yapılmayacağı koşulunu öne sürülerek) istifa ettirilmiştir. Bu tutum, bırakın devrimciliği, demokratik teamüllere sığmayacak kadar anti-demokratik ve haksız bir tutumdur. Bizim için asıl sorun ise; adaletsizliğe karşı olduğunu söyleyenlerin! adaletsizliğidir.

Gazetenin seçimlerle ilişkisinin nasıl olması gerektiğini, yaptığımız çalışmanın her aşamasında özenle arkadaşlara söylememize rağmen, bugün yaşananların tuhaflığı karşısında bir kez daha görüşlerimizi daha açık şekilde ortaya koymamız bizim için zorunluluk olmuştur.

TOPAYN'DA NEDEN TOPLANDIK

29 Mart Yerel Secimler toplumun tüm kesimleri acısından olduğu gibi bizler açısından da büyük önem taşıyordu. Bu önem Hacıbektaş'ın  içinde bulunduğu durum ve yerel yönetim anlayışının  yaratmış olduğu ciddi rahatsızlıktı.

Kamuoyunda seçimlerin yaklaşmasına bağlı olarak, gazeteden Sabri Dündar, Naci Özçelik, Ali Kaim arkadaşların ismi adaylık için tartışılmaya başlandı. Bu arkadaşların düşüncelerini almak için Aydın arkadaşın talebi ile 2008 Mart'ın sonuna doğru Topayn Köyü'nde  da bir toplantı yapıldı.

Toplantı daha çok bir fikir edinme ve dertleşme toplantısı niteliğinde tasarlandı. Gazete de mesai yapan arkadaşlar çağırıldı. Gelemeyenler bilgilendirildi.

Toplantıya; Sabri Dündar, Ali Kaim, Naci Özçelik, Yaşar Özçelik, Naci Danacı, Suavi Cesur, Aydın Şimşek katıldılar. Recai Altuğ işi nedeni ile gelemedi.

Toplantının amacını  ve  bir anlamda açılış konuşmasını, Aydın arkadaş şu sözlerle yaptı: “Bu toplantı benim için bir aday belirleme toplantısı değildir. Adaylık için ismi geçen arkadaşların görüşlerini öğrenmektir. Bugün burada aday belirlemek ne bizim görevimizdir ne de gazetenin misyonudur. Hacıbektaş da tek adayın çıkması temel hedefimiz olmalı. Bunun için diğer tüm arkadaşlar ve çevrelerle adayı çoğulcu bir anlayışla belirlememiz önemlidir.”

Toplantıda Sabri Dündar ve Naci Özçelik arkadaşlar gerekçelerini belirterek adaylık düşünmediklerini ifade ettiler. Ali Kaim arkadaş ise; aday olmanın kolay olmadığını, tüm arkadaşların ve demokratik kitle örgütlerinin kendisine adaylık için bir görev vermesi durumunda ancak aday olabileceğini dile getirdi.

Söz konusu toplantıda diğer arkadaşlarla ve çevrelerle görüşüp bir ortak iradeyi açığa çıkarmak gerektiğini, varsa başka adaylar onlarla görüşülmesini ve katılımcılığı teşvik eden bir çalışmayı önemsemeyi önümüze koyduk.

Bu toplantıda oluşan tabloyu ve olası yapılacakları Halil abi (Salmanlı) ile bir gün sonra Aydın arkadaş görüştü. Bilgi paylaşımı yaptı.

Topayn toplantısında neler konuşulduğu ve amacının ne olduğu Demokratik Güç Birliği Bileşenleri ile tek tek görüşüldü. İçerik anlatıldı. Aday önermeleri istendi. Kimse aday önerisinde bulunmadı. Bu süreçte Aydın arkadaş gazete ile ilişkili adaylık için ismi geçen Aliye Okur arkadaşımızla birçok kez görüştü. Kendisi aday olmayacağını ama belediye meclis üyeliğine aday olacağını belirtti.

Bu gelişmeleri de, Halil abi ile Aydın arkadaş paylaşmıştır. Bilgilerin doğrulanması için devamla Halil abi’yi referans göstermek durumundayım. Kendisinin beni anlayacağını umuyorum.

Gazete ile ilişkili ve arkadaşımız Ali Cemal Hüsnigil'in adaylık için ismi bir dönem kamuoyunda gündeme geldi. Arkadaşların bilgisi dâhilinde Ali Cemal arkadaşla görüşmeye Sabri Dündar ve Aydın Şimşek gitti. Ali Cemal arkadaşın adaylık düşündüğünü bu görüşmede öğrendiler.

Bu durumu arkadaşlarla paylaştılar. Bu dönemde ön seçim, mutabakat vb tartışmalar kendi aramızda yapıldı. Ali Cemal arkadaşı evinde birkaç arkadaşla ziyaret edip, ayrıntılı görüşme yapabileceğimiz önerildi.

Ali Cemal arkadaş ile görüşmenin içeriği daha çok adaylık düşünen arkadaşların, kollektif bir irade açığa çıkıp, bir arkadaşımıza görev verdiğinde (bu ön secim olur veya mutabakat olur fark etmez) çalışmadan kopmamak ve tek adayla çıkmak üzerine bir sohbet olacaktı.

Ali Cemal Hüsnigil arkadaşımızla toplu görüşme isteğimiz, Naci Özçelik arkadaşın yapmış olduğunu belirttiği kişisel görüşme sonucu gerçekleşmedi.  Naci arkadaş, Ali Cemal arkadaşla görüştüğünü ve kendisinin adaylık düşünmediğini bize söyledi. Bizlerin görüşmesi de böylece gündemden kalktı. Daha sonra Ali Cemal arkadaş aday olmayacağını belirterek ortak çalışmaya dahil oldu..

ÇALIŞMAYI HANGİ KİMLİĞİMİZLE YAPTIK?

Demokratik Güç Birliği Bileşenleri'nin Ödp, Shp, Ses,Eğitim-Sen-Halk Evleri- Hacıbektaş Gençlik Platformu-Hacıbektaş Veli Kültür Derneği) bir irade olarak açığa çıkması ve CHP ile yapılan bir dizi görüşmelerde  hangi kimliğimizle siyasete dahil olacağımızı belirlememiz önemliydi.

Bu konuda Aydın arkadaşın ısrarla ; “Gazete aday belirlemez. Böyle bir görevi yoktur. Biz siyasete dahil olacaksak; birey hukukumuzu ve siyaset yapma hakkımızı temel alacağız. Gazeteyi tüzel kimliği ile hiçbir yerde hiç bir arkadaşımız diline almamalı. Seçim işleri organlarına gazete ismi yazdırılmamalı. Her gazete çalışanı bir birey olarak siyasetle ilişkisini kurabilir.

Bu o kişinin demokratik siyaset yapma hakkıdır. Gazetede çalışmış olmak bu hakkı elinden almaz. Ama o kişi gazetede adına bir iş yapamaz. Gazetenin kendisi üzerinden bir siyaset ilişkisi kurmamalıdır. Gazetenin isminin organlarda yer almaması kadar, Demokratik Güç Birliği Bileşenleri’nin içinde de yer almaması gerekir. Gazetenin bağımsız yayın çizgisi ve tarafsızlık ilkesinin ancak bu yaklaşımla korunabileceğini bilmeliyiz.

Bu süreçte biz gazete olarak tüm adaylara eşit mesafede durmalı, sürecin haberini, röportajını yapmalıyız. Gazete ayrıca kendi gündemini belirleyerek, örneğin “Nasıl bir yerel yönetim ve nasıl bir aday, “ya da yerel yönetimlere sol bakış ” benzeri dosyalarla toplum gündemi ile buluşmasını bilmeli.” Şeklinde uyarılarda bulunduğuna Naci Özçelik arkadaş tanıktır. Israrla diyorum. Çünkü bu konuda hemen hemen her toplantı öncesi, özenle bu hassasiyetlerimizi tekrarlama durumunda kalıyorduk.

Bu nedenledir ki; Naci Özçelik arkadaşın toplantılarda ve görüşmelerde Hacıbektaş Veli Kültür Derneği Yönetim Kurulu Üyesi kimliği ile yer almasının doğru olacağını  konuştuğumuzu ve aslında dernek yönetim kurulunda da kendisinin görüşmelerde yetkilendirildiğini (Naci Danacı  ile birlikte) hatırlatmak bir kez daha zorunluluk olmuştur.

Naci  Özçelik arkadaş hatırlayacaktır. Aydın arkadaş, kendisine Hacıbektaşlılar Şirketi'nin Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Gazetenin sahibi görevlerinden istifa edip, gazetenin elini kolunu rahatlatarak, CHP den belediye meclis üyelisi olmasının daha uygun olacağını, gazetenin rutin ama yoğun işleri arasında (buna ayak üstüde denebilir) gündeme getirdi..

Yine umuyorum ki, Naci arkadaş, Aydın arkadaşa verdiği yanıtı hatırlayacaktır. Hatırlamıyorsa aynen şunları söylemiştir. “İstifa etmeliyim. Bu doğru. Ama sende görüyorsun. Gazetede sayılı arkadaşlarla iş yapıyoruz. İstifa ettiğimde yerime kimi koyacağız. Adam yok.”

Naci arkadaşın söylediğinde gerçeğin payı yok mu? Var. Ama buna rağmen istifa meselesini tüm arkadaşlarla oturup konuşmak ve bir çözüm bulmak gerekiyordu. Bu durumu kolektif bir akılla çözmek yerine, karşılıklı iki insanın sohbeti ile yetinmek, “BENİM EN BÜYÜK HATAM OLMUŞTUR.”

Tüm sıkışıklığa rağmen, Naci arkadaşın bana vermiş olduğu yanıt ile yetinmeden, durumu arkadaşlarla paylaşıp, kendisinin istifasını vereceği koşulları sağlamalıydık. Ne olursa olsun istifanın yapılması ve Naci arkadaşın gazete ile ilişkisini hukuki düzeyde bağımsız hale getirerek, aday olmasını sağlamalıydık.

Hoş böyle bir durum olsa dahi yaşadığımız sorunları yaşamaz mıydık? İnsanların gazeteden hukuki bağımsızlığı, gazetenin bağımsız yayın çizgisini savunacakları anlamına gelebilir mi? İstifa edilse dahi söz konusu haber karşısındaki tutum ve davranışlar farklı mı olacaktı.?

Bu soruların yanıtı ne olursa olsun, istifa ortak bir irade ile gerçekleştirilmeliydi.

Tabi ki,  bu huzur-u kalp yaratmak isteyenlerle, “fuzuli kalp” taşıyanların bilinmediği bir süreçte gerçekleşmesi mümkün olan bir önermedir. Şimdi ise; geçmişte birlikte olduğumuz bazı arkadaşların; fuzuli kalp ile, “Rüzgara karşı tavuk tüyü yolmaktan ağızları ve yüzleri tüyden  gözükmüyor..”

DEVAM EDECEK ...

KAYNAK : Alevihaber.com - 22 Haziran 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.