Ahmet İNSEL : Ceberrut devlet çalışıyor

Ahmet İNSEL : Ceberrut devlet çalışıyor

Ahmet İNSEL : Ceberrut devlet çalışıyor   1 Mayıs 2008, devletin başta işçi sendikaları olmak üzere İstanbul'da uyguladığı...

A+A-

Ahmet İNSEL : Ceberrut devlet çalışıyorAhmet İNSEL : Ceberrut devlet çalışıyor
 
1 Mayıs 2008, devletin başta işçi sendikaları olmak üzere İstanbul'da uyguladığı şiddetle hatırlanacak. İstanbul devlet eliyle 'gazlandı'. Taksim yasaktı ama Şişli'den Cihangir'e çok geniş bir alanda 1 Mayıs 'vardı'.

 
Sergilenen faşizan devlet gücünü, yaşatılan toplu dehşeti, bir masum gösteriyi engellemek için koca bir kentin ablukaya alınmasını, 'olumsuz bir durum yaşanmadı' cümlesiyle değerlendiren zihniyet nasıl demokrattır?

1 Mayıs, bir kez daha, Türk ceberrut devlet geleneğinin mümtaz örneklerinden birinin sergilendiği gün oldu. 1 Mayıs sabahı, DİSK Genel Merkezi'nin önünde ve içinde toplanmış kişilere sabahın erken saatlerinde üst üste saldıran, biber gazını fütursuzca kullanan, yere düşmüş insanları tekmeleyen güvenlik güçleri, sendikalarının önünde toplandıkları için gözaltına alınan sendika üyeleri, yaralananlar, fenalık geçirenler... Ve bu olaylar olurken, Taksim meydanında incelemelerde bulunan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın ceberrut devlet iktidarının tüm sorumsuzluğunu sergileyen o anlamlı cümlesi: "İstanbul'da olumsuz bir durum yaşanmadı". Ardından polis müdürüne destek veren bir Çalışma Bakanı: "Eylemlerde gelinen şu anki durumdan memnunum. Bu kararla büyük olumsuzlukların yaşanması engellendi."

"Meydan okuyarak ülke yönetmeyi" kudret gösterisine dönüştüren bu zihniyet, Sakarya'da açık provokasyon yapıldığında, bir kapalı salonda kutlama düzenleyen insanlar saatlerce dehşet içinde kuşatılırken munis olabiliyor. Çünkü göstericiler milliyetçi, "bizim çocuklar". Ama hiç kimsenin can ve mal güvenliğini tehdit etmeyen sendikacıların, kendi sendika binalarının içinde ve önünde toplanması söz konusu olunca, bir savaş beyinin ağzına layık bir tehditi, "orantılı güç kullanma tehdidini" hayata geçirmekte bir an bile duraksamıyor.

Bu yazı yazıldığında, AKP'nin Başbakanı, Bakanı, Valisi ve Emniyet Görevlileri'nin provokasyonu nedeniyle, İstanbul'un sokaklarında dehşet manzaraları sergilenmeye devam ediyordu. Aynı anda, AKP yamacında palazlanmayı, sendikal dayanışmaya tercih eden Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Ankara'da pespembe bir tablo çiziyordu. 'Anıtkabir'e çıkmış, özel deftere yazı yazarken o sırada DİSK genel yönetimi sendika binasına giren yoğun biber gazı nedeniyle boğuluyordu. Salim Uslu ise deftere, "Umudunu halka değil, imtiyaz ve statükoya bağlamış olanların Cumhuriyet'i ve devrimleri durağanlaştırma, demokrasiyi engelleme girişimlerini beyhude bir çaba olarak görüyoruz" diye yazıyordu. Doğru, güzel de gelgelelim, AKP yönetiminin ceberrut devlet şiddetini sendikacı yoldaşlarına fütursuzca uygulamasını Salim Uslu nasıl değerlendiriyor? 1 Mayıs'ta demokrasiyi engelleme girişimini kimin örgütlediğini, kimin uyguladığını zannediyor Hak-İş Başkanı? "Sendikaların kutlamaları Taksim'de yapmakta ısrar etmesini" eleştiren Hak-İş Başkanı, iktidar sendikacılığının içine düştüğü maddi açıdan zengin ama manen zavallı durumu çok güzel sergiliyor.

***

Sendikaların Taksim meydanında 1 Mayıs'ı kutlamalarına izin verilmedi. Yüce devlet otoritesi böylece korundu. Ama izin verilseydi birkaç saat sürecek gösteri nedeniyle kısmen kapanacak olan alan, bir tam gün boyunca bütünüyle kapandı. AKP yönetimi neyi ispatlamış oldu? Taksim kalesinin dirayetli bekçisi olduğunu mu? Eğer öyleyse, böyle bir bekçiliğin 1 Mayıs 1977'de aynı meydanda toplanmış emekçilere, -hadi kafalarından geçen sözlerle ifade edelim, "gomonistlere, anarşiklere, hainlere, dinsizlere"- kurşun sıkanların ihdas ettiği bir görev olduğunu da bilmelidir AKP'nin büyük ve küçük başları. O gün de devletin içindeki karanlık güçler şiddet uygulamıştı. 1 Mayıs 2007'de ve 1 Mayıs 2008'de de devlet aynı yerde şiddet uyguladı. AKP yöneticileri, emekçilerin sırtına inen copların, yere düşmüş insanlara atılan tekmelerin, havai fişek atar gibi atılan biber gazlarının emrini verenler olarak, yaşanan bu "olumlu gelişmelerden" bütünüyle ve tek başlarına sorumludurlar.

Bugün AKP medyası, "sendikalar gerdi, çatışma çıktı" diyecek küstahlığı gösterebiliyor. İktidar şakşakçısı olmanın tüm tıynetsizliği ile... AKP'nin bir bakanı, "devlete karşı çıkılmaz" diye kabarabiliyor. Sergilenen faşizan devlet gücünü, yaşatılan toplu dehşeti, bir masum gösteriyi engellemek için koca bir kentin ablukaya alınmasını, "olumsuz bir durum yaşanmadı" cümlesiyle değerlendiren zihniyet, tutarlı bir demokrat olmadığını bir kez daha ele verdi. Şaşırdık dersek yalan olur. Çünkü AKP'nin kendisi için demokrat olduğunu, demokrasi mücahidi olmadığını, karşısındaki güçlerden daha fazla demokrasiye yakın olmadığını yıllardır söylüyoruz, AKP'nin anti-demokratik güçlerin mağduru olmasını, onu kendine rağmen demokrat kıldığını da. AKP'nin maruz kaldığı antidemokratik baskılara, muhtıra ve yargı darbelerine karşı çıkmayı, AKP'yi değil demokrasiyi korumak için bir gereklilik olduğu için savunuyoruz.

Bu 1 Mayıs'tan sonra da, AKP'ye açılan kapatma davasının demokratik bir düzende yeri olmadığını savunan, savunmaya devam edecek demokratlar, özgürlükçü sosyalistler, AKP'nin ceberrut devlet geleneğinin içinde yer aldığı gerçeğinin de bütünüyle farkında olarak demokrasi ilkelerini savunmaya devam edecekler.

İstanbul'da 1 Mayıs 2008 günü olumsuz bir durum yaşanmadığını iddia etme cüretini gösterenleri, Türkiye demokratik kamuoyu vicdanı layık olduğu yere yerleştirmiştir. Olumsuz gelişmenin ne demek olduğunu demokratik yollardan AKP'ye göstermek Türkiye'de demokratların boynunun borcudur.

AHMET İNSEL
Fotoğraf:Bünyamin Aygün Fotoğraf:Salih Zeki Fazlıoğlu/AA
Radikal 2  - 4 Mayıs 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.