Aleviler Allah'a inanır mı?

Aleviler Allah'a inanır mı?

İslam inancına göre tanrı, yaratıcı irade olarak doğaya ve evrene aşkındır. Bu inanca göre tanrı bir anlamıyla yaratmış ve çekilmiştir. Dışarıdan...

A+A-

İslam inancına göre tanrı, yaratıcı irade olarak doğaya ve evrene aşkındır. Bu inanca göre tanrı bir anlamıyla yaratmış ve çekilmiştir. Dışarıdan bir gözlemci olarak yarattığı bu evreni ve büyük sınavı denetlemektedir. İslam'a göre tanrı, insanı kendisine itaat etsin diye yaratmış ve bu itaat süreci içerisinde insanı çeşitli sınavlara tabii tutarak, ceza(cehennem) ve ödüllendirme(cennet) gibi yaptırımlar uygulayan bir varlıktır.

allahu-ekber

Alevi inancına göre ise tanrı(hak), doğaya ve evrene aşkın değil, tam tersine ona içkindir. Başta insan olmak üzere tüm varoluş tanrının(hak) kendisidir. Alevi felsefesi tanrıyı insanda aramak ve insanı tanrılaştırarak ona bir kutsiyet atfetmek üzerine kurulu bir düşünce zeminine dayanmaktadır. Bu felsefe ayrıca; ''var olan en büyük şey şayet tanrı ise; o halde var olan en büyük şey olarak tüm evrenin kendisi tanrıdır'' der. Tanrıyı doğada arayan bu inanç, bu nedenden kaynaklı insana ve doğaya bir kutsiyet atfeder ve bunlara karşı büyük bir saygı duyulması gerektiğini belirtir. Alevi inancının en kutsal mekânlarının doğanın bağrında olması ve bu felsefenin doğada bulunan çok çeşitli canlıları kutsallaştırması da, bu durumla ilişkilendirilerek açıklanmaktadır.

Alevi felsefesine göre tanrıdan korkmak, tanrı denen 'şey'in kendi varlık nedenine aykırıdır. ''tanrıdan korkulmaz, ona sevgi duyulur'' diyen bu felsefe; ''enel hak''(ben Allahım) biçiminde insanın tanrılığını formüle ettiği duruma binaen, insana büyük sevgi duymayı öğütler.

Alevi inancının ve felsefesinin en önemli isimlerinden Hallacı Mansur ve Seyit Nesimi gibi isimler ''enel hak'' düşüncesini dillendirdikleri için Müslümanlar tarafından derileri yüzülerek katledilmişlerdir.

Bununla birlikte Alevi inancında, İslamiyet'te asla görülemeyecek bir davranış biçimi olarak; Müslümanlığın ve diğer tüm ''semavi'' dinlerin tanımladığı tanrıya ironik eleştiriler sunulması yaygındır.

''Sofu olan taşa döner, biz döneriz yâre karşı

Hakkı insanda bulmuşuz, dönmeyiz duvara karşı''

(Kul Ahmet)

''El erliği ile anılır, filan oğlu filan diye

Anan yoktur baban yoktur, sen benzersin piçe tanrı''

(Kaygusuz Abdal)

''Ademi balçıktan yoğurdun yaptın, yaptın da n'eylersin bundan sana ne

Hallettin insanı saldın cihana, salıp da n'eylersin bundan sana ne''

(Behlül Dana)

'Kazanlarda katranların kaynarmış, yer altında balıkların oynarmış

On bu dünyaya kadar ejderhan varmış, şerbet mi satarsın yalancı mısın (tanrı)''

(Azmi)

''Mahkeme var diyorlar burdaki niye, sen yarattın bizi gel diye diye

İşkence varmış orda ölüye, maksat öyle idi niçin yarattın''

(Dertli Zebunu)

İslam'ın en temel beş şartını bile yerine getirmeyi kabullenmeyen bir inanç sistemi olarak Aleviliği İslam içi biçiminde tanımlamak; hem İslam'ın kendisini yanlış yorumlamaktır, hem de Aleviliğin kendisine yapılmış bir hakarettir.

İslam'ın bu beş temel şartının dışında, inanç sistemlerinin(islam ve Alevilik) ana momentlerine bakarak durumu irdelemeye, yazımızın ikinci ve belki de üçüncü bölümlerinde devam edeceğiz.

İslam'ın olmazsa olmaz en temel beş kuralına ve tanrı algısına değerek, Alevilik ve İslam arasındaki uzlaşımsızlığı teşhir etmeye çalışmıştık. Bu yazıda da yine bu konuya ışık tutabilecek kimi ana momentlere değinerek Alevilik ve İslam arasında bulunan uzlaşımsız çelişkileri teşhire yelteneceğiz.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.