Munzur'da Doğayla Oynanan Oyun...

Munzur'da Doğayla Oynanan Oyun...

Munzur'da Doğayla Oynanan Oyun... Hüseyin DÜZGÜN / BirgünDersim’de yapılan ve yapılmakta olan barajlar, Dersim’in doğasına...

A+A-

Munzur'da Doğayla Oynanan Oyun...Munzur'da Doğayla Oynanan Oyun...
 
Hüseyin DÜZGÜN / Birgün

Dersim’de yapılan ve yapılmakta olan barajlar, Dersim’in doğasına verdiği zararların yanı sıra tarihinde ve kültüründe de büyük tahribatlara yol açmaktadır. Bir doğa harikası olduğu gibi, Alevi inancında kutsal da sayılan Munzur Nehri üstünde çok sayıda baraj yapılması planlanıyor. Dersim’in kültür, inanç ve tarihinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan, üstünde çok sayıda kutsal Hızır gölleri bulunan Peri Suyu ve vadisi, yapılan barajlarla önemli tahribatlara uğramış ve yapılacak barajlarla da bu tahribat sürecektir. Bu vadinin kutsal ve tarihi mekânları ve bu vadide bulunan Ilıcak Höyüğü’nün büyük bir kısmı, kalker çıkarmak amacıyla yapılan inşaat çalışmaları ve oluşan gölet suyuyla tahribat görmüş ve bir kısmı sular altında kalmıştır.

Munzur ve öbür nehirler üstünde yapılması planlanan barajların nasıl bir doğa, tarih, kültür tahribatına yol açacağını, Peri Suyu üstünde yapılmış olan Seyrantepe Barajı’nın yaptığı tahribatın küçük bir kısmını anlatarak örneklemeye çalışalım.

Tahribat gören tarihi alanlardan biri Ilıcak Höyüğüdür. Gölek Köyü’nde bulunan Ilıcak Höyüğü, 2006 yılında kalker çıkarmak için kazı yapan taş firması tarafından bir kısmı tahrip edilince fark edilmiştir. Ilıcak Höyüğü ile ilgili bulgular İstanbul Üniversitesi Prehistorya bölümüne iletilmiş, Doç. Nemci Karul tarafından bu höyükte en az M.Ö. 7 bin yılında yerleşik tarıma başlandığı saptanmıştır. Höyükte tahribat kazısı yapan firma herhangi bir makama bildirimde bulunmadığı gibi, höyüğün önemli bir kısmını iş makineleriyle kazıp nehir yatağına dökmüştür. Çıkarılan harfiyatla çok sayıda çanak-çömlek, dönemlerine ait ezme taşları, ilkel değirmenler, opsidiyen bıçak ve ok uçları ve buna benzer çok sayıda kalıntı ortalığa saçılmıştır. Yine bu kazı alanında oluşan yarda, yerleşim yerinin 10 bin yıla yakın olan tarihinin bütün aşamalarını görmek mümkündür. Bu höyüğün ilk yerleşiminden günümüze kadar geçirdiği afetleri, yapılarının kalıntılarının bu yar üzerinde izlerini görmek mümkündür. Ancak şimdi bu kesitin bir-bir buçuk metresi su yüzünde kalmıştır. Bu bir-bir buçuk metrelik bölüm bile birçok ipucu barındırmaktadır.

Yapımı biten Seyrantepe Barajı nedeniyle tahribat gören bir diğer önemli kutsal ve tarihi mekân ise Kureyş’in çile odasıdır. Kureyş, Alevi inancında önemli bir inanç önderidir. Günümüzde Kureyş Ocağı diye bilinen ocağın kurucusu Kureyş’in efsanesi, Ilıcak Höyüğü’nün karşısında bulunan Çalakas Köyü, Bağın Kalesi ve Kureyş Köyü’nde geçmektedir. Bu efsaneye göre, Kureyş’in ilk yerleştiği yer Çalakas Köyü’nde kendi ismiyle anılan Çile Odası’dır. Keramet ve mucizelerini ilk burada göstermiştir. Bir kayada oyulmuş olan bu mekân, yöre halkı tarafından kutsal sayılıp adakların adandığı, kurbanların kesildiği yerdir. Çevresiyle bütünlük oluşturan bu yapının, baraj inşaatı esnasında etrafından taşınan topraklardan ötürü çevresinde birçok tarihi kalıntılara rastlanmış, bu kalıntılar kepçelerle tahrip edilmiş ya da gizlenmiştir. Yöre halkının talebi üzerine bu kaya yerinden sökülmüş, sökülme esnasında kırılmış ve iki parça olarak bulunduğu yerin yapısına uymayan başka bir alana taşınmıştır. Kaldırıldığı alan da 2008 yılında sular altında kalmıştır.

Bu yapı, yanındaki nehir, çevresindeki araziyle ancak anlamlıydı. Taşındığı alan, eskiden bulunduğu alanla benzerlik taşımamaktadır. Bu anlamıyla da, çevre halkının belleğinde bulunan kutsiyeti de hasar görmüştür.

Tarihi mekânlardan, Urartular tarafından yapılmış Bağin Kalesi ve yanında bulunan Bağin Köprüsü de Seyrantepe Barajı’nın inşaatının yıkımından nasibini almıştır.

Peri Suyu, Çalakas Köyü’yle Bağin Kalesi arasında akarken yılankavi görünümüyle doğaya eşsiz bir güzellik katıyordu. Şimdi bu alan baraj inşaatı sırasında düz bir kanala çevrilmiş, bu kanal üstüne denk gelen Bağin Köprüsü’nün tarihi ayakları da tahribat görmüştür.

Seyantepe Barajı şantiyesinin kurulduğu alan da önemli bir tarihi arkeolojik alandır. Seyrantepe’nin zirvesi dozerlerle yıkılarak düzleştirilmiş ve yapı  alanına çevrilmiştir.

Bağin Köyü’yle Paş Köyü arasında Peri Suyu’nun oluşturduğu ceplere bu yörede bir kutsiyet atfedilir. Hızır Gölü ve Kureyş Gölü olarak adlandırılan bu cepler, barajın oluşturduğu gölet altında kalarak kaybolmuştur. Baraj göletinden ötürü şimdiden gözle görülür biçimde bitki örtüsünde de bir bozulma meydana gelmiştir. Suyun alçalıp yükselmesinden ötürü göletin çevresi balçık ve çamurlaşmış, yöre hayvancılığını önemli oranda olumsuz etkilemiştir.

Bu alanda öncelikle yapılması  gereken, bilimsel bir arkeolojik çalışmanın başlatılmasıdır. Bu alan, doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilebilir ve tarihi, arkeolojik eserlerin tespiti yapılıp, kayıt altına alınabilir. Tunceli il merkezinde bir müze kurularak, bu ve benzeri alanlardan ortaya çıkarılan tarihi eserler bu müzede toplanabilir.

Yapılacak bu çalışmalar, bundan sonra olacak tahribatı kısmen de olsa önleyebilir. Burada görev, il kültür müdürlüğüne, yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine, üniversitelere düşüyor.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy51339 = 'duzgun_huseyin' + '@';

addy51339 = addy51339 + 'mynet' + '.' + 'com';

var addy_text51339 = 'duzgun_huseyin' + '@' + 'mynet' + '.' + 'com';

( '' );

51339 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


BİRGÜN - 02 Ağustos 2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.