AKP'li Yalçın Özdemir "içini" Star Gazetesine döktü

AKP'li Yalçın Özdemir "içini" Star Gazetesine döktü

AKP'li Yalçın Özdemir "içini" Star Gazetesine döktüYandaş medya AKP'li Alevileri çok seviyor.AKP'nin...

A+A-

Yalçın Özdemir "içindekileri" Star Gazetesine döktüAKP'li Yalçın Özdemir "içini" Star Gazetesine döktü

Yandaş medya AKP'li Alevileri çok seviyor.

AKP'nin Çankaya belediye meclis üyesi ve Su TV Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Özdemir "içini" Star Gazetesine döktü. İşte o röportaj :
  
'ALEVİ KANALI' SU TV YAYIN YÖNETMENİ YALÇIN ÖZDEMİR

Kılıçdaroğlu Alevileri Türkmenleştirme projesi

Özdemir: CHP Kemalizmin sonunu getiren parti olmaktan kurtarılsın diye partinin başına Kılıçdaroğlu getirildi. O yüzden kimliğini inkar ediyor ve Türkmenim diyor.

Şovmen Mehmet Ali Erbil, daha önce de yapılmış bir ayıbı, yanlış algıyı tekrarlayarak sadece Alevileri değil tüm toplumu kızdırdı utandırdı. Bu tür densizliklerin gafı, özrü, affı olmaz, olamaz. Cahillikse de kabul edilemez, kasıt varsa da, asla. Aleviler, bu toplumun sorun yaşayan kesimlerinden biri. Taleplerini son yıllarda giderek yükselen bir sesle ve örgütlü olarak seslendiriyorlar. Hafta sonunda Ankara'da zorunlu din dersinin kaldırılması için yapılan eylem bunun son örneği. Ve elbette yeni yeni sesler de çıkıyor aralarından. Alevilere, Aleviliğin devletle, Kemalizmle, toplumun diğer kesimleriyle ilişkisine de eleştirel gözle bakabilen, demokratik ilkelere yaslanarak fikir üreten, duruş sergileyen. Demokrat Aleviler Girişimi adıyla bir fikir hareketi başlatan, 'Alevi kanalı' Su tv'nin sahibi ve yayın yönetmeni Yalçın Özdemir onlardan biri. Sivaslı, Koçgirililerden olan Özdemir'in yolu Kurtuluş davasından dolayı 12 Eylül'de Mamak cezaevinden, yerel yönetim politikalarını oluşturmak için vaktiyle ANAP'tan geçmiş. Bugün AK Parti Çankaya Belediye Meclisi üyesi, “toplum sorunlarına bütüncül çözümlerin bulunmasına katkıda bulunmak amacıyla”.

Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez bir hükümet, devlet adına sorunların adını koymak ve çözüm yollarını aramak için Alevileri “muhatap” aldı, dinledi. Bir niyet gayret var şüphesiz ama gelinen aşamayı Alevilerin toplum geneli ve devletle yaşadığı sorunlar açısından nasıl buluyorsunuz?

Alevi çalıştayları çok zamanında başlamıştır. Önceki hükümetler Alevilerin meselelerini topyekun ele almak, çözmek istemek yerine cem evlerinin oluşturulması için kimi vakıf ve dernekleri örtülü ödenekten desteklemekle yetinmiştir. Bunun üzerinde de durmak gerekir. Ne zamanki Kürt meselesi 1990'larda doruğa yükselmiştir, işte o zaman devlet, hükümetler cem evleri üzerine düşmeye başlamışlar. 'Aman bir de Aleviler Kürtlerin arkasına takılırsa yandı gülüm keten helva' diye. Cem evlerinin birdenbire oluşması, oluşturulması bir derin devlet projesidir.

Cemevleri göç, şehirleşme nedeniyle gençlerin Alevi kültür ve değerlerinden uzaklaşmasının önüne geçmek için, bir ihtiyaçtan ortaya çıkmış değil midir?

Elbette cemevleri kentleşmeden dolayı bir zorunluluk halini almıştır ama cem evlerinin bir ibadethane olması meselesi tartışılır. Derin devletin, hababam cemevi açılması için bazı Alevi örgütlerine arsa bağışlamak suretiyle organize ettikleri yapı, Alevileri Kürt meselesinden uzak tutmak içindir. Bakın, bu ülkede 4 milyonun üzerinde Alevi Kürt var. Kürt meselesi bu kadar yükselirken Kürt Aleviler ya da Aleviler meseleye dahil olurlar mı diye önlem olarak, Alevileri bloke etmek için apar topar kuruldu cem evleri. Bu blokajla Kürt meselesiyle olan bağlantısını kesmektir asıl olan. Nitekim Ergenekon'da  Balyoz'da Aleviler üzerinden nasıl bir plan yürütüldüğünü, Alevi-Sünni çatışması üzerinden Türkiye'de kaos ortamının dinamik tutulmak istendiğini gayet net görebiliyoruz. JİTEM'ci Arif Doğan da açıkça “10 tane sakallım vardı, bu işi karıştırabilmek için” diyor zaten. 

CEM EVLERİNDEKİ 'DERİN'LİK

Türkiye'de kolay kurcalanan ve sonuç alınan fay hatlarından biri Alevi-Sünni çatışması. Bu plan defalarca da tuttu ne yazık ki. Ama artık Alevi önderlerine yönelik detaylı suikast planları, Alevileri kışkırtmak için planlanan eylemler, fişlenen cemevleri dedeler olduğu da çıktı ortaya. Aleviler bunu bilmiyor mu, görmüyor mu?

Bu sadece bilmemezlikten kaynaklanan bir şey değil. Memlekette çok mesele var, Kürt meselesi, Ermeni meselesi, azınlıklar, Alevi meselesi. Böyle bir ortamda sivil örgütlenmeler toplumsal ihtiyaçtan doğar. Fakat Türkiye'de toplumsal ihtiyaçları da devlet üretmiştir. Derin devletin provakasyonel davranışları toplumsal ihtiyaçları kışkırtmış, bu toplumsal ihtiyaçlar bir kışkırtmadan çıkarak cevaz bulmuştur. Alevi örgütlenmeleri kendi doğal seyri içinde o toplumsal kışkırtmadan dolayı örgütlenmiştir. Bir anlamıyla Kemalist ideolojiyle yatay örgütlendirilmiştir. Bu derin güçlerin işine gelmiş, göz yummuşlardır. Kaos ortamına zemin oluşturabilecek süreçler hep zinde, olgun ve dinamik kalsın diye.

RAPOR ALEVİLERİ TEĞET GEÇTİ

Derin yapıların hesaplarını anlıyorum ama bunca yaşanmışlıktan sonra uyanmak gerekmiyor mu artık? Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız da önüne konulan kendisine yönelik suikast planlarını görünce dehşete kapılmıştı ama Federasyon, bu yapılanmaların tasfiyesine yönelik sürecin bir adımı olan referandumda hayır oyu kullandı. Bu bir çelişki değil mi?

Referandum başka bir süreç, diğer süreçlerden kopararak algılamak doğru olmaz. Sürece Cumhuriyet tarihi içinden en geniş açıdan bakmak gerekiyor. Çözüm için sadece Aleviler Sünniler Kürtler gibi tekil bakmak yerine her meselede çözümsüzlük yaratanları, en anlaşılabilir olandan yola çıkmak gerekiyordu. İlk defa AK Parti hükümeti meseleyi bütüncül olarak ele almak suretiyle, kendi iç bünyesinde neler olduğunu da kavrayarak duruma tarihsel önemde bir adım attı. Bu, zamana matuftur ve kolay değildir.

Alevilerle ilgili olarak yedi tane çalıştay yapıldı ve geçici bir rapor açıklandı. Bu rapor Alevileri teğet geçen bir rapordur. Adı üstünde geçici ama bir işaret aynı zamanda. Yine de çalıştaylarla hükümet, bin yılın meselesini 90 yılda yer alan süreçleri ve aktörleri, bu aktörlerin hem teolojik hem politik ve toplumsal boyutlarını dikkate alarak kavramaya çalıştı. Alevilik 90'dan beri Avrupa'nın da gündeminde. Türkiye'nin AB iklimine girmesiyle süreç hızlandı, bugüne gelindi. Çalıştaylarda mesele kavranılmaya çalışıldı. Önemli bir bilgiye sahip oldular. Alevi örgütleri de ilk defa yanyana gelip tartışma kültürü kazandılar.

Çalıştaylarda Alevi toplumunun teolojik, politik ve ideolojik olarak birbirinden hayli farklı, çok parçalı olduğu bir kez daha görüldü. Bu, sorunun tanımı ve çözümün belirlenmesi için muhataplık açısından sorun yaratır mı? 

İktidarlar bunu bir sorun olarak gösterirler ama Türkiye'de kültürel zenginlik hangi alanda yok ki? Sünni kesimde de bir yığın farklılık var. Bu bir bahane olamaz, bu çeşitliliği dikkate alarak çoğulcu bir çözüm üretmek zorunda iktidarlar.

LAİKLİĞE SIĞINDILAR AMA

Alevilerin ilk kez birbirini dinlemesi nasıl bir imkan barındırıyor peki?

Geçmişte hiçbir şekilde yan yana gelememiş Alevi örgütleri ilk kez yan yana gelmiş ve tartışma kültürü edinmişlerdir. Ama 90'lardaki alelacele örgütlenmeden kaynaklı olarak işin iç dinamiklerini çok iyi kavrayabildiklerini sanmıyorum. Yani bir Kemalist süreç var. Bonapart cumhuriyeti (Türkiye'deki cumhuriyetin demokrasi kanatları olmadığı için bu ifadeyi kullandığını söylüyor. F. Ö. ) içi boş bir laikliği benimsiyor ve bu laikliği Alevilere bir din olarak algılatmaya çalışmıştır. Zaman içinde Aleviler teolojik arka plandan mahrum bırakılmışlardır. Alevilik İslam içi midir, dışı mıdır tartışması da buradan gelir. 1924'te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla Aleviler, dedelik, babalık müesselerinden, dergahlarından mahrum bırakılıyor. Osmanlı'da maruz kaldıkları toplumsal baskılardan sonra cumhuriyet döneminde de yeni bir baskılanmayla karşılaşıyorlar. Ama Aleviler o dönemde cumhuriyeti bir sığınma alanı olarak görüyorlar. Onlara laiklik diye sunulan şey, onların bir daha eziyet görmeyecekleri, katliamla, acıyla karşılaşmayacaklarına dair de facto bir durum işlevi görüyor.

SITMA DEĞİL İNCE HASTALIK BU!

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi bir durum sanki.

Sıtma geçici bir şeydir. Bu daha kötüsü, ölümü gösterip vereme, ince hastalığa razı etmek bu! Kemalizmin Alevilere benimsetmeye çalıştığı şey budur.

Aleviler öncelikle Kemalizmle mi yüzleşmeli o halde?

Alevilerin yaşadıkları katliamlardan dolayı korkuları hala devam ediyor. Önce Alevilerin meselelerine ve duyarlılıklarına eğilmek, toplumda birarada yaşama kültürünü, tartışma zeminini oluşturmak gerekir.Bu yaklaşım Kemalizmle yüzleşme sürecini beraberinda getirecektir.

DEMOKRAT ALEVİLER GELİYOR

Şu an olan bu mu?

Meselenin stabil hale gelebilmesi için bir tartışma iklimi oluştu. Bu iklimle birlikte Alevi örgütleri de zamanla yeni örgütler ve fikirlerle beslenecektir. Şu anki örgütlenmeler tek boyutlu ve dar. Biz toplumun farklı kesim ve katmanlarından gelen 40, 50 kişilik bir  grupla birlikte konuya entelektüel katkı sunabilmek için “Demokrat Alevi Girişimi” oluşturuyoruz. Federasyon, dernek, vakıf gibi kurumsal yanı, bir önderi olmayan, herhangi bir partiye zemin olmayacak ama demokratik ilkelere yaslanan bir tartışma platformu olacağımızı deklare ettiğimiz halde Alevi örgütlerinde hemen bir karşı duruş oldu. “Bu bağda size üzüm yok” diyen, işi sadece politik boyuta döken bir mekanizma, bir tahammülsüzlük var. Ama yılacak değiliz. Sadece dün, bağımsız Alevi dernek ve vakıflarından aldığım telefon sayısı yüzlercedir. Biz buna Demokrat Alevi Platformu derken başkaları demokrat değildir demiyoruz. Sadece Hacı Bektaş Veli'yi anma toplantılarında görünmek ya da Mehmet Ali Erbil gibi kendini bilmezlerin bir sözü üzerine meydanlara inmek değil, bin yılın meselesini bu coğrafyada Sünnisi Alevisi, Kürdü Türk'üyle birlikte çözebilmek için fikri katkı sunmak istiyoruz.

ALEVİLER TOPLUMUN EN MUHAFAZAKARLARI

Toplumun Kürt, Alevi, azınlıklar, başörtülü kızlar gibi mağdur edilmiş topluluk öbekleri var. Garip olan şu ki, birbirlerine empati duymayabiliyor hatta diğerini ezenin yanında yer alabiliyorlar. Ama artık toplum değişiyor, yanyana gelişler artıyor. Aleviler bu dönüşümün neresinde?

Demlenme noktasında. Demlenmek biriktirmek, sorgulamaktır. Bunun görünen yüzü referandumda yaşanan kırılmadır. Tüm toplum kesimlerinde, MHP'de, SP'de nasıl bir kırılma yaşandıysa Alevilerde de yaşandı. Alevi Bektaşi Federasyonu'nun kuruluşuna destek verdiği Eşitlik ve Demokrasi Partisi referandumda evet dedi ama Alevi Bektaşi Federasyonu hayır dedi. Şu da var: Bugün Aleviler toplumun en muhafazakar ve dönüşümden yana olmayan kesimi yapılmak istenmektedir. Kemalist yapının eliyle süreç içinde oldu bu.

AMAÇ ALEVİLERİ IRKÇILAŞTIRMAK

CHP'nin başına Dersimli bir Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmesi ile Alevilerin CHP ile ilişkileri pekişti mi?

Kemal Kılıçdaroğlu Kemalist devletin önemli bir projesidir. CHP'nin ideolojisi iflas edecekken Alevi oylarıyla ayağa kaldırma gayretidir. Baykal sonrasında CHP'nin başına getirilen kişi belli kimlikleri ihtiva eden bir zatdır.

Kılıçdaroğlu'nun kimliklerini inkar etmesi ya da gözden uzak tutmasının altında başka bir şey mi var yani? 

Bu bence Alevileri Türkmenleştirme projesidir. “Anadoludaki Aleviler aslında Türkmendir, Türktür. Bu coğrafyanın asıl sahibi sizlersiniz ama bugün azınlıktasınız. O yüzden CHP iktidara gelmeli. CHP Kemalist ideolojinin sonunu getiren parti olmaktan kurtarılmalı, Kılıçdaroğlu'nun başkanlığında CHP tekrar güçlü bir blok hale gelmeli” planı bu. Bu blokajın arka planı çok tehlikeli. Çünkü Alevileri Türkleştirme ve ırkçılaştırma projesidir bu. Alevilerin toplumsal olaylardan kaynaklı muhafazakarlaşma ve tutuculaşma eğiliminin üzerine bir de Türkleştirme projesidir bu. Bu Türkleştirme Alevileri ırkçılaşmaya götürür. Bu yalnızlaştırma projesi Alevileri zaman içinde faşizmi içselleştirmelerine yol açar. Irkçı bir Alevilik yaratır.

Böyle bir plan proje olsa bile, biliyoruz ki toplum mühendislikleri hiçbir zaman planlandığı gibi işlemez. Sizce işleyecek mi, nasıl işleyecek?

Belli bir zamanda da olsa rağbet görür. Çünkü zaten 90'lardan bu yana Alevilere “bu coğrafyanın gerçek sahipleri sizsiniz, öz be öz Türkler sizlersiniz, siz de hiç kırılma olmamıştır kız alıp vermediğiniz için” denmiştir.

ALEVİLER LAİKLİĞİ DİN SANIYOR

Alevilik Anadolu İslamıdır, da denir.

Anadolu Aleviliği diye bir şey yoktur aslında, ortaya atılan şey içi boş bir laikliktir. Çünkü Aleviler zaman içinde laikliği din olarak algılamışlardır. Alevilikteki İslamın zaman içinde erimesinin nedeni de budur. Alevilerle Sünniler ya da bu coğrafyadaki hakim mezheplerin arasındaki İslamın bütüncül şekilde toparlanmamalarının sebebi, Alevilerin ayrıştırılmalarıdır. Ayrıştırılmaları, laikliğin din olarak benimsetilmesiyle başlamıştır. Zaman içinde Aleviler laikliği din olarak algılamış, İslamı perspektiften uzaklaştırılmışlardır. Kemalizm Alevileri türkleştirme projesi olarak her zaman arka bahçesinde tutuyor, ve her zaman sünni İslamla karşı karşıya getirerek çatıştırmak için Alevileri kullanıyor. Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesi de bunun içindir, Kılıçdaroğlu'nun Kürtlüğünü inkar edip biz Türkmeniz demesi de bu projenin kendi içinde ne kadar doğru olduğuna örnektir. Alevilere siz Türksünüz demek, onları arka bahçede tutma projesidir. Ama yüzleşme, geçmişle hesaplaşma süreci tüm toplum gibi Aleviler için de başlamıştır, refarandum bunu hızlandırdı, bir süre sonra domino etkisi gösterecektir. Yıkılmayacak kaleler yıkılmaya başlayacaktır.

DERSİM BİR İHANETLER TARİHİDİR

Önder Sav bir yıl önce derin CHP açısından Dersim'le ilgili hiçbir şeyin değişmediğini faş etti. Ama o katliama maruz kalmış Dersim, refarandumda en çok hayır diyen il olarak birinciliği kaptı. Hakan Albayrak'ın dediği gibi, Dersim çoktan Tunceli mi olmuş meğer...

Bunun çok şaşırtıcı olmaması lazım. Tarihsel süreci deştiğimiz, belgelere bilgilere başvurduğumuz zaman şunu görürüz: Dersim tarihi aslında bir ihanetler tarihidir. Bu Aleviler arasında belki yeni bir tartışmaya da yol açacaktır ama söylenmeli: Koçgirililer 1918'deki kalkışma nedeniyle İttihat ve Terakki tarafından boğazlanmışlar. Dersimli, Koçgirili ya da tüm Aleviler Ergenekona işte ta oradan bakmalılar. Topal Osman'a katlettirilen, yalnız bırakılan Alişan beyler Dersimin intiharı olmuştur. Mesela Şeyh Sait veya Seyit Rıza yaşanmamış olacaktı eğer Koçgiri'nin önderleri Alişan Bey ve Haydar Bey, ihbar edilmemiş olsaydı. Ya da yalnız bırakılmasalardı. Hozat ve Ovacık aşiretleri tarafından. Özellikle de Birinci Mecliste milletvekili seçilmek için Diyap Ağa Koçgirilileri yalnız bırakmasaydı. Ve Dersim de başlarına gelmeyecekti. Çünkü Koçgiri aynı zamanda kendi tarihleriydi. Kendi atalarına destek vermeyenlerin geleceği de olamazdı. Bence Dersim manüple edilmiş bir tarihten ibarettir. Dersim, Koçgiri ile yüzleşmediği müddetçe özgürleşemez. Dersim 1938'deki katliamlarla kendini ön planda tutup devrimci, demokrasiden, değişimden yana bir yapı olarak kendini gösteriyor ama kendi tarihiyle yüzleşmediği müddetçe toplum içinde kendini aklayamayacağı gibi özgürleşemez de.

DİYANET DAVETE İCABET ETMEDİ

Mehmet Ali Erbil'in daha önce de benzeri yenmiş ve hesabı görülmüş bir terbiyesizliği tekrar etmesinin tartışılacak pek çok boyutu var elbette. Ama bu yanlış algının düzeltilmesinde Diyanet'e bir görev düşüyor mu sizce. Çünkü onlar da bu ayıptır, yazıktır, düzeltmeye çalışıyoruz diyor. Diyanetten beklentiniz ne?

Yukarıdan aşağıya yanlış bir toplumsal algıyı değiştirecek düzenlemeyi tek başına Diyanet'ten beklemek doğru değil. Diyanetin yapacağı işler var elbette ama Alevi çalıştaylarında gördük ki Diyanet Alevileri hiç tanımıyormuş. Mesela hiçbir Diyanet İşleri Başkanı, 1990'larda cem evleri yaygınlaştığından bu yana cem nedir, nasıldır diye gidip görme zahmetine bile katlanmamışlar. Sünni reflekslerden kaynaklanan bu durum ehveni şeri devam ettirmektir. Bunu da, yanlış algıları da düzeltecek olan şey güçlü bir siyasi iktidarın konuya el atmasıdır. Ama mesela biz Su Tv'de yaşadık. Muharrem ayında yaptığımız Muharrem sohbetleri programına katılmaları için bizzat ben ısrarla aradım Diyanet İşleri Başkanlığını. Kimse iştirak etmedi. Çalıştayların sonrasına denk gelen bir süreçte bile. Halbuki Alevi dedelerimizle ilahiyat hocalarımızın yanyana gelip muharrem sohbeti yapmalarından güzel ne olabilir?

Son soru: Siz kimsiniz?

Memleketim Sivas, Koçgiriliyim. Koçgiri aynı zamanda Dersim'in önemli bir havzasıdır. Alişan Bey ve Haydar Bey atalarım. 1918'deki kalkışma nedeniyle İttihat ve Terakki tarafından boğazlanmışlar. Dersimli ya da Koçgirili ya da tüm Aleviler Ergenekona işte ta oradan bakmalılar. Topal Osman'a katlettirilen, yalnız bırakılan Alişan beyler Dersimin intiharı olmuştur.

Ben yıllarca yerel yönetimler alanında çalıştım. ANAP'ın yerel yönetim politikaların hazırlayan kişiyim. AK Parti'nin Çankaya belediye meclis üyesiyim. AK Parti'nin teklifi sonrasında, toplumun bütününü kapsayan çalışmaları olacağını söyledikleri için ben de içlerinde yer almak istedim.

Fadime ÖZKAN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy29761 = 'fozkan' + '@';

addy29761 = addy29761 + 'stargazete' + '.' + 'com';

var addy_text29761 = 'fozkan' + '@' + 'stargazete' + '.' + 'com';

( '' );

29761 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


STAR - 11 Ekim 2010

İLGİLİ HABERLER :

Bu bağda sana üzüm yok

AKP'nin "Çakma Alevileri"

'AK Alevi' örgütü geliyor

İşte AKP'nin Çakma Alevi Girişimi

SU TV - AKP ilişkisinde önemli iddialar

SU Tv'de AKP "temizliği"

Su TV'de Neler Oluyor?

AKP'nin Çankaya listesindeki sürpriz Alevi isim

AKP Çankaya için Alevi aday arıyor

Alevionline Araştırdı: Su Tv - AKP İlişkisi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.