KİTAP : "Derin" Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı

Gerçekler inatçıdır, yazı da MAHMUT TEMİZYÜREK 'Derin' Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı', Susurluk'tan Ergenekon'a,...

Gerçekler inatçıdır, yazı da

MAHMUT TEMİZYÜREK

'Derin' Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı', Susurluk'tan Ergenekon'a, Şemdinli'den Ersever'e kadar güncel tarihin geniş bir panoramasını sunuyor

Sibel Özbudun ile Temel Demirer, Türkiye'nin en çalışkan yazarlarından ikisi. Yoğun bir yazı süreçleri ve güncel konulara derin bir ilgileri var. Literatürlerini sıralamak bile bu sayfayı doldurur. Her ne kadar kitap yayımlama konusunda Enis Batur ve Yalçın Küçük'e ulaşamasalar da biraz yaklaşmışlardır. Özbudun'un sosyal antropoloji alanında, Demirer'inse sol siyaset alanında ayrı ayrı çalışmaları da var. Ama çoğunlukta birlikte yazan bu iki yazarın son kitapları: 'Derin' Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı. Susurluk'tan Ergenekon'a, Şemdinli'den Ersever'e, Kutlu Raporu'ndan çeşitli devlet sırlarına, güncel tarihin geniş bir panoraması var kitapta. Her bir makalenin bir özelliği de hem konuya ilişkin geniş bir tarihsel arka plan içermesi hem de gazete haberlerinden kuramsal tezlere kadar yoğun bir atıf bolluğu.

Yazarlardaki bu özellik, bu kitaba özgü değil. İki yazarın da yapıtlarının belirli özelliklerinden biri bu. Tezleri ne olursa olsun, insanın unutuşa sığınarak gerçeklerden kaçmasına izin vermeyen, yaşadığı zamana dair haber ve bilgi yoğunluğuyla tanıklık, emeklerinin görülmeden asla geçilemeyecek bir yanı. Bir başkasıysa, yakından uzağa, 'küresel köy'ün her gelişmesine yönelik dikkatleri. İki yazara, Datça köylerindeki yeni dönem milliyetçi eğilimleri araştırmaktan And Dağları'nda Zapatistalarla buluşmaya kadar ilerleten olgu, YDD'nin nasıl bir yeni dünya yarattığı. Bir konuyu ele aldıklarında dolaylı dolaysız, uzak yakın hemen bütün bağlantılarını tek cümle bile olsa anmadan geçmeyen bir yazı tutumları var. Küreselleşen dünyayı algılamaya yönelik emekleri göz doyurucu boyutlarda.

Devlet kökenli çeteler

Söz konusu son ortak kitaplarında, devlet kökenli çetelerin nasıl bir devlet yapılanmasının ve nasıl bir iktisadın ürünü olduğunu sorguluyorlar. Soru şu: Türkiye'nin bir kısır döngüye hapsolmasına neden olan devlet yapısının halklara, yurttaşlara kan kusturan urları, nasıl bir geleneğin ve nasıl bir zihniyetin ürünü? En eskiden en yeniye bu yapıda değişmeyen ve değişen ne? Somutlaştırıp şöyle soruyorlar: Mustafa Suphi'nin katili kayıkçı kılıklı Yahya Kahya, döktüğü kan sokaklara taşıp artık kapatılamaz olduğunda Çankaya Köşkü'nün bahçesine infaz edilen muhafız Topal Osman, bugün hangi kılıklara bürünerek yaşıyor bu devlet geleneğinde? Devletin memurları nasıl oluyor da en ağır suçların faili oluyorlar? Mustafa Suphi'den Sabahattin Ali'ye, Abdi İpekçi'den Uğur Mumcu'ya aydınları hunharca katleden infaz şebekelerine muhtaç mı gerçekten bu devlet? Kendisini nasıl tanımlayıp biçimliyor, nasıl bir ideolojik misyon yüklüyor ki, misyoner asayiş memuru asla yasa, değer, ahlak tanımayan bir cellada dönüşüyor? Her yol nasıl oluyor da mubahlaşıyor bu devlet için? Bu anlayışı belirleyen resmi ideolojinin seyri nasıl oluyor ve Osmanlı'dan bu yana bugüne ulanıyor? Türkünden Kürtüne, Ermenisinden Rumuna, insanlığın kısa bir özeti kadar bol Türkiye'nin halkları, bu kanlı devlet geleneğin acımasız bedelini neden ve nasıl ödüyorlar?

Yazarlar, bu sorulara verdikleri yanıtlarda olabildiğince analitik olmayı denemişler. Örneğin Türk tarihindeki 'Kerim Devlet' kavramıyla Marks'daki 'Asya Despotizmi' kavramı karşılaştırıldığı gibi, iki yapı arasındaki farklılıklar da tartışılıyor. Bu amaçla Hikmet Kıvılcımlı'dan Doğan Ergun'a, İdris Küçükömer'den Taner Timur'a, Çağlar Keyder'den Ahmet Yaşar Ocak'a bakış farklılıklarını getiriyorlar tartışmaya. Konuyu kuramsal alanda bırakmayıp bu yapının ürettiği kabağın bugün neden Kürt halkının başında patladığına yöneltiyorlar dikkati. Bu sürecin dinamiklerini görünür işaretlerden örtülen olgulara kadar kuşatmaya çalışıyorlar.

Bu emek-yoğun çalışmada belki bir okuma zorluğu var. Yazarlara daha az aforizma alıntılamalarını önerebiliriz belki. Ama 'nisyan'a karşı 'isyan' amacıyla yazılmış bu ve benzeri çalışmalarında iki yazarın ısrarı, en çok gereksinim duyduğumuz şeyler arasında. Gerçeğe ulaşmak için elimizde yazıdan başka bir şey kaldı mı? Televizyonların gösteri toplumunun etkin araçları olarak yapılandığı, beyaz ekranın 'kömür perde'ye dönüştüğü ülkemizde ve dünyada, gerçeğin en sadık taşıyıcısı yazı ve yazarak acı da olsa bu gerçeği ısrarla anımsatan dostlar, şükür ki Sibel Özbudun, Temel Demirer gibi yazarlar var.

"DERİN" MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI
Sibel Özbudun, Temel Demirer, Ütopya Yayınevi, 382 sayfa, 15 YTL.

RADİKAL KİTAP - 15 Şubat 2008

Kitap Haberleri

Hz. Ali, İslamın Kutsal Ailesi… Bir de gerçekler
Türkiye Genelinde Alevi Köyleri - Abbas Tan
Alevilik 1930’ların izini taşıyor
Seyit Ali Akyol'un 'Alevilikte 7 kutsal Hizmet' kitabı çıktı
“Bir asimilasyon tuzağı olarak Şiileşme”