Hayat Televizyonu : Milyonerlerin Değil Milyonların Televizyonu

Aydın ÇUBUKÇU : Milyonerlerin Değil Milyonların Televizyonu En geniş ve yaygın biçimde, işçilerin ve emekçilerin kendilerinin...

Aydın ÇUBUKÇU : Milyonerlerin Değil Milyonların Televizyonu

En geniş ve yaygın biçimde, işçilerin ve emekçilerin kendilerinin haberlerini kendilerinin yapmalarının yolunu inşa etmeliyiz.

Hayat Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu, televizyon kanallarının halkı yönlendirmek için kullanıldığı bir dönemde hangi amaç ve hangi olanaklarla kurulduğunu anlattı. İşçi ve emekçilerin kendi haberlerini yapabileceği bir kanal olacağını söyleyen Çubukçu, kanalın halkın kendisini ifade etmesini, kendi hak ve çıkarları doğrultusunda
haber alma hakkını kullanmasını, kendi durumunu diğer insanlara duyurmasını sağlayacağını dile getirdi.

Milyonerlerin Değil Milyonların Televizyonu

En geniş ve yaygın biçimde, işçilerin ve emekçilerin kendilerinin haberlerini kendilerinin yapmalarının yolunu inşa etmeliyiz.

Hayat Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu, televizyon kanallarının halkı yönlendirmek için kullanıldığı bir dönemde hangi amaç ve hangi olanaklarla kurulduğunu anlattı. İşçi ve emekçilerin kendi haberlerini yapabileceği bir kanal olacağını söyleyen Çubukçu, kanalın halkın kendisini ifade etmesini, kendi hak ve çıkarları doğrultusunda haber alma hakkını kullanmasını, kendi durumunu diğer insanlara duyurmasını sağlayacağını dile getirdi.

Bugüne kadar kullanılageldiği biçimiyle “televizyon” nasıl bir kitle iletişim aracı?

Televizyon, bir kitle iletişim aracı olmaktan çıkarıldı. Kitleleri yönlendirmenin, belirli bir politika ekseninde etkilemenin ve daha çok da etkisizleştirmenin bir aracı olarak rol oynuyor. Haberler, diziler, eğlence programları, hepsi aynı amaca hizmet ediyor. İletişim aracı demek, karşılıklı olarak haberdar olmayı, haberler karşısında kendisine özgü bir yer tutmak için haber veren merkezleri de kitlelerin denetlemesini, yönlendirmesini ve kendi çıkarlarını dile getirmek için kullanmalarını varsayar. Bugün hiçbir televizyonda bu özellikler yoktur. Biz, her şeyden önce, iletişim kavramından halkın kendisini ifade etmesi, kendi hak ve çıkarları doğrultusunda haber alma hakkını kullanmasını, kendi durumunu diğer insanlara duyurmasını anlamalıyız. Yayıncıyla kitleler arasında karşılıklı bir etkileşme esastır ve bu sorumlulukları ve görevleri belirleyen bir işleyiş olmak zorundadır.

Görsel anlatımın etkili bir araç olduğu yönünde pek çok tartışma yaşandı. Görüntülü medya, dünyayı değiştirmek isteyenlerin mücadelesinde nerede duruyor? Bize yeni ve daha etkili biçimler yaratmada ne gibi olanaklar sağlayacak?

Kuşkusuz, gözle görülen, okunandan ya da duyulandan daha etkilidir. Tanıklığımızı güçlendirmek için “gözümle gördüm” deriz. Gerçeği çıplak ve dolaysız kavramanın ilk adımıdır gözlem ve bu daha derin bilgiye gidebilmek için ilk adımlardan biridir. Bazılarının sandığı gibi, internet ya da diğer görsel iletişim araçları, dünyayı değiştirmek için belirleyici bir role sahip değil, ama karşılıklı etkileşme için en elverişli araçlardan birisi. Halkın demokratik, ekonomik mücadelesinde bu aracı doğru biçimde inşa etmek ve kullanmak zorundayız. Ayrıca, biz gerçeği anlatmanın değişik yol ve yöntemlerini bulmak, geliştirmek zorundayız. Televizyon bu bakımdan büyük bir olanaktır. Kısa sözle, etkili görüntüyü birleştirebilmek bu yollardan biridir. Anlatılmak isteneni, en temel yanlarıyla uygulanabilir bilgi haline getirebilmek, bunu okuma yazması kıt ya da hiç olmayan insanlara aktarabilmek, dünyaya dar bir pencereden bakmaya zorlanmış insanların algısını geliştirmek bizim görevimiz. Temelimiz dünya halklarının engin tarihsel birikimidir.

Bu televizyonculuk biçimini bir tarafa koyarsak; “onlar” gibi olmayan bir yayıncılık nasıl başarılacak?

Bunu başarmanın iki koşulu var. Her şeyden önce açıkça taraf olduğumuzun bilinmesi gerekiyor. Biz halkın, sokakların, mücadele meydanlarının, yanındayız. İşçinin, emekçinin, aydınların, gençlerin, kadınların, engellilerin yanındayız. Haberlerimizi, programlarımızı bu bilinçle yapacağız. Elimize ulaşan her şeyi onların çıkarı açısından değerlendireceğiz. Ama ikinci koşul, bunu başarabilmemizin temelidir. O da şudur: Haberi de programı da seslerini duyurmak ve güçlendirmek isteyen insanlar yapmalıdır. En geniş ve yaygın biçimde, işçilerin ve emekçilerin kendilerinin haberlerini kendilerinin yapmalarının yolunu inşa etmeliyiz. Her ilde, ilçede, mahallede, köyde, fabrikada, işyerinde elinde kamerası olan bir Hayat Televizyonu muhabiri olmalı. İş kazası denilen olayları, direnişleri, kahve sohbetlerini, mahalle maçlarını, sokaktaki sıkıntıları, evdeki tartışmaları, okuldaki aksaklıkları, caddede, otobüste, dolmuşta yaşananları görüntüleyen, yorumlayan haberler yapacak bu insanlar. Neye tanık oldularsa, ne yaşadılarsa bunu başka bütün insanlara anlatmayı isteyen herkes Hayat Televizyonu’nun gönüllü muhabiridir. Böyle bir ağ kurabildiğimizde görülecektir ki en güzel, en doyurucu programları da en doğru ve halkın gerçek gündemini oluşturan haberleri de yapmak mümkündür.

Televizyonculuğun pahalı bir iş olduğu herkesin malumu. Çeşitli sermaye gruplarına bağlı yüzlerce televizyon kanalı karşısında, Hayat Televizyonu hangi özelliği ile öne çıkabilecek, fark yaratabilecek?

Biraz önce anlatmaya çalıştığım gibi, Hayat Televizyonu kurucusu ve yürütücüsü olarak halkı tanıdığı sürece, yapacağı işler diğerlerinden tümüyle farklı olacaktır. Sloganımız, “milyonerlerin değil, milyonların televizyonu” idi. Bu özelliğimizi geliştirmek için bizi destekleyen işçi ve emekçilerin beklentilerini onlarla birlikte gerçekleştirmeliyiz. Onların yalnızca seyircisi olduğu bir televizyonun yaşama ve iyi şeyler yapma olanağı yoktur. Kuşkusuz, her şeyi onlar yapacaksa sizin orada ne işinizi var diye sorulabilir. Biz hem bir kolaylaştırıcıyız, hem de kendi kafa ve kol emeğini bu işe adamış iletişimcileriz. Biz, onların ulaşamayacağı, teknik bilgi birikimi bakımından altından kalkamayacakları işleri yapacağız.

Teknolojideki ilerleme “hareketli görüntü”yü herkes için üretilebilir bir hale getirdi. Gençler başta olmak üzere pek çok kesimin belgesel, kısa film gibi alanlarda ciddi bir üretim potansiyeli var. Fakat aynı ölçüde televizyonlarda karşılığını bulamıyor. Hayat Televizyonu’nun kapıları bu alanda emek verenlere açık olacak mı?

İletişim fakültelerinde ya da üniversitelerin ilgili fakültelerinde, kendi çabası ve olanaklarıyla belgesel film, kısa film yapan pek çok genç bulunduğunu biliyoruz. Ödev olarak ya da kendi keyfi için yapılmış olmasına bakmaksızın, belli bir niteliği tutturmuş her ürün Hayat Televizyonu’nda görünecektir. Kuşkusuz biz maddi olanakları kısıtlı bir kuruluşuz ve bunlar için telif ödeyemeyeceğiz. Ama zaten diğer televizyon kanalları bunları yayımlamıyor ya da ancak üste para verilirse, destekleyici (sponsor) bulunursa yayımlıyorlar. Biz bu ürünleri, yaratılış amacına en uygun biçimde değerlendirerek ödüllendireceğiz. Ayrıca olanak bulduğumuz her durumda, teknik yardım sağlayarak yeni ürünlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacağız.

Yayıncılık, özellikle televizyon yayıncılığı İstanbul ve Ankara ile sınırlı bir özellik gösteriyor. Hayat Televizyonu’nun Anadolu’yu ekranlara taşımak için özel projeleri var mı?

Bütün güvenimiz, halkın kendi televizyonu olarak Hayat’ı benimseyerek ona haber ve program kaynağı olmasıdır. Şimdi faaliyette bulunan pek çok haber ajansı, muhabirleri aracılığıyla haberleri derleyebiliyor. Muhabiri halk olan bir televizyon için bu model kullanılabilir. Günümüzde telefonla bile görüntü alınabiliyor ve yine telefonla gönderilebiliyor. İletişim kanallarının bu derece geliştiği bir zamanda haber iletmek sorun değildir. Kendisini bizim muhabirimiz olarak gören her işçi, emekçi, öğrenci, ev kadını ve genç, hatta çocuklar bu kanalı besleyecektir. O zaman televizyonumuz yalnızca İstanbul’u gören, yalnızca zaten diğer televizyonların da sürekli haber yaptığı olayları tekrarlayıp duran bir televizyon olmaktan sakınabilecektir.

Son olarak Hayat’a dair eklemek istedikleriniz...

Hayat Televizyonu’nun amacına ve iddiasına uygun yayıncılık yapabilmesi, Evrensel okurlarının özel desteğine bağlıdır. Bugüne kadar maddi olarak pek çok yardımda bulunan bu uyanık kitle, şimdi haberci ve programcı olarak görev başına geçmelidir. Bizi her bakımdan denetlemek ve eleştirmek de onların temel görevidir.

28/10/2007  - EVRENSEL HAYAT

Medya Haberleri

Rabia M. Alevi düşmanlığı yapıyor
Rabia Mine'den kendisini eleştirenlere 'LAN'lı saldırı!
Alevi Haber: PİRHA’ya erişim engelini kınıyoruz!
"Kovulman onurundur yürekli kardeşim"
Alevi düşmanı sosyal medya magazincisi Rabia Mine'ye tepki yağıyor