Toplanan 'Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi' paralarına çöken Yaşar Kaya kimdir?

Toplanan 'Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi' paralarına çöken Yaşar Kaya kimdir?

FDG'yi parçalayan Yaşar Kaya bu kezde AABF içerisinde çatlak yaratmak amacıyla AABF içerisindeki bazı kişileri 'Alevi Pelikanlar' olarak tanımlayarak çatlak oluşturmak istiyor. Yaşar Kaya eski kulağı kesik bir kontra elemanı gibi uğraşlar içerisinde...

A+A-

Dersimlilerden ve Dersim dostlarından Dersim Katliamıyla ilgili Dersim 37-38 tarih projesi için toplanan on binlerce Euro'yu zimmetine geçirdiği iddia edilen Yaşar Kaya'nın kim olduğunu daha iyi anlamanız için yaşanmış bu skandal sonrası hakkında yazılan bir yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi Hakkında Kamuoyuna Açıklamamdır:


18 Mayıs tarihinde, Yaşar Kaya Yol TV’de yayınlanan “Munzur Tanıktır” programında hem Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi hakkında hem de şahsımı hedef alan bazı açıklamalarda bulundu. Cevap hakkımı kullanmak için YOL TV’yi iki kez aradım. Konuştuğum görevli bana, programa, Yaşar Kaya’nın tespit ettiği üç kişinin dışında kimsenin bağlanmaması talimatını aldıklarını ve beni canlı yayına bağlayamayacaklarını bildirdi.


Yol TV yönetiminden, aynı saatte ve aynı formatta cevap hakkımı kullanma talebimi ve hakkımı saklı tutarak aşağıdaki açıklamayı yapmayı bir zorunluluk olarak görmekteyim:


Proje ile ilgili çok kısa genel bir bilgi:


1. Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesinin iki tane hukuki kurumu vardır.
a. Sözlü Tarih Projesi Komitesi: Kamuoyuna duyurulan ve çalışmaları yürüten kuruluş,
b. Förderverein e. V.: Projeyi maddi olarak desteklemek amacıyla oluşturulan kurum.
Yasal ve işlevsel olarak yukarıda adı geçen bu iki kurumdan başka projeden sorumlu kurum bulunmamaktadır. Projemizi tanıtan broşürde de yazıldığı gibi: Proje Akademik Direktör Prof. Taner Akçam önderliğinde çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Projenin idari sorumlusu da Genel Koordinatör Dicle Akar’dır. Yaşar Kaya ise bu projede Halkla İlişkilerden sorumludur. Yaşar Kaya’nın, programda beni ve özellikle bir Üniversite profesörünü “çalışan elemanımız” biçiminde tanıtması, hiç bir Dersimli’ye yakışmayacak çok ağır bir saygısızlıktır.


2. Projenin yürütülmesi için gerekli kaynağın toplanması ve kullanımı, Förderverein’a (dernek) ait banka hesabı üzerinden yürütülmesi karara bağlanmıştır. Bu sebeple Förderverein adına çift imzalı bir hesap açılmıştır.


3. Para ödemelerinin Yaşar Kaya ve Dicle Akar üzerinden gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.


4. Haziran 2010 tarihinden sonra Yaşar Kaya, banka hesabı üzerinde mutlak bir hakimiyet kurma ve beni banka hesabından ve bağışlardan uzak tutma çabasına girmiştir.


5. Anlaşmamız gereği proje hesapları ile ilgili belgelerin bağış yapan kurumlardan birinde tutulması karara bağlanmıştı. Bu, Böblingen Derneği ve onların tespit ettiği muhasebe işlerine bakan bir üyeleri olacaktı. Ben projeye ilişkin tüm hesap ve dokümanları Ağustos ayında bu kurum temsilcisine teslim ettim.


6. Özellikle Dersim’de, Proje adına çalışan arkadaşların ödemelerde mağdur durumda bırakılmaları ve bu yönde gerek Taner Akçam ve gerekse benim çağrılarımın dikkate alınmaması bizi zor durumda bıraktı. Yaşanan bu olumsuzluklar ve benzeri başka sorunları görüşmek üzere 19 Kasım 2010 tarihinde bir Komite toplantısı düzenlendi.


Özellikle çözümleyemediğimiz Proje hesapları ile ilgili sorunlar bu noktaya nasıl geldi?


1- 19 Kasım 2011 tarihinde Proje Komitesinin yapmış olduğu toplantıda Taner Akçam, projenin daha ileriki adımlarına geçebilmesi için Yaşar Kaya’dan hesapları kapatmasını istedi. Kendisine “Dicle ile oturun ve hesapları kapatın” sözü defalarca tekrar edildi. Bu tarihten sonra rutin bir şekilde Yaşar Kaya’yı aradım ve hesapların görülmesi talebimi ilettim. Yaşar Kaya hiç bir biçimde yanıt vermedi ve bu güne kadar böyle bir hesap görülemedi. Şu anda karşılaştığımız tüm sorunlar, Yaşar Kaya’nın 2-3 saat benimle oturmaması, ve hesaplara ilişkin toplama çıkarma yapmaması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Mesele bu kadar basit ve bu kadar da acıklıdır.


2- 1 Ocak 2011 de projenin hesaplarının benimle birlikte görmesi için Yaşar Kaya, Taner Akçam tarafından yeniden uyarıldı. Bu talebe ve ısrarlı aramalarıma rağmen hesabı görmek ile ilgili hiç bir eylemde bulunmadı.


3- Ocak ayının 3. haftasında kendisini yeniden aradığımda hesapların FDG Kongresinden sonra görülmesini talep etti. Talep tarafımdan kabul edildi.


4- 26 Ocak 2011 tarihinde Yaşar Kaya proje adına açılmış olan ortak imzalı hesabımızdan benim 3.000 Euro para çektiğimi iddia etti ve bu paranın hesabını kendisine kongre öncesi vermemi istedi.


5- 27 Ocak 2011 tarihinde bankaya gittim ve bu paranın Yaşar Kaya tarafından bankadan nakit olarak çekildiğini öğrendim. Bu sayede de Yaşar Kaya’nın düzenli biçimde Komiteden habersiz, banka hesabından para çektiğini öğrenmiş oldum. Yaşar Kaya’nın 3.000 Euro’yu çektiğini gösteren banka dekontunu alarak bu paranın hesabını Proje Komitesine, bizim projemize bağış yapmış olan kişilere, kurumlara ve FDG yöneticilerine bildirdim. (Banka dekontunu bilginiz için ekte sunuyorum).
Kendisinden ve FDG yöneticilerinden bu konuda açıklama yapmalarını istedim. Bu aşamadan sonra yukarıda bahsi geçen bilgilendirmeyi yaptığım tüm, kişi ve kurumları sürecin her aşamasından haberdar ettim.


6- 31 Ocak 2011 tarihinde Taner Akçam projenin birinci derecede sorumlusu olarak, bu sorunun derhal çözülmesini, çok sert bir yazı ile bildirdi ve hesaplar görülmez ise Merkez olarak projeye devam edemeyeceklerini bildirdi. Federasyona çağrı yaparak, derhal bir komisyon kurulmasını, herkesin elindeki hesapları bu komisyona devretmesini ve komisyonun hesapları görerek, ilgili kişi ve kuruluşları bilgilendirmesini istedi.


7- 4 Şubat 2011 tarihinde Yaşar Kaya ısrarlı hesap istemimiz üzerine “Dicle Akar benden hesap sorarak neyi amaçlamaktadır?” başlıklı, içerisinde kişisel ithamlar ihtiva eden bir email attı.


8- 8 Şubat 2011 tarihinde bir “HESAP GÖRME” toplantısı yapılması kararlaştırıldı. Yaşar Kaya ve Dicle Akar’a ellerindeki tüm hesaplarla toplantıya gelmeleri ve hesapları ibraz etmeleri istendi. Toplantı tarihi olarak 13 Şubat 2011 tarihi belirlendi.


9- 13 Şubat 2011 tarihinde yüzlerce kilometre yol kat ederek Darmstadt’a gelenler Yaşar Kaya’nın toplantıya gelmediğini gördüler. Yaşar Kaya, kendisindeki hesapları görmek için bir araya toplanan insanlara, bu toplantıya niçin gelmediği konusunda en küçük bir mazeret bildirmedi. Bu tutumundan dolayı ise bugüne kadar özür de dilemedi. Buna rağmen Yasar Kaya’nın hesap vereceğine inanan FDG yöneticileri kendisine bir şans daha tanınmasını istediler. Kabul ettim. 13 Mart 2011 tarihinde tekrar bir araya gelinmesi kararlaştırıldı. Bu toplantıya katılmak için bir şart ileri sürdüm: Yaşar Kaya, 13 Mart toplantısından önce, benim aylar öncesinden yapmış olduğum gibi, elindeki dokümanları Böblingen derneğine iletecekti. FDG yöneticileri bu şartın yerine geleceğine dair bana söz verdiler.


10- 07 Mart 2011 tarihinde, aradan bir aya yakın bir zaman geçmesine rağmen, Böblingen Derneği Yaşar Kaya’nın kendilerine hiç bir belge göndermediğini, bu şartlar altında, 13 Mart toplantısında ele alınmak üzere, Projenin hesaplarının düzenlenmesi için gerekli hazırlıkları yapamayacaklarını bildirdiler.


11- 12 Mart 2011 tarihinde, yani hesapların görüleceği toplantıdan bir gün önce, Yaşar Kaya bir takım evrakları Böblingen Derneği’ne ulaştırdı. Ama artık 13 Mart toplantısında bu evrakları inceleyerek bir sonuca varmak imkanı ortadan kalkmıştı. Benim size aşağıda sunacağım, mali skandalı tüm çıplaklığı ile gözler önüne seren hesaplarda, Yaşar Kaya’nın yolladığı bu belgeler esas alınmıştır.


12- 13 Mart 2011 tarihinde 13 kişinin katılımı ile toplantı yapıldı. Toplantıda hesapların tamamının elde edilmemiş olduğunu, bu ortamda ve elimizdeki bilgilerle hesapların görülemeyeceğini söyledim. Mutlaka alanında uzman bir muhasebeci bulmamız gerektiğini ve hesapların bu uzman kişi tarafından görülmesini önerdim. Talebim kabul edilmedi. Bunun yerine, FDG’nin sekreteri, henüz daha projenin hesaplarına bakılmamışken, sadece Yaşar Kaya’nın aktardığı bilgilere dayanarak, Yaşar Kaya’nın aklandığını ve hesaplarda her hangi bir usulsüzlük görmediklerini bildiren bir tutanak tuttu. Ayrıca, kendi tanıdıkları bir muhasebecinin adı verildi ve açık kalan hususların bu muhasebeci tarafından düzenleneceği söylendi. Bu toplantıda oturum başkanlığını Mehmet Yıldız yapmıştır.


13- 16 Mart 2011 tarihinde Filiz Aktaş, 13 Mart toplantısında Divan Başkanı olarak Mehmet Yıldız’ın tuttuğu tutanağı bizlere iletti. Buna göre Yaşar Kaya çoğunluk oyları ile aklanmış idi. Oysa tutanak açıkça gerçek olmayan bilgileri içeriyordu.


14- 26 Mart 2011 tarihinde bu tutanağın sahte ve yalan bilgilerle dolu olduğunu gösteren bir açıklamayı tüm ilgili kişilere gönderdim. Bugüne kadar bu açıklamama herhangi bir cevap verilmiş değildir. Mehmet Yıldız, tuttuğu tutanakta, 13 Mart’ta toplantıya katılan katılımcı sayısını, gerçek rakam 13 olmasına rağmen, 10 kişi gösteriyordu. Bu toplantıda Yaşar Kaya’yı aklayan sadece 5 kişi idi. Mehmet Yıldız bu matematik oyunu ile oylamada eşitlik olduğunu göstermek istiyordu. Tekrar edersem, toplantıya, başından sonuna kadar 13 kişi katılmıştı ve sadece 5 kişi Yaşar Kaya’nın lehine imza atarken, 8 kişi böyle bir hesapsız kitapsız aklamaya ikna olmamış ve alet de olmak istememişti. (Bahsi geçen tutanakları ve benim buradaki bilgilerin doğru olmadığını ispatladığım bildiriyi ilgilenen kişilere iletebilirim.)


15- 7 Nisan 2011 tarihinde hesaplar görülmeden bir aklanmanın nasıl olabileceği gibi bir tuhaflık ortada dururken, söz konusu hesapların ne olduğu konusunda en ufak bir bilgisi ve fikri olmayan ve kendisine “Proje Komitesi” diyen, ancak adlarını bile bilemediğimiz bir grup Yaşar Kaya’nın hesaplarını muhasebeciye verdiğini ancak benim vermediğim imasında bulunan bir açıklama yayınladı.


16- Hesapların görülmesine karşı gösterilen bu direnci kırabilmek için Avukat tuttum. 10 Nisan 2011 tarihinde avukatım aracılığıyla, kendilerinin “hesaplar devredilmiştir” dedikleri muhasebeciye Yaşar Kaya tarafından her hangi bir belgenin verilmemiş olduğunu öğrendim.


17- Yaşar Kaya’nın gerçek olmayan bir beyanı daha açığa çıkmıştı. İlgili kişileri bu durumdan haberdar ettim. Bu bilgilendirmeyi takiben 12 Nisan tarihinde avukatım aracılığı ile, Yaşar Kaya’nın, kendi hesaplarını elektronik olarak muhasebeciye aktardığını ancak hiç bir dokümanın henüz verilmemiş olduğunu öğrendim. Muhasebeci ile yaptığım muhtelif görüşmeler neticesinde Yaşar Kaya’nın belgelerini görmeden kendi belgelerimi vermeyeceğimi bildirdim. Bugüne kadar da bana “gel, sana Yaşar Kaya’nın dokümanlarının kopyasını vereceğiz ya da göstereceğiz, senin de belgelerini alıp, tüm hesapları düzenleyeceğiz” diyen olmamıştır.


18- Projeye destek amacıyla kurulmuş Förderverein’ın ne konumda olduğunu öğrenmek için avukatım mahkemeden, derneğin tüzük ve protokollerini istedi. Gelen belgelerden dernek genel kurulu toplanmadan yönetim kuruluna atamalar yapılmış olduğunu ve atanan kişilerin bundan haberdar olmadıklarını öğrendim. Yönetim Kurulu ve Kurucu Üyelerden ulaşabildiklerimi bilgilendirdim ve sorunu çözmek için yardım istedim. Yönetim kurulunda gözüken bazı isimler, kendilerine danışılmadan adlarının oraya konulmuş olduğunu, dolayısıyla herhangi bir sorumluluk alamayacaklarını bildirdiler.


19- 16 Nisan 2011 tarihinde, benim de kurucusu olduğum Förderverein e.V yöneticilerini 15 Mayıs 2011 tarihinde toplantıya çağırdım. Alman maliyesine karşı Förderverein sorumlu görülüyordu ve bizim toplanarak Projenin mali sorununu halletmemiz gerekiyordu.


20- 15 Mayıs 2011 tarihinde Förderverein yönetim kurulunu toplantıya çağırma girişimim de başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine, kendilerinin proje ile ilişkilerini dondurduklarını kamuoyuna açıklamak isteyen ve ama benim ısrarlı ricalarım nedeniyle bu açıklamayı geciktiren Prof. Akçam’ı aradım ve hesapların görülebilmesi için elimdeki tüm imkanları kullandığımı ve artık yapacak bir şeyimin kalmadığını bildirdim.


21- Hepinizin bildiği gibi 16 Mayıs 2011 tarihinde Prof. Taner Akçam kamuoyu/basın açıklamasını yaptı.
Bu arada ben, elimde olan bilgilere ve Yaşar Kaya’nın Böblingen Derneği’ne 12 Mart tarihinde verdiği belgelere dayanarak bir hesap da çıkarttım.

Buna göre 26.01.2011 tarihi itibarıyla:


Bankaya giren para 34.829,06 Euro
Bankadan çekilen para 33.711,99 Euro dur.
Bankadan çekilen paranın 11.000 Eurosu benimle ortak imzalı çekilmiş geri kalan 22.711,99 Eurosu ise Yaşar Kaya tarafından benim imzam olmadan çekilmiştir. Yukarıda bahsi geçen 3.000 Euro da benden habersiz çekilen bu meblağın içindedir.
Bankadan çekilen para dışında bir de, Yaşar Kaya’nın bize bildirdiği bağışlar vardır. Bu bağışların toplamı da 6.327,4 Eurodur.
Buna gore :
Bankadan cekilen para 33.711,99 Euro Yasar Kaya’nın aldığı bağışlar 6.327,4 Euro
TOPLAM 40.038,93 Euro bir hesabın görülmesi gerekmektedir.


Bu miktara karşılık, Yaşar Kaya tarafından teslim edilmiş ve ama muhtevaları şu ana kadar incelememiş olan makbuzların bedeli 10.450 Euro ve 120 CHF (İsviçre Frankı) dır. Bu makbuzların bir kısmının Projenin masrafları ile alakası kuşkuludur. Bunu böyle kabul etsek bile ortada hesabı verilmemiş minimum 30.000 Euroluk bir hesap vardır.
Bunların haricinde projeye başka ek gelirlerin de geldiğini biliyorum. Ama bu ek gelirlerin ne olduğu ve miktarları konusunda Yaşar Kaya herhangi bir bildirimde bulunmamıştır:
• Geçen yıl Federasyonun yapmış olduğu festivalin gelirlerinin yarısının projeye aktarılacağı kamuoyuna duyurulmuştu; bu gelirler nerede, ne oldu kimse bilmiyor.
• Bağış yapacakları ilan edilen ve çeşitli ortamlarda adlarını duyurduğumuz üç aile bağış yaptı mı? Yaptıysa bu bağışlar nerede, bilmiyoruz.
• Yaşar Kaya tarafından bağış yaptıkları bildirilmemiş olan, ama benim bağış yaptıklarını bildiğim başka kişiler de vardır; bu bağışlar, Yaşar Kaya’nın hesaplarında görülmediği için miktarları ve akıbetleri bilinmemektedir. (Bağış yapan kişilerin listesini bu kişilerden izin almadan yayınlayamadığım için, bağışların tam bir listesini çıkartabilmek amacıyla, Yaşar Kaya’ya bağış yapan kişilerin benimle temasa geçmelerini önemle rica ediyorum.)
Bugüne kadar hiç bir yazımda veya beyanımda Yaşar Kaya’nın, hesabını veremediği paraları nasıl kullandığı konusunda, usulsuzlük olduğunu belirtmek dışında, en küçük bir imada bulunmadım. Ben kendisinden projenin Genel Koordinatörü olarak sadece benimle ve/veya bir muhasebeci ile muhtemelen bir kaç saatimizi alacak olan, toplama-çıkarma hesabı yapmasını istedim. Gelinen nokta itibarıyla durum gerçekten üzücüdür. Eminim hepiniz benim gibi, eğer Yaşar Kaya hesaplarından emin ise, niçin Kasım 2010 tarihinden beri 3-5 saatlik bir vaktini ayırarak benimle hesapları görmemiştir, sorusunu soruyorsunuzdur. 3-5 saat vakit ayırıp benimle hesapları görmek yerine, sorunu 8 aydır onlarca insanın tek işi haline sokmayı başarmıştır. Üniversiteleri, akademisyenleri karşımıza aldırmıştır. Kasım 2010’dan itibaren, sadece evet sadece 3-5 saat vakit ayırmayan bir insanın, şimdi hesap soran bizlere, açıklık ve şeffaflık isteyen Üniversitelere saldırmasını nasıl izah edeceğiz? Beni gelinen noktada en çok üzen, Yaşar Kaya’nın bu tarifi zor davranışları değildir. Etrafında ki bir grup insanın, her ne sebeple olursa olsun bu yapılanlara onay vermesidir.
Böyle bir projeyi başlatmış ve sorumluluğunu sadece kamuoyuna karşı değil, Dersim insanına karşı taşıyan birisi olarak bu hesabı sormam en başta gelen görevimdir. Sizler, bizlere güvenerek bu bağışları yaptınız. Size bu paraların her bir kuruşunun hesabını vermemiz gerekirken, bunu bugün itibarıyla bile hala yapamıyoruz. Benimle oturup, hesap yapmaktan aylarca kaçmak yetmiyormuş gibi, şimdi de hem şahsıma hem de bu çalışmayı ete kemiğe büründürmüş Üniversite üyelerine seviyesiz saldırı ve hakaretlerde bulunulmaktadır. Bu tek kelime ile ayıptır. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, benim anadilimi bilmememle alay edilmiştir. Benim gibi, anadilinden mahrum edilmiş tüm Dersimli ikinci kuşak insanlara karşı bundan daha büyük bir hakaret düşünülebilir mi?
Sonuç olarak, şunu söylemek isterim ki, Dersim insanının, projenin paralarını kendisinin malı olarak gören ve harcayan, hesap verme kültüründen yoksun bu despot tutumlara prim vermeyeceğini biliyorum. Onlara güvenim sonsuzdur. Benim tek sığındığım yer onların vicdanıdır. Hakikatlerin üstü, despotlukla, tehdit ve hakaretlerle örtülemez; onların er ya da geç mutlaka ortaya çıkmak gibi kötü bir huyları vardır."


Saygılarımla


Dicle Akar / Genel Koordinator
Dersim 1937 38 Sözlü Tarih Projesi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.